AK Parti’nin itirazı üzerine Yüksek Seçim Kurulu tarafından iptal edilen İstanbul Belediye Başkanlığı seçiminin ardından kafalaradaki soru işaretleri sona erdi. Ekrem İmamoğlu büyük bir zaferle rakibi Binali Yıldırım’a 10 puan fark atarak bir kez daha İstanbul Belediye Başkanlığını kazanarak şaibeye yer bırakmadı.

23 Haziran İstanbul Belediye Başkanlığı seçiminden büyük bir zaferle çıkan Ekrem İmamoğlu, Türk siyasetinde yeni bir dönüşümü başlattı.

31 Mart seçimleri öncesinde, oy sayımı sırasında ve daha sonraki gelişen süreci Türk Milleti yakından takip etti.

Belliki ekranlarda, kapalı kapılar ardında strateji oyunları çeviren siyasi erk sahipleri her fırsatta ‘yakından takip ediyoruz’ söylemlerini cümle ekranlardan tam tekmil bağırsalar da “Milletin gördüğünü” ve beklentilerden nasıl koptuklarını  23 Haziran’da göremeyenlere “Millet” gösterdi.

Her alanda gücün tek bir elde toplanması, partizanlık yapılması, vatandaşın ötekileştirilmesi, kavga, nefret, kin, iftira ve tehdit ile siyasete ayar verilirken, türlü gerekçelerle insanların yaftalanmasını marifet sayarak siyaset üreten güç, Türkiye’yi yönetilemez bir duruma doğru sürüklemeye başladı.

Hakkın, hukukun ve adaletin rafa kalktığı bir dönemde ayrıştırıcı ve nefret dilinden çıkar devşiren siyasilerin kendilerine çeki düzen vermeleri ülkemizin ‘bekası’ açısından hayati bir öneme sahiptir. Bunu Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın çevresinde yapacak ‘siz bilirsiniz efendim’ciler katiyen yapamaz. Bu uyarı Devlet Bahçeli’den de gelmezse “MİLLET”ten gelecektir.

Devlet gücünü silah olarak kullanarak medyaya hakim olmak, adalet sistemini eğip bükmek, yargıyı sopa olarak elde tutmak ve yönetmek ülkenin geleceğini kendi bekalarına bağlı görenlere uyarıyı “Millet” ergeç yapacaktır.

“23 Haziran seçimlerinde çıkan sonuç AK Parti’nin ilerde yaşayacağı hezimetin ön provasıdır” demek önyargı değil, ön görüdür.

Peki bu tablo ile AK Parti nasıl karşı karşıya kaldı?

Hükümet ve ittifak taraftarlarının siyasi dili, kutuplaştırıcı siyaset, rakiplere kumpaslar, ekonomik dar boğaz ve yüksek faiz-döviz, eğitim sistemin topal edilmesi, Türkiye tarihinin rekor kıran işsizlik oranları, fakirleştiren büyüme, KPSS sınavlarında 90 puan alanların değil, 50 puan alanların kadrolara gelmesi, üstü kapalı yolsuzluklar, hırsızlıklar, cemaatlerin siyaseti ele geçirme manevraları.... Ve Suriyelilerin kontrolsüz şekilde yurda yayılmaları.... Liste uzar gider.

Türk yurdunun içerde ve dışarda maruz kaldığı ağır travmatik olayların temel sorumlusu elbbette iktidardır, Türkiye Cumhuriyeti Devletini yöneten kadrodur. Bunu çözecek olan yine iktidar partisi olmasına karşın muhalefeti dinlemeli, sağduyunun sesine kulak vermeli yoksa iş işten geçer.

23 Haziran’da AK Parti’ye “Milletin uyarısı oldukça açık ve ağırdır.” Bu aziz “Millet” kendisine rağmen hareket edenlere gerekli cevabı verir. İstanbul seçimlerinde görüldüğü üzere…