Demokrat ABD’nin şeffaf mahremiyeti
Amerika Birleşik Devletleri, o kadar demokrasiye bağlı demokrat bir devlet ki niyetlerini saklama gereği duymuyor artık. Açık açık söylüyor yapacağını. Öyle puslu ışık altında yapılan gizli toplantılara, gözden uzak kıyı köşelerde buluşmalara,ajanlarını sır ederek sızmalara gerek duymuyor. Alınan hem kararları hem uygulama yöntemlerini, açıktan duyuruyor kamuoyuna.
Daha bir hafta olmadı Rusya’nın yüksek bürokratlarını, komutanlarını, bilim adamlarını, yüksek teknoloji alanında çalışanlarını, sosyal medyada yayınladığı bir film ile casusluğa davet etti.Oturduğu yerden davet, uğraşmıyor da…
BİLİNÇLİ BİR POLİTİKA
Bu bir kurumsal iletişim politikası ve ABD’den başka ülkenin uygulamadığı ya da uygulamaya cesaret edemediği bir tarz.Yeni sayılmaz, yaklaşık 20 yıldır uyguluyor tüm dünyada.
Bizim dikkatimizi, 2006 yılından itibaren çekmeye başlamıştı.Bir devlet, ulusal ya da uluslararası niyetlerini niye bu kadar açıktan beyan eder, karşı tarafın önlem almasına fırsat verirdi? Mantıklı ya da mantıksız, açıkça söylüyor yapacağını.
Örneğin ABD Başkanı Joe Biden, 2019 Aralık ayında, yani daha başkan seçilmeden önce, gazeteci ve televizyoncularla yaptığı söyleşide “Erdoğan'ı darbeyle değil, seçimle değiştireceğiz,Erdoğan'ı devirmek için muhalefeti desteklemek gerek" demişti. 36 yıl senatörlük, 8 yıl Başkan Yardımcılığı yapmış Biden’ın sözleri,devlet ağzıdır artık. Bakkaldan ekmek alma rahatlığında söylüyordu.
Brezilya ve Venezüella’da yönetimleri değiştirmek için darbeyi de seçimi de hem o ülkelerin hem dünyanın gözünün içine baka baka denedi. Saklı gizli yok, açıktan… Zaten yapmadıkları şey değil dünya için ama niyet ve uygulamanın aleniliği önemli konumuz açısından.
BAZI ÖRNEKLER
Örneğin Rusya için savaş nedeni olduğunu bile bile “Ukrayna NATO üyesi olmalı” diyerek niyetini açıkladı, bir savaş başlattı.Gelişmiş Avrupa ülkelerini de kuyruğuna taktı. Bu savaştan en büyük zararı görecek Avrupa ülkelerinde, savaş öncesiardı ardına seçimler vardı. Zarar göreceğini, gördüğünü bildiği halde bu savaşı destekleyen ülke yönetimleri, nasıl seçilmişlerdi acaba?
Sıra Uzak Doğu’nun Ukrayna’sı Tayvan’da, Çin’i kışkırtmak için. Açık açık söyleyerek, gizlisizsaklısız göz önünde ziyaretlerle niyetini açıkça beyan eden ABD, bir başka savaş sürecini başlatmak üzere.
Nedense demokrasi getirdiği Afganistan’da haber vermedi, kameralar önünde ülkeden bir gecede kaçtı.Karışık ülkeyi, saatli bomba gibi İpek Yolu üzerine bıraktı.
40 yıldır Türkiye, İran, Irak ve Suriye’yi kapsayan bölgede “Kürdistan kuracağım” diyor. Sözde NATO müttefikimiz ABD, 40 yıldır yine gözümüzün içine baka baka, özellikle son 10 yıldır,hiçbir rahatsızlık ve sorumluluk hissetmeden“Sizin ülkeleriböleceğim” diyor.Hatta 2005-2009 yılları arası ABD Dışişleri Bakanlığı yapan Condeleezza Rice, 22 ülkede değişim gerçekleştireceklerini önden söylemiş, ülkeleri altüst eden ‘Arap Baharı’ gelmişti arkasından.
