Ekonomimiz abdest bozuyor!
Standard&Pours: “Enflasyon artıyor, kurlar yükseliyor, yöneticiler olanları seyrediyor.” Bu kuruluş ABD’de var olup dünya genelindeki ekonomik gelişmeleri analiz eden bir kurum. Ülkelerin Kredi yapılandırılmalarını araştıran rapor eden bir kurum. Ülkemizde ki var olan Enflasyona ve kurlarda ki artışlara bu kadar kayıtsız kalanlara karşı söylenen bir tespit. Bu artış ve kötü gidişin elbette ki ilk sorumlusu ülkeyi yönetenler olacaktır. Enflasyonun artmasının ve onu tetikleyen döviz artışının baş nedenleri olarak siyasi muktedirlerin konuya karşı seyirci kalmaları konuyu kendi haline bırakmalarının tutarsızlığı yatmaktadır.
Ülkeyi yöneten siyasi muktedirler vatandaşa her defasında “bir takım iç ve dış güçlerin ülkemize karşı yaptıkları düşmanca bir saldırı olduğunu, ekonomimizi hedef aldıklarını onu çökertmeye çalıştıklarını anlatıp zihinlere kazımaya çalışırlar.” Diğer taraftan da ekonomimiz de yaşanan açmazları dillendirenlerin de felaket tellallığı yaptıklarını vurgulamaya çalışarak sanki hiç kendileri sorumlusu değilmiş gibi sahada top gezdirmeye ve topu da konuya eğilenlerin kalesine sokmak çabasındadırlar.
Bir yandan iyi günlerinde biz G20 ülkesiyiz dünyanın en zengin ekonomileri arasındayız diyerek böbürlenirken öte yandan dünyada ki olumsuz olarak gelişen en ufak bir gelişme karşısında ekonomimiz sarsılacak, kurlar artacak, enflasyon yükselecek. Madem bu kadar güçlü ve dünya zengini ekonomimiz vardı da neden bu kadar yıkıcı bir yükseliş Trendi yaşanıyor ve krize doğru koşar adım gidiyoruz? Dünya da ki olumsuz gelişmeler karşısında en yüksek oranda etkilenen ülke neden biz oluyoruz? Olumsuz gelişmelerden etkilenen diğer ülkeler %2-3 oranında etkilenirken neden biz %20-30 ‘la ifade edilen bir kayıp oranı yaşıyoruz?
Madem ülkemize iç ve dış güçlerin bir saldırısı var, siz de bunu biliyor ve görüyorsanız neden önlemini alamıyorsunuz? Yok, önlem alıyoruz diyorsanız, aldığınız halde ekonomimiz neden çöküşte ve krize doğru yol alıyor? Ya siz bu işi bilmiyor ve beceremiyorsunuz, ya da bu işten nemalanıyorsunuz! Ekonomisinin % 60’ı hane halkının tüketimine dayanan bir ülkede piyasalarda ki dalgalanmaların sonuçlarını hane halkına yükleyerek çözüm getirebilmenin anlamı olamaz! Sorunlar karşısında yetersiz kalarak sadece “Cambaza bak cambaza” diyerek hane halkının gelir düzeyinde dolaylı kısıtlamalara yol açacak düzenlemelere gitmek, toplumda korku ve panik yaratmanın dışında başka bir yarar sağlamaz!
Ekonomik büyüme oranları ülkemizde bu yıl şöyle artacak böyle büyüyeceğiz diye yüksek perdeden cinlik yapanlar, yoksulu daha yoksul yapan Enflasyonla, ülkenin kanını emen cari açıkla dış borçla neden yüksek perdeden atış yaparak ilgilenmiyor? Standard&Pours’un ülkemiz için vardığı sonuç gibi siyasi muktedirlerimiz de konuya seyirciler.
İç politika da ki kaygılar, seçim yılına girilmesi, dış dünyada ki gelişmeler, ZARRAF denen ucube’nin ABD’de ki itirafları, Muhalefetin yapılan yolsuzlukları belgelemesi ile piyasada oluşan hareketlilik, Siyasi muktedirlerin Ekonomik havayı bozucu demeçleri ülkede var olan kaygıyı daha da artırmaktadır.
