Diyabet hasta sayısının 2045'te 783 milyon olacağı tahmin ediliyor

Uzman Dr. Tahir İsmailoğlu, diyabetin küresel bir sorun olduğu belirterek, "Sağlıklı beslenme alışkanlıkları ve düzenli egzersizle kilo kontrolü, diyabetin önlenebilmesinde ve yönetiminde kilit faktördür." dedi.

Diyabet hasta sayısının 2045'te 783 milyon olacağı tahmin ediliyor
Yayınlanma:

ÖZEL HABER: ESRA SARI

Diyabetin (şeker hastalığı) toplum sağlığı açısından önemli bir tehdit oluşturduğunu ifade eden Uzman Dr. Tahir İsmailoğlu, diyabetin küresel bir sorun olduğu söyledi.

Uzman Dr. Tahir İsmailoğlu, diyabetin toplum sağlığı açısından önemli bir tehdit oluşturduğunu belirterek, "Bu sorunla mücadele edebilmek için toplum düzeyinde eğitim ve bilinçlendirme çalışmaları ile farkındalık oluşturulmalı, sağlıklı yaşam tarzını teşvik eden uygulamalar ortaya konulmalı ve erken teşhis imkanları artırılmalıdır. Diyabetin yayılmasının önlenerek toplum sağlığının geliştirilmesine katkıda bulunmak ve diyabetli bireylerin yaşam kalitesinin artırılmasıdır. Diyabetin küresel bir sorun olduğu unutulmamalı ve her toplum ve kuruluş bununla ilgili mücadele etmelidir." dedi.

untitled-1-003.jpg

DİYABET HASTASI SAYISININ 2045'TE 783 MİLYON OLACAĞI TAHMİN EDİLİYOR

Uzman Dr. Tahir İsmailoğlu, Tip 2 diyabet hasta sayısının her geçen gün arttığını vurgulayarak, şunları kaydetti:

"2021 yılı Uluslararası Diyabet Federasyonunun (IDF) raporuna göre dünyada 20 ila 79 yaş arasında 537 milyon kişinin diyabet (şeker hastalığı) tanısı ile yaşadığı bildirilmiştir. Öngörüler bu sayının 2030 yılında 643 milyon kişiye, 2045 yılında ise 783 milyon kişiye ulaşacağını, yani hali hazırda her 10 kişiden 1’inde görülen diyabet rahatsızlığının artarak her 8 kişiden 1’inde görüleceğini ve tanı konma yaşının da düşeceğini gösteriyor. Tanı konulan şeker hastalarının yüzde 90’ını Tip 2 diyabet hastaları oluşturmaktadır."

Uzman Dr. Tahir İsmailoğlu, diyabetin tüm yaş gruplarını etkileme riskinin bulunduğunu, bununla birlikte getirdiği ek sağlık problemleri, önemli ölçüde artan sıklığı ve çok yüksek sağlık harcamaları nedeniyle diyabet rahatsızlığının en önemli halk sağlığı sorunlarından birisi olduğunu söyledi.

Uzman Dr. Tahir İsmailoğlu, "Diyabeti olan kişiler, hastalığın yönetimi ve komplikasyonların önlenmesi, oluşmuş komplikasyonların tedavisi için sürekli bakım ve desteğe ihtiyaç duyarlar." dedi.

Uzman Dr. Tahir İsmailoğlu, Türkiye'de hastalığın görülme sıklığının arttığına işaret ederek, konuşmasına şöyle devam etti:

"IDF’nin raporuna göre Türkiye'de 2021 yılında, 20 ila 79 yaş arasında toplam 9 milyon 20 bin civarında diyabetli birey vardır ve hastalığın görülme sıklığı bu yaş grubunda yüzde 14,5’dur. Diyabetli kişi sayısı ve görülme sıklığının 2030 ve 2045 yıllarında sırasıyla, 10 milyon 817 bin kişi ve yüzde 16,2 oranına, devamında da 13 milyon 386 bin kişi ve yüzde 17 oranına ulaşacağı öngörülmektedir. Yine 2021 yılı için tanı konulamamış diyabetli kişi sayısının 3 milyon 770 bin ve oranının da yüzde 41,8 olduğu belirtilmektedir."

HASTALARIN, YÜZDE 90’I TİP 2 DİYABETLİ!

