Dürüst kalabilmek
Eskiden kalma bir deyim vardır, doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar derler. Kovsunlar ne yapalım, Allah’ın arzı geniş değil mi, bizde oraya gideriz kaldığımız yerden orda devam ederiz.
Biz bu ülkede doğduk, burada büyük, burada yaşıyoruz, Allah nasip ederse burada öleceğiz. Fakat nereye gidersek gidelim, biz doğru sözü her yerde, her ortamda, söylemek için varız.
Çünkü biz yaratılmışların en şereflisi olmak istiyoruz. Onun için biz kimsenin kınamasında değil Allah’ın kınamasında korkarız.
Kimin çıkarına dokunursa dokunsun sözümüzü esirgemeyiz, hatır gönül demeyerek doğruyu savunan, herkesin kusurunu yüzüne karşı söyleyen ve çıkarcılardan sözümüzü esirgemeyiz.
Böyle doğru sözlüleri günümüzde çok fazla kimseler sevmezmiş, onu yanından kaçarlarmış. Bizden kaçanın keyfi bilir.
Allah bize ömür verdiği süre doğru olup dürüstlük kalacağız inşallah. Bizde burada deriz ki ey insanlar doğru olun, dürüst davranın, nasılsanız öyle görünün.
Meydanlarda dürüst görünmeye çalışanlar ne kadar doğru dürüst görünmeye çalışsanız da dünya küçüldü iletişim dünyasında çok çabuk paylaşılıyor.
Sizler gizleseniz de, internet ortamı gizlemiyor, çok çabuk duyuluyor, okunuyor ve resmediliyor.
Lütfen ya göründüğünüz gibi olun ya da olduğunuz gibi görünün. Bizler sizlerin nasıl olduğunu biliyoruz.
Yalan söylememek, kimseyi aldatmamak, kendi çıkarı için başkalarını kandırmamak, olduğundan başka türlü görünmemek dürüst olmak için yeterli midir?
Çağımızda bunlar da kalmadı elbette, lakin dürüstlük bunlardan çok daha fazla, bunlardan çok daha başka bir erdem...
Dürüst olmak, gerçekleri kabul etmektir...
Dürüst olmak, her şey ve herkes için aynı ilkeleri geçerli kılmaktır. Dürüst olmak, her zaman ve her koşulda doğru bildiğinin yanında olmaktır.
Dürüst olmak en başta cesur olmayı gerektirir. Cesur olamadan dürüst olamazsın. Yalnız kalmayı göze alamazsan dürüst olamazsın.
Çıkarlarından yoksun kalmayı göze alamazsan dürüst olamazsın. Dürüst olmak, bedeli çok ağır bir erdemdir.
Ama zaten bütün bunlardan ötürü de çok değerlidir. Söze bakarsan herkes dürüst olduğunu söyler. Rahatça ve kolayca.
Ama biraz onların yakınlarında durur, nelerden çıkar sağladığına bakarsan görürsün ki gerçekte dürüst değillerdir.
Her çıkar, ekonomik çıkar değildir. Duygusal çıkarlar vardır, kendi üstünlüğünü kabul ettirmeye dayalı insanı dürüst olmaktan uzaklaştıran.
Böyle olunca da insan önce kendine karşı dürüst olmaktan vazgeçer. Sonra da buna uygun kılıflar hazırlar.
"Koşullar" der, "'Böyle yapmak gerekiyordu" der, "Sen işin içyüzünü bilmiyorsun" der, daha sıkışırsa karşısındakini suçlar, tehdit eder, saldırır. Ama ne yaparsa yapsın, dürüst değildir...
Oysaki dürüstlük öz değer katar insana. Kendine değer vermeyi öğrenirsin. Ama işte özgüven de, makamda olmak, partili rozeti takmakla, iktidar desteğiyle oluşmaz.
Müminlerin resulü o kadar dürüst, o kadar güvenirdi ki, onun adını Muhammed’in emin koymuşlardı. Ya senin adını ne koydular ey ben Müslüman’ım diyen, doğru olmayan, her yana dönen.
Sağlam bir imana, sağlıklı bir mümin olmanın yolu, Allah’ın kitabı Kuran’ı kerimi hayatımızın kalbine koymalıyız.
Hayatımızı ve ömrümüz en güzel şekilde geçirmek istiyorsak dünyalıklar için değil ahiretin nimetlerine hazırlanmalıyız.
Onun bunun menfaati için, yamulmayalım doğru sözlerden ayrılmayalım. Allah’ın menfaatini, çıkarını her şeyin üzerinde tutalım.
Üç kuruşluk menfaatler için, bu kadar eğilip bükülmeyelim…