Bir takım insan tahlilleri
Atalarımız vaktinde ne güzel demişler “kabında ne varsa, dışına o taşar.” Hepimiz çeşitli sosyal statülere sahibiz ve farklı sosyal alanlarda boy gösteriyoruz. Bazen ailemiz, bazen iş arkadaşlarımız, bazen faaliyette bulunduğumuz STK’lar ya da hobi alanları bizi insanlarla bir arada yaşama sanatını öğrenmeye iter. Sanat diyorum çünkü bu, her yiğidin harcı değil. Öyle insanlarla karşılaşırsınız ki çoğu zaman bırakın ondan bir sanat beklemeyi, insan derken bile diliniz sürçer. İnsan iyi ve kötü tüm duyguları içinde barındıran bir varlıktır, zaten imtihanda burada başlar.
Kişi hangi yönünü geliştirirse diğer tarafı daha zayıf kalır ve Dünya imtihanının büyük kısmı iman sahibi için bu noktada belirleyici olmuştur. Yani hangi hasletlerini beslediği noktasında! Eğer kişi merhamet, uyum, huzur, sevgi, saygı, cömertlik, diğergamlık gibi yönlerini besleyebilmişse hem iç dengesini hem de dış dengeyi korumayı başarır, insanların çoğunluğu tarafından sevilen, birçok yerde aranan ve dahi imrenilen bir zat olur. Bir de bunun aksi vardır haset, riya, huzursuzluk, cimrilik, egoistlik, kıskançlık ve dahi türevleri duyguları besleyenler hayatı kendilerine zindan ettikleri gibi etrafındakilerin de huzurunu kaçırmayı zevk sebebi edinirler.
Yaptıkları en küçük dengesiz hareketi bile “olsun, onun da canını sıktım ya” diyerek kendilerine teselli sebebi yapan henüz kişisel gelişimlerini tamamlayamamış insanlardır onlar. Az önce birinci grupta saydığımız iyi hasletleri besleyenleri kıskanan, insanların gözünde itibarları düşsün diye çabalarken yine kendi çamurunda boğulanlar da bunlardır. Birinci gruptakilerin bahsetmeye bile değer görmedikleri üstün meziyetler, ikinci gruptakilerin mesela “o çok iyi bir eğitim aldığı için kibirleniyor” gibi ifadelerle gün yüzüne çıkar ve tıpkı Allah’ın tuzak kuranların kurduğu tuzağı başına geçirmesi gibi yine haset oku döner kendine saplanır. İçlerinde yaşadıkları kaos, huzursuzluk, kibir, riya ve yalan ona dokunan, yanından geçen herkese sıkıntı verir.
Onun yaptığı her şey kurulu düzeni bozmak, huzur kaçırmak ve bir adım önde olmak adınadır ve bunu yaparken diğer insanları kullanmaktan hiç çekinmez. Ona göre varılacak hedefte menfaati varsa bu yolda harcadıklarının bir önemi yoktur. İnsanlara dost yüzünü gösterirken aklında her zaman onu hangi durumda kullanacağı fikri vardır. O birçok kimseye yalan söylerken artık söylediği yalanlara kendisi de inanır olmuştur. Sürekli kendine yeni kurbanlar seçer ve avının zayıf anını yakalama peşine düşer. İnsanlar arasında avını rencide edebildiğini ya da küçük düşürdüğünü zannederek mutlu olur. İşin komik tarafı bunu kimsenin fark etmediğini zanneder. Zira insanlar geçimsiz, uyumsuz kişileri çok iyi tahlil ederler. O kendisini fildişi kulede sanmaya devam etsin çoktan “bunda çoklu kişilik bozukluğu var” yaftasını yemiştir bile.
Evet, başta ne demiştik; kabında ne varsa dışına o taşar! İnsanlar Allah’ın hesap soracağı o çetin güne gelmeden önce kendine hesap sorabilmeli ben hangi kategorideyim diye. İlkindeyse sıkıntı yok ama ikincisindeyse hesap ceza gününde öyle hak isterler ki adamdan, “ya leyteni küntü turaba” (keşke toprak olsaydım) dersin. Hadi şimdi bakalım kendimize hangi aşamadayız huzur tayfası mı fesat tayfası mı?
Allah’ın tüm fesatçıların fesadını ayaklarına dolaması, hasetçileri rüsvay etmesi, bizleri de onların şerrinden koruması duasıyla…
Selamette kalınız…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.