Duada bir edep
Allâhü Teâlâ kullarının dualarını işitir ve kabul eder. Fakat kulunun istediği şeyi vermeyi geciktirebilir. Nitekim Allâhü Teâlâ, Musa ve Harun aleyhimesselâmın Firavun için yaptıkları bedduayı kırk sene sonra kabul buyurdu.
Bu gecikmenin sebebi:
Ya istenilen şeyin henüz takdir edilen vakti gelmemiştir. Çünkü her şey için, ezelde takdir edilmiş bir vakit vardır.
Veya Allâhü Teâlâ kulunun duasında ısrar etmesini sevdiği için geciktirir.
Veyahut Allâhü Teâlâ’nın bildiği başka bir sebeptendir.
Bazen da sevabı ahrette verileceği için duasının kabulü ezelde takdir edilmemiştir.
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurdular:
“Bir Müslüman, bir günah için veya sıla-i rahmi (yakın akraba ile alâkayı) terk etmek için dua etmedikçe Allâhü Teâlâ ona şu üç şeyden birini ihsan eder:
Ya duasını hemen kabul eder veya duasını(n karşılığını)ahrete tehir eder, isteğini ahrette verir veya duası kadar bir kötülüğü ondan uzaklaştırır.”
“Öyleyse biz de çok dua ederiz” dedik.
“Allâhü Teâlâ da daha çok ihsan eder.” buyurdular.
Kulluğun icabı Allâhü Teâlâ’dan istemek, hiçbir zaman acele edip duayı terk etmemektir. Peygamber Efendimiz (s.a.v.):
‘Kul, bir günah için veya sıla-i rahmi terk etmek için dua etmedikçe ve duanın kabulü için acele etmedikçe duası kabul olunur.’ buyurdular.
‘Acele etmek nedir, ya Resûlallâh?’ denilince, Peygamber Efendimiz (s.a.v.):
“Dua ettim, çok dua ettim, ama kabul olunmadı demek ve üzülüp de duayı terk etmektir.” buyurdular.
Kalın sağlıcakla...