Piyasada ki hareketlilik artık faiz açıklamalarını da pek dikkate almıyor. Ancak ZARRAF davasının sonucunda sisteme gelecek ceza, Batı’dan kopma gibi sinyaller, siyasi muktedirlerin diplomatik olmayan demeçleri hem moral bozuyor hem de kaygı yaratıcı oluyor. ABD’de seyreden davayla ilgili yapılan siyasi açıklamalar, yeterli olmamakla birlikte, piyasa da bu davanın sonucunun Türkiye aleyhine olacağı ve 80 milyon insanımızı etkileyeceği kanısını doğurmuştur. Bunlar vaktiyle Yüce Divan yolunu kapatmanın kötü sonuçlarıdır. Elbette nihai karar yine yargının olacaktır. Devam eden yargı sürecinde hüküm vermenin doğru bir yaklaşım olmayacağı açıktır.
Ekonomimiz artık biri diğerini daha çok derinden etkileyen bir ortama girmiş durumda. Ekonomik gelişmemiz için artık köprüler, yollar, AVM yapmak sadece inşaat sektörünü tetikliyor, ekonomide gelişme pek sağlayamıyor. Bunlar artık hizmet yaratmaktan çok Rant kapısına dönüşmüş durumda. Plansız-programsız-denetimsiz bölge halkının görüşlerine yer vermeden, akademik kurumların odaların görüşleri alınmadan yapılan işler. Her yerin şantiye ye dönüşmesi Rantın ne kadar büyük boyutlara ulaştığını da ortaya koyuyor. Son on yılda yatırımların taşa, toprağa, çimentoya ve demire yapılmasının nedenleri de apaçık bellidir.
Ekonominin ne kadar kötü yönetildiği siyasetteki iklimin giderek ne kadar ısındığını, bürokrasinin yetersiz ve liyakatten ne kadar uzak olduğunu, batı ile iplerin son derece gerildiğini, Türkiye’nin Dünyadan soyutlandığını, umutların giderek söndüğünü, her kesimin dile getirdiği bir döneme girmiş durumdayız. Bunlar her sektörün ortak kaygılarıdır. Böylesi kötümserliğin oluşmasının nedenleri arasında gereken adımların atılacağına ilişkin güvenin kaybolmasıdır.
Türkiye’nin en önemli sorunu enflasyondur. Enflasyonu tetikleyen en önemli etken de kurların yükselişidir. İthalata dayalı tüm girdilerde maliyetlerde artmıştır. Mali politikalar yetersizdir. Bunlara çözüm getirecek ne güven ortamı vardır ne de siyasi irade sergileyecek bir ortam kalmıştır. Türkiye’nin üretim yapısının değiştirilmemiş olması, her açıdan dışa bağımlı ülkemizin ekonomisini de zora sokmaktadır. 2001 yılında reformlarla gelen yapısal tedbir fırsatının geri tepilmesinin acısı bu günlere kadar uzamaktadır. Vaktiyle gerekli reformlar yapılmış olsaydı Ekonomimiz böyle her konudan nem kaparak bizi kriz noktalarına kadar taşımamış olurdu.
İşte o zaman gerçekten G20 ülkeleri arasında olur, dünya da oluşan olaylardan daha az etkilenmiş ve zarar görmüş olurduk. Enerjide bağımlısın, petrolde bağımlısın, doğalgazda bağımlısın bir tarım ve hayvancılık ürünleri ile saman kalmıştı bağımlı olmadığımız şimdi onu da ithal eder olduk. Doğayı, Çevreyi yok etmek için toprağa, çimentoya, demire dayandık durduk. Rant çevreleri yarattık. Her yeri şantiyeye çevirdik, ancak bu ne ülkenin ekonomisini düze çıkardı ne işsizliği önledi, ne de enflasyonu.