Aziz Sancar -2: Büyük Bilim İnsanı
Türklüğün, vakurluğun sembol isimlerden biri olan Prof. Dr. Aziz Sancar’ın Türk Devletleri Teşkilatı Türk Üniversiteler Birliği Rektörler Özel Toplantısı’nda yaptığı konuşmanın giriş bölümünü dün “Büyük Turancı Türk” başlığı altında aktarmıştım.
Özbekistan’ın Semerkant şehrindeki toplantıda yaptığı konuşma, her Türk’ün, Türk Dünyasında herkesin mutlaka okuması gereken manifesto niteliğinde.
Tepeden tırnağa bilim ve Türklük dokulu konuşma, nalına da mıhına da vuran bir mertlik taşıyor. Dobra insanlar toplumda pek hoş karşılanmaz ama Prof. Sancar’ın konuşması hayranlık uyandıracak kerte önemli. “Büyük Bilim İnsanı” dememin sebebi bu.
O bir doktor, akademisyen, biyokimyager ve moleküler biyolog. Yaptığı çalışmalarla 2015 yılında Nobel Kimya Ödülü’nü kazandı. Bu ödül hatır/gönül için verilmez. 1946 yılında Mardin’in Savur ilçesinde doğan birinin, 1997 yılından beri ABD’nin Kuzey Karolina Üniversitesi’nde görev yapması ve bu ödülü alması bir “Türk Mucizesi”dir!
TÜRKLER, MEDENİYET, BİLİM…
Prof. Dr. Aziz Sancar’ın şu sözleri altı çizilerek okunmalı ve kafa yorulmalı. Eli öpülesi hoca diyor ki:
Biz tarihimizle övünüyoruz. Bize tarih kitaplarında biz Türklerin büyük medeniyetler yarattığını öğretirlerdi. Gerçeği söyleyeyim, ilkokulda, ortaokulda buna inanıyordum. Fakat liseye, üniversiteye gittikten sonra buna şüphe ettim ve bu içimde bir tutku olarak kaldı. Yıllar sonra, Batılı yazarlardan çıkmış eserleri okudum ve anladım ki, gerçekten 750 ile 1250 yılları arasında Türk Dünyası bilim dünyasının merkeziydi. Gerçekten, biz büyük medeniyetler yaratmışız. Ama bir sürü nedenlerle ondan sonra bilim yapmayı bıraktık ve Avrupa, Amerika Birleşik Devletleri bizi geçti. Bunu çözmemiz lazım.
Gerçekten de, biz Türklerin yaklaşık son 500 yılda bilime doğru dürüst katkı yapamadığımız ortadadır. Peki neden yapmadık? Bazı insanlar buna ‘zeki olmadığınız için’ yanıtını verir. Ancak bilim yapmak genetik veya zekâ meselesi değil, gelenek meselesidir. Yahudi kardeşlerimiz dünya nüfusunun yüzde 0.2’sini teşkil ediyor ve yüzde 20 bilim Nobellerini almışlardır. Onlar diğer insanlardan daha üstün zekâlı mı? Değiller. Onların kültüründe bilime, eğitime önem veriliyor. Dolayısıyla biz de bunu bir gelenek haline getirmeli ve çocuklarımıza erken yaşta aşılamalıyız. Bu konuda özellikle sosyal bilimcilerin çalışma yapmaları lazım.
BİLİM, TEKNOLOJİ, ÜRETİM ŞART
Prof. Dr. Aziz Sancar, çok önemli bazı gerçekleri de şöyle dile getiriyor:
Ben gittiğim Türk ülkelerinde teknolojiye önem verilmeye başladığını gördüm. Teknoloji önemli, fakat temel bilim olmadan teknoloji olmaz. Avrupa’dan, Amerika’dan makine alıp, ben teknoloji yapıyorum, ben patent aldım, bilmem ne aldımla ne Türkiye yükselir, ne Türk Dünyası yükselir. Benim inancım bu. Dünyada eğer bir adımızı duyurmak istersek, eğer bir kuvvet olarak tanınmak istersek, eğer yabancılar tarafından yönetilmek istemiyorsak, biz bilim yapmalıyız ve bilimde kuvvetli olmalıyız ki, dünya bizi yaptığımız bilimle tanısın. Unutmamalıyız ki, biz çalıştığımız, ürettiğimiz sürece üstün olacağız. Yoksa üstünlük genetik değildir. Bütün insanlar birbirine eşittir.
ULUĞ BEY, İBN-İ SİNA, EL-BİRUNİ
Kuşkusuz ki, Türk Dünyası’nda bilimsel geri kalmışlığın birçok kurumsal ve sosyal nedenleri vardır. Maalesef ben bunların çözümünü iyi bilmiyorum. Fakat anladığım o ki, maddi yatırım yapmaktan öte bir bilim ortamı geliştirmek lazım. Uluğ Bey, İbn-i Sina, El-Biruni yoktan ortaya çıkmadılar, o zaman Türk Dünyası’nda bir bilim ortamı vardı, yüzlerce başarılı bilim insanı vardı ve bilime çok ilgi vardı, bilime önem veriliyordu. Aynı zamanda, Uluğ Bey, Uluğ Bey gibi Orta Asya Altın Çağı’ndaki diğer bilim adamları Türk Dünyası’nda bilim adamlarıyla ortak çalışarak bilim yapıyorlardı. Bunlara bugün de önem verirsek, Türk Dünyası’nda bilim ve toplum gelişir ve ilerler.
***
Prof. Dr. Aziz Sancar’ın yol göstericiliği çok önemli. Ne yapmamız gerektiğini de büyük Türk’ten yarın okuyalım.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.