Nihat Kaşıkcı

Nihat Kaşıkcı

Çan çalmaktan başka…

Çan çalmaktan başka…

Birleşmiş Milletler binasındaki ‘Barış Çanı’, Genel Kurul açılışı öncesi 21 Eylül günü bir kez daha çalındı.

İyi de güya dünyada barış, adalet ve istikrarı sağlama iddiasıyla kurulmuş BM, hangi yüzle ‘barış’ kavramının etrafında geziniyor?

Başa dönelim… BM kurulurken, acaba gerçekten dünyaya barış ve huzur getirmek mi gaye edinildi? Yoksa ‘iri domuzların’, tüm dünya nimetlerini aralarında paylaşıp, itiraz edenlerin de ümüğüne çökmek mi amaçlandı?

Birleşmiş Milletler’in bir ‘Genel Kurulu’ var. Genel Kurula üye 193 ülke bulunuyor. Lakin BM’nin esas icra organı, Güvenlik Konseyi denilen domuzlar diktatörlüğüdür. Zaten BM’yi kurarken, İkinci Dünya Savaşı’nın galipleri, hem yendikleri ülkeleri iyice baskı altına almak hem de dünyayı aralarında ‘fevkalade âdil’ (!) şekilde paylaşmak üzere bir düzen kurmuşlar. Siz bu âdil paylaşımı, ‘kurtlar sofrası’ olarak anlayın.

KURTLAR KUZULARA ŞAH OLURSA

Şimdi, koskoca akademisyen veya anlı-şanlı diplomatları bir kenara koyalım. İlkokulu bitirmiş, ortaokula yeni başlamış ve en azından Sosyal Bilgiler dersinden geçer not almış bir çocuğa soralım: “BM Güvenlik Konseyi’nin 5 irikıyım domuzu, alınan tüm kararları veto etme yetkisine sahipken, bu konseyden, herhangi bir coğrafyada barışı sağlayabilecek bir karar çıkabilir mi?”

Alacağınız cevabı merak etmiyorum; zira biliyorum. Geçelim…

BM Genel Kurulu, her yıl Eylül’ün ikinci yarısında toplanır. Her ne kadar konu mankeni ülkelerin liderleri de kürsüye çıksa bile, genellikle bu konuşmalar ‘gaz alma’ şeklinde icra olunur.

İstisnası; geçmişte Küba Lideri Fidel Castro’nun delifişek konuşmalarıydı. Son 10 yıldır da Türk Hakanı, hem BM’yi, hem de üye ülkeleri silkeleyen konuşmalar yapıyor. Karşısında oturan iri "domuzların" gözlerinin içine bakarak; “Dünya 5’ten büyüktür!...” diyor. “Daha âdil bir dünya mümkündür!...” diyor. Terör örgütü İsrail’in, 1967’den bu yana adım adım yürüttüğü işgal ve soykırım politikalarını, kürsüden gösterdiği haritalarla, iri domuzların gözlerine gözlerine sokuyor.

KABUK ÇATLIYOR

Türk Hakanı’nın 10 yıldır bıkmadan sürdürdüğü bu ‘kabuk çatlatma’ darbeleri, geldiğimiz noktada sonuç vermeye başladı. Kimse, “Canım, konuştunuz da ne oldu?” diye ucuz laflar etmesin. Tarih ve uluslararası ilişkilerdeki değişimler, akşamdan sabaha gecekondu kurmaya benzemez. Aynı noktaya bin kez vurursunuz, bin birincide çatlatırsınız.

Bir kere, Türk Hakanı’nın 10 yıldır bıkıp usanmadan tekrarladığı ‘Dünya 5’ten büyüktür’ söylemi, tırsıp sesini kısmış ülkeleri cesaretlendirmeye başladı. Hatırlayın, İsrail terör örgütünün, başkentini Kudüs’e taşıma hamlesine karşı BM Genel Kurulunda yapılan oylamada, dünya ülkelerinin kahir ekseriyeti, Türkiye’nin görüşü istikametinde oy kullandı.

Günümüze gelirsek… Her ne kadar, dünyanın geri kalanının, ABD ve Avrupa’nın irikıyım "domuzlarını" arkasına alan İsrail terör örgütünü durdurmaya gücü yetmese de, en azından İsrail terör örgütünün yürüttüğü soykırıma karşı sesini yükseltiyor. Ülkelerin halkları, bir yıla yakın süredir, kendi yönetimlerini lanetlemek dâhil, Filistinlilere karşı yürütülen soykırımı protesto ediyor.

BM ÇATIRDIYOR

Adını koyalım: Birleşmiş Milletler de, kurmuş olduğu uluslararası düzen(sizlik) de çatırdıyor. Muhtemelen de son demlerini yaşıyor. Çünkü kuruluş amacı olarak belirlenen hiçbir hedefine ulaşamadı. Mevcut yapısıyla, ulaşması da mümkün değil.

Allah aşkına, BM Genel Sekreteri Antonio Guterres kamera önüne geçtiğinde, yüz ifadelerine ve gözlerindeki çaresizliğe dikkat ediniz. Guterres iyi niyetli ve samimi bir insan. Türk Hakanı ile samimi bir dostluğu olduğu, Filistin halkına da muhabbet beslediği anlaşılıyor. Fakat adam çaresiz… Ne söylese, ne yapsa, irikıyım domuzların inadını kıramıyor.

Evet, BM ve düzeninin sonu geldi. Türk Hakanı’nın, 10 yıldır söylemleriyle kabuğunu çatlattığı Güvenlik Konseyi’nin irikıyım domuzları, BM üzerinden kurdukları saltanatı biraz daha uzatabilmek uğruna, konseye, Afrika’dan bir ülkeyi daha ‘daimi üye’ sıfatıyla alma konusunu dillendirmeye başladı.

UZATMALARI UZATMA ARAYIŞI

Peki, hangi ülke olabilir bu? İki ülke ön plana çıkıyor: Mısır ve Nijerya… Mısır’ın 115 milyonluk nüfusunun yüzde 90’ı Müslüman, yüzde 10’u Hıristiyan-Kıptî… Nijerya’nın 220 milyon dolayındaki nüfusunun yüzde 55’i Müslüman, yüzde 45’i Hıristiyan veya yerel dinlere mensup.

Hangisi BM Güvenlik Konseyi’ne ‘daimî üye’ yapılsa, sadra şifa olur? Bence hiç fark etmez. Zaten Mısır’ı, 2013’te yaptırdıkları Sisi darbesiyle zapturapt altına alan irikıyım domuzlar, Nijerya’yı da bir şekilde hizaya getirirler.

Yapılması gereken şudur: Türk Hakanı, gönün yumuşak olduğu yere darbe indirmeye devam edecek; mazlum ve fakat konu mankeni haline getirilmiş diğer ülkeleri de uyandıracağız. Başkaca da bir yol yok, mevcut ahlâksız düzeni değiştirmek için.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Nihat Kaşıkcı Arşivi