Selami Mutlu

Selami Mutlu

Andımız

Andımız

Ne Mutlu Türküm denen kavram herhangi bir etnik kökeni yüceltmez. Tam da aksine hiçbir etnik kökeni dışlamayan içselleştiren bir kavramdır. Bu kavramın açtığı şemsiye altında, bu sınırlar içerisinde yaşayan herkesi Anayasal yurttaşlık ilkesi adı altında herkesin eşit olduğu, eşit muamele gördüğü ve onları yurttaş yapan bir kavramdır. Aynı şemsiye altında toplayan bir kavramdır. Andımızın arkasında var olan ruh Türk milliyetçiliğinin, Atatürk Milliyetçiliğinin ruhudur.1933 yılından bu yana 2013 yılına kadar ilkokullarda okutulan andımızın, Milli Eğitim Bakanlığınca önerilerek Danıştay kararıyla da kaldırılması toplumumuzda bir şok etkisi yaratmıştır.

Andımızın muktedirlerce kaldırılmasını Türk Mili Eğitim sistemimizin benimsediği eğitim anlayışına, hem de dünyada genel kabul gören Eğitim bilimi anlayışına uygun görmeyeceksiniz, ancak öte yandan kendi ideolojik ritüeliniz yani sembol olarak benimsediğiniz “tek Millet- tek Bayrak- tek Vatan-tek Devlet” gibi Rabia ilkelerini topluma dikte ettirmeye çalışacaksınız. Bu çelişki değil midir? Hem Andımıza karşı olup hem kendi ritüelinizi topluma baskılamak doğru olur mu? İddia edildiği gibi Türkiye Milli Birlik gelişim sürecini tamamlamıştır. Bu tür sembollere gerek kalmamıştır diyorsanız, o zaman Rabia sembolleri ne oluyor?

Bu gün ülkenin geldiği nokta siyasette, ekonomi de, dış dünya da vardığımız durum pek iç açıcı değildir. Ülkede toplumumuzu bir arada tutan bağlar ayrıştırılarak, kutuplaştırılarak yok edilmiştir. Hak-hukuk-adalet tek kişinin ağzına bakar olmuştur. Kurumlar kurumsallığını, bağımsızlığını yitirmiş yapılan usulsüzlükler hukuksuzluklar, gerek insan hak ve özgürlüklerince gerek AB-ABD ve iç-dış dünya da uyarılara neden oluşturmuştur. Toplum kamplara ayrıştırılmış, insanlarımızın mutsuz olduğu bir kaos ortamı oluşmuştur.

Böyle bir olumsuzluk ortamında Andımız toplumumuzu biri birine ayrım gözetmeden bağlayan ve kaynaştıran bir kavram iken neden kaldırılmak istenir? Milli birlik gelişim sürecini tamamlamış olabilmenin yolu hukukun-adaletin- demokratik yapının tamamlanmış olmasını gerektirir. Hukukun üstünlüğü ve bağımsızlığının sağlanarak toplumu hukuk-adalet ve demokratik şemsiye altında topladıktan sonra ancak Andımızın kaldırılması düşünülebilir. Uygar ülkeler Milli kimliklerini oluşturan toplumlarının gelişim sürecini hukuk-adalet-demokrasi ilkelerini oluşturduktan sonra kendilerini aynı şemsiye altında tutan değerleriyle yol almaya çalışmaktadırlar. Bunu sağlayabilmiş toplumlar ancak Mili gelişim sürecini tamamladıktan sonra Andımız gibi benzer kavramlar ihtiyaç duymayarak kaldırmışlardır. Peki, biz yaşadığımız ortamda bu düzeye gelebildik mi ki Andımızı kaldırmaya çalışıyoruz.

Demokrasi ağırlıklı olarak ülkemize yerleşmiş mi? Hayır. Hak-hukuk- adalet-insan hak ve özgürlüklerinin üstünlüğü sağlanabilmiş mi? Hayır. Bunun için toplumu bir birine kaynaştıran-bağ oluşturan Andımız gibi Milli bir ruhu koruyan ritüele ihtiyaç vardır. Bu ruhu daha ilkokul sıralarında yerleştirmeye çalışan ülkenin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün ilkelerinin ve varlığının yaşatılması gerekir. Onun kurduğu değerleri yok ederek, yarattığı varlıkları satarak, heykellerini kırmak bu ülkeye ihaneti içerir. Bu topluma yapılacak en büyük ihanettir.

Andımızda ki “Ne mutlu Türküm diyene” yemininden neden rahatsızlık duyuyorsunuz ? Bu gurur veren kavram neden sizi rahatsız ediyor? Andımız bu ülkenin kurucusuna milli birlik ve beraberliğine edilmiş bir yemindir. İlelebet yaşamalı ve yaşatılmalıdır. Andımız herhangi bir etnik kökeni dışlamıyor ki. Kimseyi Türk-Kürt-Arap-Çerkez-Arnavut gibi ayrıştırmıyor. Ülkenin bu mozaik gibi oluşan demografik yapısını aynı şemsiye altında birleştirip kaynaştırarak Milli Türk toplum yapısını oluşturuyor. Ülke bütünlüğü içerisinde vatan sevgisini, Cumhuriyetin değerlerini barındırıyor. Sevginin ve saygının varlığını pekiştiriyor. Uyar ülkeler düzeyine çıkmak için hedef oluşturuyor. Bu değerleri milletin yüreğinden ve ruhundan silemezsiniz.

Varlığınız süresince kendinize hedef oluşturduğunuz Arap dünyası bile ülkemize karşı ihanet içerisindedir. Osmanlıya ihanetleri yetmemiş gibi şimdi de ambargo uygulayarak, okullarımızı kapatarak Ulusal çıkarlarımıza da zarar vermektedirler. 2020 Mart ayında Suudi müftüsü “Türkler Mevalidir İslâm”ı temsil edemezler diye fetva veriyor. Bu deyim İslamiyet sonrası Arap olmayan Müslüman milletler için kullanılırdı. Mevali dendiğinde Türkler gösteriliyordu. Tarihin hiçbir döneminde Araplar, Türklerin İslami liderliğini-halifeliğini ve egemenliğini tanımadılar. Her fırsatta Türklere karşı isyan ettiler. Türklere karşı Suudilerin bu günlerde Yunanistan tarafında olması PKK için para yardımı yapmasının arka cephesinde hep bu Mevali anlayışı yatar. Kendi milli varlığımızın ruhunu pekiştirmek gibi bir andımız varken, neden bu ihanet edenlerin peşine takılalım? Bu gün Türkiye milli ruhu yaşatacak andımız gibi kavramlara ve değerlere her zamankinden daha çok ihtiyaç duymaktadır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Selami Mutlu Arşivi