Dilek Özder

Dilek Özder

Mısır gezisi (1.Bölüm)

Mısır gezisi (1.Bölüm)

Sevgili okuyucularım, son gezimde yaşadığım deneyimleri bir yazı dizisi olarak bu sütundan paylaşarak sizleri dünyanın 7 harikasından biri sayılan Mısır'a yolculuk ettirmek istiyorum. Öyleyse başlayalım anlatmaya...

Günlerden Mısır ama bildiğimiz Mısır, ülke olan hani, yediğimiz değil... Tüm yaşadıklarımızın, yaşanması gerektiğinden olduğunu biliyoruz değil mi?

Mısır tarih açısından olsun, Mısır halkının yaşamları açısından olsun, benim duygularım açısından olsun bir köşe yazısına sığmayacak kadar anlamlı, önemli ve çok fazla anı biriktirilesi gereken bir ülke.

Annem biz küçükken kitap okumayı çok seven, belgesel seyretmekten ve tarihi olaylar hakkında bilgi sahibi olmaktan hoşlanan bir hanımefendiydi. Benim ansiklopedilerimi okur, atlaslarımda coğrafi bölgeleri araştırırdı. Öğrenciyken en sevdiği derslerin tarih ve coğrafya olduğundan bahsederdi hep. Ben onun Mısır ve Piramitlere olan hayranlığı ve bir gün imkan verilirse görmek istediği, iki ülkeden biri ve en öncelikli olanın Mısır olduğu söylemleri ile büyüdüm. İlkokula giden on yaşlarındaki Dilek o günlerde söz vermişti annesine "Büyüyünce ben seni oraya götüreceğim anne.” diye. Âmâ maalesef kısmet olmadı. Ancak asla unutulmadı ve kalbimin en derin yerinde bir sızı olarak duruyordu...

dilekkk.jpg Gece annemi gördüm rüyamda ve Mısır'a gittiğimi. Sabah uyanıp hala rüyamın etkisindeydim. O halde düşünceler içinde iş yerime geldim, iş arkadaşlarım Mısır'a gidileceğinden bahsedilen bir sohbetteydiler.

Gözlerim fal taşı misali kocaman oluverdi o an. İnanamadı ne gözlerim ne de yüreğim o an bir şok içinde kala kalmıştım.

Çünkü hala rüyamda gördüğüm annem ve konuştuğumuz mısır gezisi tüm benliğimi sarmalayıp etkisine almış bir şekilde işe gelmişken bu söylemin dillenmiş halini duymak büyük bir şaşkınlık yaratmıştı. Ve kısmet olacak ya işte o dakikadan sonra devam eden konuşmalar, istişareler birden Mısır yolcusu olmaya doğru götürüverdi beni.

Kısmet olacak ya, o kadar da kolay ve hızlı ilerledi ki gidiş işlemleri. İki hafta sonra gidiyorduk işte, tam da havaalanında ve uçak bekliyorduk. Beklerken ki heyecanım, yurt dışına gitme heyecanından çok, daha başka bir heyecandı kesinlikle Annem de bizimleydi bundan emindim.

Bu ara da havaalanında bulunduğumuz şu ana gelene kadar ki geçen iki hafta boyunca Mısır’a gideceğiz diye söylediğim arkadaşlarımdan hep aynı tepkiyi aldım: "Hangi Mısır? Bildiğimiz Mısır mı?” Bazıları Avrupa ülkesi değil diye şaşkın, bazıları Orta Asya’daki karışıklıktan tedirgin, bazıları da "Ne alaka?" şeklinde söylemlerle karşılaşıyor. Bir Paris, bir Roma'ya gidiyoruz dediğimizdeki tepkilerden çok farklı tepkilere tanık oluyordum. "Keşke biz de gelebilseydik" diyen arkadaşlarım da olmadı değil hani.

Bu arada gidiş tarihine kadarki iki haftalık süreçte boş durmadım, Mısır’ı şehir şehir araştırdım, her bir şehir için özel notlar aldığım bir yardımcı defter oluşturdum. Mısır’da yapılacaklar ve yapılması gerekenleri tek tek not ettim. Tabi bu notları alırken tüm Mısırla ilgili videoları izledim, blogları okudum. Hepsinden farklı bir şey öğrendim. Ancak yaşanmışlıklardan sonra onlara ekleme yapacak bazı şeyleri de ben orada keşfettim. Durum böyle olunca Mısır’a gideceklere yardımcı olmak amacıyla ben de bir blog yazıp, ayrıca video hazırlayıp YouTube’da yayınlamaya da karar verdim.

Gitmeden önce yaptığım araştırmalar sırasında, her blog yazarı ya da video üreticileri tarafından söylenen ortak şey: Türk olduğunuzu söylediğinizde duyduğunuz ilk cümle “Yavaş yavaş Hasan Şaş” olmasıydı gerçekten de hep öyle oldu. Yine bloglarda çok karşılaşacağımızı duyduğumuz fiyatların fahiş olması, akabinde aşırı bir pazarlığın söz konusu olmasıydı. 1 liralık şeye mutlaka önce 5 lira diyerek başlıyorlar. Ayrıca her şeye ilk laf “one dolar” denmesi. Evet, bunun aynısını yaşadık gerçekten.

Bu arada böyle araştırıp videoları seyrettikçe ben sanki Mısır’a gitmiş de dönmüş gibiydim. Havaalanına gelip otururken bilmediğim bir yere değil de yaşanmışlıklarımın olduğu bir bölgeye gidiyor hissediyordum kendimi. Âmâ içsel olarak orada yaşayacaklarımızın heyecanı, göreceğimiz güzellikler ve yaşanacak atraksiyonları da merak etmiyor değildim. Erkenden havaalanına gelip giriş işlemlerimiz yaptıktan sonra tam uçağa giriş kapısının karşısında oturup beklemeye başladık. Sırası gelen tüm uçaklar anons ediliyor, gidecek kişiler sıraya girip uçaklarına biniyorlardı.

dilek-ozder.jpgBizim uçağın içere alım saati gelmişti ama herhangi bir anons yoktu, uçağa binenler vardı, herhalde dedik rötar var, başka uçak için biniş yapılıyor. Biz oturmaya devam ediyorduk. Yaklaşık bir yarım saat sonra birden bizim isimlerimizin anonsuyla irkildik, hemen ayağa fırladık. Meğerse bizim başka uçak diye düşündüğümüz uçağa bizimle birlikte, yola çıkacak olan yolcular binmiş, uçak da kalkış için bizleri bekliyormuş. Biz anonsu duymadığımızı ısrarla anlatmaya çalışırken çok ilginç bir şekilde sadece bizim uçağın anonsunun yapılmadığı bilgisini de öğrenmiş oluyorduk. Ve böylece Mısır maceramızın Part 1 başlangıcı güzel bir anıyla başlamış oluyordu. Ve artık uçaktaydık.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Dilek Özder Arşivi