Zaman her şeyin ilacı öyle mi?
Bir küçük Enver vardı ilkokulu bitirmiş, ortaokul ve yatılı Kur'an kursu öğrenci adayı. Yaş 12, tam oyun çağı. Hiç evinden, annesinden, köyünden ve arkadaşlarından ayrı zamanı geçmemiş. Şimdi bir mecburiyet var önünde. Hem dünyevi hem uhrevi ilim alması lazım. Yıl 1984. O yıllarda Andırın’ın dağ köyünde araba ne gezer. Şehre inmek zor iştir. Ama ilim tahsili için şehre inmek şart.
Haydi dedi babam. Bir cuma sabah vakti yürüdük taşlı inişli çıkışlı engebeli patika köyümün yolundan. Karşı dağın zirvesinden geçen Maraş Andırın arabasına yetişmemiz gerekmekteydi. Babam 1.85 boyunda, uzun bacaklı, hızlı bir adamdı. Bense cılız 1.30 cm boyunda, çelimsiz bir çocuk. 10 km yol yürümek gerekti. Babam önde ben arkada onun normal yürüyüş temposuna koşarak ancak yetişebiliyor biraz yorulup yavaşlasam azar işitiyordum.
Tahmini 2 saat yürüyüş sonrası karşı yamaçta ki köyümüzün obası Kabacalar mevkiine geldik. Biraz soluklanalım dedi babam oturduk. Köyü karşıma aldım sanki bir daha geri dönemeyecekmiş mahkum misali küçük hayat hikayemin anıları dönmeye başladı beynimden. Bir ağıt sicim gibi gözyaşları istem dışı hıçkırıklar ve burun akıntısı da cabası. Ara ara kolumla burnumu silerek derin derin nefes alırken babam hadi hadi zırlama dedi ve yola devam ettik. Nihayet zirveye çıktık Çürük Kabırlığı adındaki Maraş andırın yoluna. Bir saate yakın araba bekledikten sonra Maraş arabası geldi ve bindik Andırın sonrasında Kadirli ve kalacağım yurt kapısından içeri girdik.
Mülayim yumuşak sesli bir amca karşıladı bizi. Bir müddet babamla sohbet ettiler ve babam ayağa kalktı eti sizin kemiği bizim diyerek çıktı gitti. Sanki beni esir kampına bırakmış ve bir daha buradan çıkmak imkansızdı. Bir aşağı kata indik yatacağım yer gösterildi ve yurttaki şartlar anlatıldı. Oturdum bir köşeye korkak sesiz ve dokunsalar ağlayacak bir halimle çocukları izledim.
Akşam oldu yatak vakti geldi, kafamı soktum yorganın içine, önce sesiz sessiz başlayan ağıt bir zaman sonra hüngür hüngür ağlamaya döndü, sustura bilene aşk olsun. Birkaç çocuk etrafımı sardı, "birkaç güne alışırsın" diye beni teselli etmeye çalıştılarsa da o gün ağlayarak bir zaman sonra uyuya kalmışım. Bugün 53 yaşımı geride bıraktım, hâlâ gurbetteyim. Hep şunu hayal ettim. Gabacalardan köyüme bakıp ben geri geldim demeyi. Koşarak köyüme geri dönmeyi. Maalesef mümkün olmadı henüz.
Evet zaman geçti ama hala benim gurbet acıma ilaç olmadı. Bu tezde burada çürüdü…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.