Ömer Aydos

Ömer Aydos

Ah Konya ah

Ah Konya ah

arabam.com Konyaspor’un Avrupa Konferans Liginde Lihtenştayn ekibi Vaduz’a kendi evinde sürpriz şekilde yenilerek elenmesini şaşkınlıkla karşıladım. Kendi ülkesinde lig olmadığı için İsviçre 2. Liginde mücadele veren Vaduz, Konyaspor’a baktığımızda çok zayıf bir takım. Hatta Konyaspor’un bir önceki turda elediği Belarus ekibi Bate Borisov, Vaduz’dan birkaç gömlek üstün bir takımdı.

Konyaspor Bate Borisov’u iki maçta da sürklase ederek yenmesi ve iyi futbol oynaması Vaduz’u küçümser bir tavır almasını sağlamış olduğu çok belli oldu. Ama işte futbol bu, şakaya gelmez, hemen cezayı keserler.

İlk maçtaki 1-1’lik maçta dahi Konyaspor’un Vaduz’u küçümsediği, nasıl olsa bu turu geçerim havasına girmesi en büyük yanlışı idi. Bu yanlışa Konyaspor teknik direktörü İlhan Palut gibi zeki bir hocanın da düşmesi ayrı bir komedi. Çünkü, maçtan önceki demecinde Palut, turu atlamış gözüyle bakıyor ve rakibi hafife alır konuşmalar sergiliyordu. Bu yüzden de rotasyonlu bir kadro ile sahaya çıkmış ve hiçbir defansif tedbir almamış, yakalanan pozisyonlarda ise futbolcuların biraz şanssız biraz da laubali olmaları ve kollektif oyundan uzak durup, futbolcuların şahsi çabalarla gol bulmaya çalışmalarını rakibi hafife aldıkları konusunda örnek gösterebiliriz.

Tamam Vaduz Konyaspor ayarında bir takım değil ama yine de dikkate alınması gereken bir rakipti. Öyle olmasa Avrupa kupalarında zaten işi olmazdı. Konyaspor’un başına gelenler tüm Türk takımlarına ders olmalıdır. Ayrıca Konyaspor camia olarak Avrupa’da Kupa tecrübesi az olan taraftı. Vaduz takımı Lihtenştayn Kupasını sürekli kazandığı için son yıllarda devamlı Avrupa kupalarında oynayan bir takım. Yani Vaduz Konyaspor’dan takım olarak zayıf olsa da tecrübe açısından Konyaspor’dan bir tık üstün olan taraftı.

Avrupa kupasına katılan hiçbir rakip küçümsenemez, ciddiye alınmalıdır. Aynı yanlışı Fenerbahçe Dinamo Kiev karşısında yapmıştı. Çünkü ilk maçta rakibine hiç pozisyon vermeyen ve 90 dakika boyunca iyi oynayan ve golleri kaçıran taraf Fenerbahçe idi. Bu durum Fenerbahçe’nin ikinci maçta Dinamo’yu hafife almasına sebep oldu. Kendi evinde ve muhteşem seyircisinin önünde maçı rahat kazanacağını zanneden Sarı Kanaryanın elin oğlu gelip tüylerini yoluverdi. O yüzden hiçbir rakip hiçbir zaman küçümsenemez, maç oynanmadan kazanılmaz, her maçın hikayesi farklıdır, hiçbir maç birbirine benzemez. O günün şartları bambaşka olabilir.

Medipol Başakşehir son yıllarda sürekli Avrupa kupalarında mücadele ettiği için biraz daha tecrübe sahibiydi. Ve İzlandalı rakibine iki maçta da hiç şans tanımadan ve işini ne kadar ciddiye aldığını adeta göstererek turu rahat kaptı ve Play-off mücadelesine hak kazandı. Burada Emre Belözoğlu’nu kutlamak istiyorum. Gerçekten zeki ve dinamik genç bir hoca. İlk hocalık dönemi olan 7 maçlık bir Fenerbahçe macerasında da aynı başarıyı yakalamış ve ikinci hocalık deneyimi olan Başakşehir dönemi de başarılı geçiyor. Umarız aynen devam eder. Böyle devam ederse birkaç yıl içerisinde ya Milli Takımın ya da büyük takımların başında görme olasılığımız çok fazla.

Fenerbahçe ise Dinamo Kiev hezimetinden ve Ümraniyespor şokundan sonra Çekya ekibi Slovacka karşısında ilk maçın da 3-0’lık kazanılmışlığın etkisi ile daha derli toplu gördük, fakat yine de rakibine fazla pozisyon verdi. Şu ana kadar yapılmış 10 transferin de Fenerbahçe için bir artı getirdiğini görmek mümkün değil. Hepsi vasat oyuncular, hatta bazıları çok kötü. Örneğin Gustavo Henriuqe çok sıradan, büyük takım oyuncusu olması mümkün değil, Luan Peres de kötü, beğenilmeyen Lemos bile onlardan bir iki gömlek iyi. Bruma çok sıradan bir oyuncu olmuş, Emre Mor zeka yoksunu, futbolu çalım ve koşmak zannediyor, Lincoln Henriuqe ilk maçta iyi işler yapmasına ve 2 gol bir asistle oynamasına rağmen bence o da sıradan, çünkü bir var bir yok, istikrar sorunu yaşayacak gibi duruyor.

Arda Güler, Lincoln’e göre yaşı çok genç olmasa formayı daha çok hak eden taraf. Jascuha King’i saymıyorum bile, tam bir facia. Sadece Alioski ve Joao Pedro’yu görmedik. Şimdiden ön yargılı olmayalım ama onların da çok üst düzey olduklarını sanmıyorum. Arao’nun İsmail Yüksek’ten çok bir farkı yok, Crespo ikisinden de daha iyi. Serdar Dursun’u yine beğeni ile izledim. Adam tam bir santrafor, eğer Başakşehir’de olsa her maç gol atar. Fenerbahçe çok kötü olduğu için Serdar çok gol atamıyor. Ama herşeyi yapıyor, mücadele ediyor, koşuyor, güçlü, maça tam konsantre oluyor, şut atıyor, kafa golü atıyor. Arkadaşlarına duvar oluyor, onlara alan açıyor, gollük paslar da atıyor, daha ne yapsın. Tek şanssızlığı sessiz olması, agrasif olmaması kendini göstermesini engelliyor.

Fenerbahçe hala santrafor arıyor ama inanın Serdar Dursun’dan daha iyisini bulamaz. Bu adama yazık edecekler. Ali Koç’un birazcık aklı varsa Jesus’a Serdar Dursun’u kabul ettirir, o zaman hem Fenerbahçe kazanır, hem de milli takım. Ayrıca Fenerbahçe’nin en kötü transferi de Jesus. Takıma getirdiği futbolcuların tamamı geçen seneki futbolculardan kötü. Geçen yılki takımdan Crespo, Zajc, Ferdi, Osayi, Mert Hakan, İrfan Can, Valencia, Serdar Dursun, Serdar Aziz, Szalai, Pelcas hatta Berischa bile bu yıl transfer edilen futbolcular daha iyiler.

Geçen yılki takım ve sistem devam etse idi Fenerbahçe şampiyonluğun birinci adayıydı. Şimdi ise ancak 5 veya 6. adayı benim gözümde.

Bu turdan sonra şimdi lig şampiyonumuz Trabzonspor ve Kupa şampiyonumuz Sivasspor da Avrupa’da boy göstermeye başlayacaklar. İnşallah kalan 4 takımımız da fire vermeden yollarına devam ederler de ülke puanımız ve sıralamamız üstlere doğru tırmanır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Ömer Aydos Arşivi