Diyabetin toplum sağlığı açısından önemli bir halk sağlığı sorunu olduğunu vurgulayan Uzman Dr. Tahir İsmailoğlu, diyabet hastalığına ilişkin şu bilgileri paylaştı:

"Vücutta kan şekeri seviyelerinin normalin üzerinde olması ile kendini gösteren kardiyovasküler hastalık eş değeri metabolik bir hastalıktır. Diyabet, vücudumuz için ana enerji kaynağı olan glikozun hücrelere girişini sağlayan insülin hormonunun eksikliği veya etkisizliğine bağlı olarak ortaya çıkar. Tip 1 ve tip 2 diyabet olmak üzere de iki ana tipe ayrılır. Tip 1 diyabet, genellikle genetik faktörlerle ilişkilendirilen otoimmün (bağışıklık sistemi) bir hastalıktır. Pankreasın insülin üretme yeteneğini kaybetmesi sonucunda oluşur. Tip 2 diyabet ise, genellikle yaşam tarzı faktörleriyle ilişkili ve vücudun insülini etkili bir şekilde kullanamaması, insüline karşı direnç ile ortaya çıkar. Hastaların çok büyük kısmı, yaklaşık olarak yüzde 90’ı tip 2 diyabetlilerdir. Yaşam tarzı değişikliklerinin uygulanması ile tip 2 diyabet gelişimi önlenebilir ve geciktirilebilir. Hastalığın ana klinik belirtileri; çok su içme, çok idrara çıkma, iştah artışı veya azalması, halsizlik, çabuk yorulma, ağız kuruluğu ve gece idrara çıkmadır. Son kılavuzlarda, belirtisi olmayan kilolu veya obez kişilerde diyabet tarama yaşı 35 olarak güncellenmiştir. Tanı için açlık kan şekeri, tokluk kan şekeri, glikoz yükleme testleri ve 3 aylık şeker ortalamasını gösteren HbA1c testleri kullanılabilir.

Dr. Tahir İsmailoğlu, diyabetin toplum sağlığına etkileri ilişkin şunları söyledi:

"Ölüm ve ek sağlık sorunları riskinde artış. Diyabetin yılda 4 milyonun üzerinde ölümden sorumlu olduğu düşünülüyor. Sağlık harcamalarında artış, yaşam kalitesinin azalması, kişinin üretkenliğinde azalma ile birlikte ekonomik kayıp ve sağlık giderinde artışlar olarak düşünülebilir. Diyabet pandemisi (salgın) var. Çünkü diyabetin sıklığı sürekli olarak yukarıda verdiğimiz rakamlarda da görüldüğü gibi yukarıya tırmanmaktadır."

Dr. Tahir İsmailoğlu, diyabetin sıklığının artmasının ana nedenlerine ilişkin şu bilgileri paylaştı:

"Obezite: Obezite, tip 2 diyabetin en önemli risk faktörlerinden biridir. Gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde obezite oranlarının artması, tip 2 diyabetin yayılmasını hızlandırmıştır. Obezite, vücutta insülin direncine yol açar. Obezitede insülin direncinin sebebinin, kısmen insülin reseptör sayısındaki azalma ve artmış insülin seviyesine rağmen mevcut insülinin fonksiyonlarını yeterince yapamamasından kaynaklandığı düşünülür.

Düzensiz ve Sağlıksız Beslenme Alışkanlıkları: Özellikle 1980’lerden sonra işlenmiş gıda ve şekerli içeceklerin tüketimi tüm dünyada artmıştır. Fastfood tarzı beslenme ve hazır gıdaların, saflaştırılmış maddeler kullanılarak fruktoz ve mısır şurubu başta oluşturulan gıdalar, tip 2 diyabet riskinin artmasına katkı yapmıştır.

Hareketsiz Yaşam Tarzı: Ekonomik olarak kalkınma ve küresel dünyada imkânların her yer ve kişiye ulaşılabilirliği hareketsizliği maalesef teşvik etmiştir. Modern yaşamda bu görülmektedir.

Genetik Yatkınlık: Ailesinde diyabet öyküsü olan kişiler, daha yüksek bir risk altındadır.

Yaşlanma: Yaş ilerledikçe, vücut insülini daha az etkin kullanma eğilimi gösterir. Yaşla birlikte tip 2 diyabet riski artar.

