Al sana cari açık!
Atıp tutmayla büyüdük dünya deviyiz diyerek geldiğimiz noktaya bakın. Cari açık 47,1 Milyar dolar olmuş. Başka bir deyimle söylemek gerekirse büyüme belli bir seviyenin üzerine çıktığında Türkiye’nin cari açığı da artış gösteriyor. Ve ekonomimizin tehlike çanları da çalmaya başlıyor. Cari açık bu kadar büyümüşken, faiz oranlarının artması, Bütçenin de artış kaydetmesi, döviz kurlarının da alıp başını gitmesi de kaçınılmaz oluyor.
Bu durumda köşeye sıkışan siyasetin ekonomi kurmayları hemen mazeret üreterek “Ülkemize karşı komplo kuruyorlar” gibi bahanelerin arkasına sığınmaları kabul görmemektedir. Bu denli yüksek bir açığın mazereti olmaz. Varsa bir mazeret üretilecek durum siyasi muktedirlerin sorunu kendilerinde aramaları gerekir. Acaba ben nerde hata yapıyorum da veriler bu denli yüksek çıkıyor diyerek teşhis ve araştırma sonrası iyileştirmelere gidilmelidir. Bu denli yüksek çıkan cari açığın mazereti olmaz. Siyaset o makamlarda otururken çözüm üretme yeridir mazeret değil.
Durmadan Ortadoğu’nun, Balkanların en büyüğünü yapıyoruz diyerek popülizm yapar da işlevsel ve sorun çözücü olmayan yatırımlara yönelirseniz, siyasi inat ve ideoloji üzerine kurulu yatırımlara yer verirseniz yaptığınız devasa yatırımlar sorun çözücü olmaktan ziyade sorun üreten yerler olur. Var olan hastaneleri birleştirerek merkezileştirerek, ulaşım gibi, yönetimde yaratacağı sorunlar gibi kitlesel açmazlara ve kargaşaya da yol açarsınız.
Geçmiş yılların Ankara-Kızılay Meydanı’nın yapısal durumunu hatırlarsanız bu günkü kadar merkezileşmemiş taksi, büfe pano yığınağı haline dönüşmemişti. İş merkezlerini-tüketim merkezlerini-yaşam merkezlerini bir araya getirmek arabesk kültürüdür. Kargaşa yaratır tıkanıklık yaratır. Yönetim zorluğu-ulaşımda kargaşaya neden olur. Tıpkı Ankara-Kızılay Meydanı’nın başına gelenler gibi şimdi şehir hastaneleri adı altında merkezileştirme yönünde yapısallaştırmalar yaşanıyor. Zihniyet bu yönde olduğu müddetçe de hazineden savurduğunuz cari açıkta düşmez, faiz de düşmez, enflasyon da düşmez.
Her şeyden önce bu büyüklük kompleksin den kurtulmalıdır siyasetimiz. Büyüme yaygın uydu yerleşim alanları yaratılarak ara ulaşım yolları doldurulmadan yapılmalıdır. Adım-adım arının petek yapması gibi büyümelidir. Yatırım, akılcı çağa uygun Türkiye gerçeklerini içine sindiren yatırımlar olmalıdır. Şimdi ortaya çıkan cari açık rakamı da tehlike sınırını gösteriyor. Ülkede ki gergin siyaset ve sınırlarımızda ki savaş ortamının yarattığı hava sonucu Yabancı sermayenin de yatırım yapmaktan çekindiği varsayılırsa cari açık finansmanını kapatacak yolların da tıkandığını görmek gerekir.
Yabancı sermayenin giriş yollarının tıkanması, sermaye çıkışımızı hızlandırmıştır. Bu nedenledir ki finansman kaynaklarımız daha çok verimsiz hale gelmiştir. 47.1 Milyar dolarlık cari açık ekonomide ki sürdürülebilirliği sağlamak açısından çok ciddi tehlike arz etmektedir. En başta sürdürülebilir büyümeyi tetikleyen ve ekonomimize katan üretim yapımızın verimsizleştiğini gösterir.
Bir büyüme sevdasıdır tutturduk gidiyoruz. Siyasi muktedirlerin popülist yaklaşımları sonucu enflasyonla mücadele konusunda da gerekli tedbirleri alamayınca da piyasa da yatırıma yönelecek güven bunalımı yaşanmaya başlamıştır. Var olan temel ekonomik ve siyasi tercihler böyle devam ettiği müddetçe de ekonomik düzelmenin yaşanamayacağının farkına varmalıyız. Öteden beri devam eden siyasi muktedirlerin faizlerle ilgili dayatmaları, faiz oranlarını düşürmediği gibi artırmıştır da.
Dünyanın hiçbir ülkesinde bugün çift haneli enflasyon yaşanmazken, küresel kriz sonrası neredeyse enflasyon değerlerini tek haneye indirip dengede tutmaya çalışırken, maalesef bizde enflasyon değerleri yeniden çift haneye ulaşmıştır. Bu cari açıkla da enflasyon değerlerini düşürmek büyük bir sürpriz olacaktır. Üretim yapımızı geliştiremedikten kuralsız-denetimsiz vahşi kapitalizmin acımasızlığından sıyrılamadığımız müddetçe de, önümüzde ki yıllarda da aynı sorunları yaşar dururuz.
Büyüme sevdasını, her şeyin en büyüğünü yapma merakını, siyasi popülizmi bir kenara bırakmadan gereken planlı-programlı-denetimli üretim ekonomisine geçmeden, ulûfe dağıtırcasına hazineden savurmak ancak günü birlik düşüncedir ve sadece günü kurtarır. Geleceği değil! Cari açığın yüksek çıkması elbette ekonominin gidişatı için tehlike içerir. Cari açık finansmanını sağlayacak kaynaklar tıkalı ise ve bunu da sadece devamlı borçlanarak ve gelecek olan sıcak paraya bağladıysanız işte o zaman tehlike çanları da çalmaya başlamıştır.
Bu karamsar tabloyu önlemenin yolları vardır elbette. Önce huzur ortamını sağlayıp piyasada güven oluşturarak, uluslararası dostlukları geliştirerek, sinsi düşman değil gerçek dost edinerek, diplomasiye yönelerek ve onun dilini kullanarak, uluslararası demokratik değerleri var ederek, insan hak ve özgürlüklerini sağlayarak, anti demokratik yasaları kaldırarak, Üretim ekonomisinin temel yapılaşması sağlanarak tıkalı olan yollar açılabilir.
İşte o zaman ülkeye huzur da gelir yatırımda olur, sıcak para girişi de olur, ekonomi de gelişme de sağlanır.