Dilek Özder

Dilek Özder

Kurumuş yapraklar (Ve hoş geldin sonbahar)

Kurumuş yapraklar (Ve hoş geldin sonbahar)

Sonbaharda dökülen kurumuş yapraklara basmayı çok severdik küçükken. Bastığında o çıkan sesi, onun paramparça olurken çıkardığı sesin yarattığı değişik hazzı unutamam. Yarışlar yapardık hatta en çok kim basacak yapraklara diye, bazen de o küçük aklımızla düşünürdük oturup, konuşurduk hatta yaprakların acaba canları acıyor mudur? Diye.

Çınar ağaçları her zaman özel olmuştur. Çınar ağaçlarından dökülen büyük yapraklar öyle güzel kururlar ki ne basmaya kıyılır, ne de çöpe atmaya. Çok kez o yaprakları özel toplamış lığım olmuştur. Onlarla kendimce koleksiyon oluşturmak gibi bir görev addetmiştim kendime. Bizim küçüklüğümüzün en önde gelen işlerinden biri olan koleksiyonculukta, böylece kendi koleksiyonuma yeni bir ekleme yapmış oluyordum. Hepimize ait farklı koleksiyonlar vardı. Benim de koleksiyonlarımın arasına kurumuş çam ağacı yaprakları eklenmişti. Bunun için özel bir defter almış, her sayfasına bulduğum yaprakları itinayla yerleştirmiştim. O zamanlar asetatlar olsa mutlaka iki asetat arasına yaprakları saklar ve bugünlere kadar gelmesini sağlardım.

Aslında kurumuş yapraklar bir bu kadar kıymetli, bir o kadar da değersiz gibi görülse de. Sonbaharda kurumuş yapraklar içinde, herkes fotoğraf çekinir, videolar oluşturur mutlaka. Fotoğraf çekimlerine, videolara konu olan bu kuru yapraklar oysa ortalığı kirletmesiyle de temizleyecekler için külfet görünür.

İşte her yeri kaplar ya sonbaharda dökülen bu kurumuş yapraklar. Sonradan toplanıp bir güzel çöplere atılır, hatta bazı yerlerde temiz görünsün bahçeler, sokaklar diye çöp konteynır veya kovalarının içinde yakanlar da vardır. Oysa ben sonradan hem kelebeklerin, hem de ötücü kuşların sayısının, sonbaharda düşen yaprakların doğru değerlendirilmesine bağlı olduğunu öğrendim mesela. Sonbaharda dökülen yaprakların, çöp değil, doğal gübre olduğunu da. O yüzden kuru yaprakları toplayıp atmak yerine toprağa serip gübre olmasını beklemenin ne kadar değerli olduğunu da.

Bu durumda küçükken yaptığımız üzerlerine basıp kırılmasını sağlamak, bir nevi toprağın gübrelenmesine yardımcı olmak gibi bir durum değil mi? Ben buradan böyle bir sonuç çıkarıyorum. Ya siz?

Kurumuş yapraklar dalında yeşilken koparılır ve sonradan kurutulursa hiçbir işe yaramıyorlarmış bunu da öğrendim, buradan çıkardığım en büyük ders. Doğada hiçbir şeyin israf olmadığı, ancak her şeyin akışında değerli olduğudur.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Dilek Özder Arşivi