Bayramı tekbirler ile şenlendiriniz
Teşrik tekbirleri, malumunuz, Kurban Bayramının arefesinin sabah namazıyla başlar dördüncü günü ikindi namazına kadar devam eder. Bu, kadın erkek herkese vaciptir. İster ferdi isterse cemaatle kılınsın her farz namazından sonra bu tekbirleri getirmek gerekir.
Tekbir Allah’ın büyüklüğünü, her şeyden yüce olduğunu ilan ve ikrar ederken teşrik tekbirleri buna ilaveten onun yegâne ilah olduğunu hamd’in ona mahsus olduğunu ifade eder.
Tekbirler bayramların süsü ve ziyneti gibidir. Coşkuya ve heyecana, sevinç ve mutluluğa giydirilen taç gibidir.
Allah resulü “Bayramlarınızı tekbirler ile şenlendiriniz “ buyurmuştur. Bayramın her anında; evden çıkarken, yolda yürürken, camiye cemaate iştirak ederken Kurban Bayramında sesli, Ramazan Bayramında sessizce getirmemiz tavsiye edilmiştir.
Bu tekbirleri, Allah’ın konukları sayılan hacıların Kâbe’den yükselen tekbir ve zikirlerine bütün dünya Müslümanlarının katılıp Allah’ın yüceliğini ilân etmeleri şeklinde düşündüğümüzde ümmet olarak birlik ve beraberliğin ifadesi ve bütün dünyaya haykırışı olarak görebiliriz.
Hac menasikinden olan cemrelere sembolik olarak atılan her taşla Şeytanın etkisiz hale getirilmesi umulduğu gibi biz de içten, samimi ve kararlı bir edayla tekbirleri her getirdiğimizde O’nun mağlup olduğunu düşünüp İbrahim’i ve İsmail’i bir galibiyeti hissederiz.
Malumunuz İbrahim Aleyhisselam kendisine bir erkek evlat verilirse onu Allah’a kurban edeceğini vaat etmiş, Allah’ta nur topu gibi salim vasfıyla vasıflandırılan İsmail Aleyhisselam’ı vermişti. Bununla baba, anne ve evladın imtihanı başlamıştı. Kurban kesme mahallinde ailece verilen amansız mücadele kıyamete kadar dillere destan olacak mahiyettedir. Şeytan baba İbrahim’e ve anne Hacer’e varıp vazgeçirmeye çalışmış ve başarılı olamamış, mevzisine geri çekilmek zorunda kalmıştı. Son bir hamle kurban İsmail’i vazgeçirmeye çalışmıştı. Israrla üzerine gidince İsmail Aleyhisselam yerden taş alıp birkaç defa atmış şeytan mağlubiyetini kabul edip ayrılmıştır oradan.
Neticede ağır mı ağır bu imtihan kazanılmış Allah, oğlu İsmail’in yerine gönderdiği koçu kurban etmesini emretmiştir İbrahim Aleyhisselam’a.
Koçu getiren Cebrail Aleyhisselam :
“Allahü Ekber, Allahü Ekber”derken. Hz. İbrahim de:
“La ilahe illallahü vellahü Ekber” der.
Hz. İsmail de:
“Allahü Ekberü ve lillahil hamd” diyerek tamamlamıştır tekbirleri. Bizde bu şekilde onlara uyarak tekbirlerle kurbanımızı kesiyoruz.
Onun için bizde Kurbanımızı kesmek için yere yatırdığımızda Cebrail Aleyhissselam’ın tekbirini işitip İbrahim Aleyhisselam’ın yegâne ilahın Allah olduğu ikrarına iştirak edelim. İmtihanı kazanmanın mutluluğunu yaşayan kurban İsmail Aleyhisselam’ın hamt edişini iliklerimize kadar hissedip tamamlayalım tekbirlerimizi. Yerde yatan evladım olsa da onu da senin yoluna kurban etmeye razıyım şuuru ve bilinciyle Allah’ı yüceltelim. Onun ilahlığına hiçbir varlığımızı ortak koşmayalım. Her şeyin sahibi o olduğunun bilinciyle kurbiyet peyda edelim. Tekbirlerle İbrahim Aleyhisselam’ın Kabedeki putları yerle yeksan ederek nasıl ki Allah’ın ilahlığını ilan ettiyse biz de her tekbir getirişimizde Allah’ın nazargah alanı olan kalbimizdeki putlarının yıkılışına şahit olalım.
Tekbirler mücadele sözcüğüdür. Zafer marşı gibidir. Onunla ordular harekete geçer. Onunla motive olur mücahitler. Onun bereketiyle yer yerinden oynar. Onun feyziyle kalpler huzura kavuşur. O dilleri süslerken niyetler tazelenir, kararlılık pekişir. Şeytana ve nefse karşı güç ve kuvvet hâsıl olur. O, nimette de külfette de sığınılan liman gibidir. Darda kalırsınız, olmazlar içerisinde kıvrandığınız zamanlarda onunla olmazları olduranın Allah olduğunu ifade eder, umut yüklenirsiniz. Allah’ı yücelttikçe de küçüklüğünüzü anlarsınız. Acizliğinizi anladıkça büyürsünüz. Nefsinizin, neslinizin, övünme sebebi bildiğiniz makam mevkiinizin, sahip olduğunuz mal mülkünüzün ilahlık iddiası karşısında bu kelimeyle son noktayı koyarsınız.
“Allâhü ekber Allâhü ekber lâ ilâhe illallâhü vallâhü ekber Allâhü ekber ve lillâhi’l-hamd”
Selam ve dua ile…