Çevresel Faktörler: Kirli hava, endüstriyel kimyasallar ve çevresel toksinlere maruz kalma, diyabet riskini artırabilir. Hava kirliliğinin özellikle nitrojen dioksit (NO2) ve partikül madde maruziyetinin endotelyal hücre fonksiyonlarını değiştirerek yağ dokusunu artırdığı ve nihayetinde sistemik inflamasyon ile de insülin direncini tetikleyerek tip 2 diyabet gelişimine katkı yapabileceği belirtiliyor. Yine uzun süreli strese maruz kalmak vücutta bazı bileşenlerin artmasına sebep olarak, bağışıklık sistemine zarar verebilir ve tip 2 diyabet gelişimine katkı yapabilir.

Diyabet Farkındalığının Artması: Laboratuvar imkânlarının artması hastalığın tanısında artışa, toplum ve kişilerde farkındalık artışı da, diyabet vakalarının sayısının artmasına katkıda bulunmuş olabilir.

Tip 2 diyabet genellikle yaşam tarzı faktörleriyle ilişkilidir. Vücut insülini etkili şekilde kullanamaz. Bu nedenlerle yaşam tarzı değişiklikleri diyabet hastalığında olmazsa olmazlarımızdandır.

Dr. Tahir İsmailoğlu, "Sağlıklı beslenme alışkanlıkları ve düzenli egzersizle kilo kontrolü, diyabetin önlenebilmesinde ve yönetiminde kilit faktördür." dedi.

untitled-1-004.jpg

Dr. Tahir İsmailoğlu, yaşam tarzı değişiklikleri ve diyabet hastalığı için sağlayacağı faydaları ise şöyle sıraladı:

"Sağlıklı Beslenme Alışkanlıkları: Sağlıklı beslenme, kan şekerini kontrol altında tutmak için temel unsurdur. Yeteri kadar kalori almak, fazlasına hayır demek, düşük glisemik indeks içeren, lif oranı yüksek yiyecekler ve dengeli beslenme kan şekerinin dalgalanmasının önüne geçer. Beslenmede, şekerli ve işlenmiş gıda tüketimi sınırlanmalı, basit şeker yerine kompleks karbonhidratlar, tam tahıllı ürünler, sebze ve dengeli meyve tüketimi tercih edilmelidir. Bilhassa hazır meyve suyu tüketimine dikkat edilmelidir. Glikoza oranla daha düşük glisemik indekse sahip meyve şekeri olarak bilinen fruktozun fazla tüketimi karaciğerde yağlanmaya sebep olur. Fruktoz, tokluk hissi vermez ve insülin hormonunu uyarmaz.

Fiziksel Aktivite: Düzenli egzersiz, vücudun daha iyi insülin kullanımına katkı yapar, bu da kan şekerinin daha iyi kontrol edilmesini sağlar.

Hareket vücut ağırlığını düzenler, insülin direncini azaltır. Aerobik egzersizler, tempolu yürüyüş, yüzme, bisiklet sürme gibi aktiviteler faydalıdır. Egzersiz, vücudumuzun enerji santrali mitokondrilerin zindeliğinin korunması için önemlidir.

Kilo Kontrolü: Fazla kilolu veya obez olmak, tip 2 diyabet riskini artırır. Sağlıklı kiloda olmak insülin direncini azaltarak kan şekerini düzenler.

Sağlıklı beslenme alışkanlıkları ve düzenli egzersizle kilo kontrolü, diyabetin önlenebilmesinde ve yönetiminde kilit faktördür.

Stresten Kaçınma ve Stres Yönetimi: Stresli bir yaşam kan şekerini yükseltebilir. Yönetilebilir bir stres diyabet hastalarının kan şekerinin kontrol altında olmasına katkı sağlar.

Sigara ve Alkolün Bırakılması: Sigara ve alkol tüketimi diyabetin komplikasyonlarını artırabilir. Hastalara ek yük getirebilir. Bu alışkanlıkların bırakılması önemlidir.

Düzenli Kontrol ve Takip: Kişinin yaş ve riskine göre kan şekerinin düzenli olarak kontrol edilmesi erken tanı için faydalı ve gereklidir. Tedavi planının güncelliği için önemlidir.

Yaşam tarzı değişiklikleri, diyabet hastalarının sağlıklı ve dengeli bir yaşam sürmesine yardımcı olur. Bu değişiklikler, kan şekerini kontrol etmek, komplikasyonları önlemek ve genel yaşam kalitesini artırmak için hayati önemdedir."

 Editör
HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.