Örneklerin içinde boğulabiliriz, o kadar çoklar.
ESKİDEN TİYATRO HAZIRLANIRDI
Oysa 1990-91 yıllarında Saddam Hüseyin’i indirip Irak’ı işgal etmek için ne tiyatro çevrilmişti; “Saddam, kitle imha silahları geliştiriyor” bahanesi ile bir kılıf geçirip 2003 yılında ülkenin doğal ve kültürel kaynaklarına çöktüler. Hatta “Irak’tan Londra’yı vuracak top geliştiriyor” diye akla ve teknolojiye aykırı ne yalanlar aman!
2003 yılında ABD Dışişleri Bakanı ColinPowell, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nde haritalar ve uydu fotoğrafları eşliğinde bir sunum yapmış, koca koca dünya devletlerini, sözde kanıtlarıyla Irak’a müdahale için ikna etmişti. Aynı Powell, Mayıs 2004 yılında,bu kanıtların doğru olmadığını itiraf etti. O dönem İngiliz Başbakanı olan TonyBlair’in itirafı ise 2016 yılında geldi; keder ve pişmanlık hissediyormuş.
NİYE AÇILIP SAÇILIYORDU ABD?
Irak işgalinden sonra hiç böyle bahanelere gerek duymaksızın yapacaklarını da yöntemlerini de saklamaz oldular. Ülkenin niyetlerini satır aralarında nasıl saklayacağını bilemeyen düşünce kuruluşları, sivil toplum örgütleri ya da istihbarat örgütlerinin raporları, niyetleri kabak gibi açıklıyordu artık.
Devletin gizli belgeleri, yazışmaları, elektronik postaları elden ele geziyor, dünya basınına yansıyor, devlet, pek de etkilenmiyor ama etkilenmiş gibi yapmayı da ihmal etmiyordu. Bu belgeleri sızdıranları kaçtıkları ülkeden alma girişimleri, bir basketbolcusunu Rusya hapishanelerinden alma çabası kadar bile değildi.
Neydi ABD devletini, böyle açıp saçan?
GÜÇ MÜ?
En mahrem kurumların ve düşüncelerin duvarlarını camdan ören bu şeffaflığın amacı neydi? Gücünden mi cesaret alıyordu?
İşine gelmeyen ne hukuk, ne anlaşma, ne uluslararası kuralları tanımaz olmak çok güçlü olduğu, dünyada rakibi olmadığı için miydi?
İlk akla gelen böyle olduğu, güç zehirlenmesi yaşadığı düşünülebilir.
Ya da..
Bu mahrem kurum ve düşüncelerin şeffaf duvarlarını bilerek ören başka bir güç mü vardı acaba süper gücün üzerinde? Hatırlayın; süper gücün başkanı Donald Trump engellenmiş, herkesin çiklet çiğner gibi kolayca kullanabildiği sosyal medya aracı Tweeter’danmesajını atamamıştı. Bir ticari şirket, dünyanın süper gücüne başkan olan birinin sesini kesmişti.
ULUS DEVLETLER KAYBEDERSE
Daha büyük bir güç mü vardı süper gücün üzerinde?Devlet mahremiyetindeki bu açıklık ve şeffaflık, aslında süper güç ABD’nin de altını oyan bir üst gücün demokrat adımları mıydı?
Yeni bir dünya ve ekonomik sistem kaçınılmaz ancak bu sistem,dengeli güçte ulus devletlerle mi, bir avuç zenginliğin delirttiği adamların ihtirasıyla mı şekillenecek, bu kavşaktayız.
Ne süper güçlük, ne ABD ne İngiltere ne de İsrail olmanın hiçbir önemi yok, dünya üstündeki bütün güçler,aynı kıyma makinesinden geçecek ulus devletler kaybederse.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.