Ekonomimiz pik yaptı. Uçuyoruz!
Ekonomimizin uçtuğunu Pik yaptığını söyleyerek aklımızla alay etmeyiniz. Görünen gerçekler ortada. Ekonomi-işsizlik ve bunun getirdikleri sonuçlar ortada. İki de bir şu dış mihraklar olmasaydı ekonomimiz şaha kalkacaktı diye bahane üretmeyiniz! Ekonomiye ayar çekmek dövizi frenlemek ne tek adamın ne de onun Maliyesine yön verenlerin emriyle oluşmaz. Karşılıksız para basarak ekonomi düzelmez! Peki! neyle düzelteceğiz bu olumsuzlukları? Üreten istihdam yaratan bir ekonomik planlamayla- modern teknoloji içeren bir tarımla- endüstrileşmeyle- bilim ve teknolojiyle- Ulusal ve bağımsız bir savunma gücüyle- Çağdaş bir eğitimle sağlayacağız tabi ki…
Üretime yönelik tesis ve kurumlarını, fabrikalarını, savunma tesislerini satarsan kendi kendinin ayağına kurşun sıkarcasına ithalat kapısını zorunlu olarak açarsın. Dövize ihtiyaç duyar sonrada kapı-kapı dolaşarak para bulma çaresizliğine düşersin. Bu şartlarda ne ekonomi de ilerleme kaydedebilir ne de istihdam yaratabilirsin. Sonrada siyasette düşman yaratarak gündemi değiştirecek konular arar durursun. Mustafa Kemal Atatürk gibi aydınlanmacı ve ülkenin kurucusu olan bir lideri karalayarak ne bir yere varabilir nede sonuç alabilirsin.
İdeolojik saplantıları bir tarafa bırakıp ülkenin selameti için kendi hikâyemizi yazmamız gerekir diyerek, bugün gelişmiş ekonomilerin nasıl geliştiğini, nasıl bu duruma geldiklerini araştırarak kendi hikayemize örnek oluşturalım. İdeolojik meselelerde, siyasetin uygulamaya yönelik meseleleri de yönetimin oluşturacağı kadro ile hayata geçirilir. Ancak bu kadrolar liyakat sahibi yöneticilerin işbaşına getirilmesiyle başarı kaydedebilir. Partinin ve onun siyasetinin aldığı yanlış kararları uygulamak başarı getirmez. Başarı liyakat sahibi yöneticilerin doğruyu ve yanlışı ayırt ederek doğruyu savunması ve kabul ettirmesi ile başarı sağlanır. Ülke bundan yarar görür.
Siyasi tasfiyelerle felce uğratılan kurum ve kuruluşlardaki liyakat sahiplerini acımasızca tasfiye edersen bu bendendir şu benden değildir diye harcarsan ve tasfiye edilenlerin yerine de kendi liyakat sahibi olmayanları getirirsen ekonomide-endüstride- sanayide-tarımda bir gelişme kaydedemezsin. Sonrada ülkede ekonomik zorluklar yaşandığında dış güçler diyerek bahaneler yaratmaya suçu ötelemeye kalkarsın. Bir siyasetçi her konuyu tek başına bilemez. Onu oluşturacak liyakat sahibi yöneticiler gerekir bu da bilim ve teknolojiyi özümsemiş liyakat sahiplerince sağlanır. İşte, sahadaki uygulamaları bu liyakat sahiplerine bırakmak siyaseti de siyasilere bırakacak uygulamalara geçmek gerekir. Liyakat uygulamada temel öncelik olmalıdır.
Bu gün dünya devi olmuş ülkelere bakın, nasıl bu duruma gelmişler? ABD-ÇİN- ALMANYA- JAPONYA- İNGİLTERE—HOLLANDA vs. gibi ülkeler hiç liyakat gerektiren uygulamaya yönelik yönetim kadrolarına güreşçi-üfürükçüleri atıyorlar mı? Hiç ilahiyatçıyı getirip Tıp Fakültesi rektörü yapıyorlar mı? Bütün dünya gelişmiş ülkelerine bir bakın liyakat sahibi yöneticiler ile siyaset erki biri birinden ayrı konumdadır. Liyakat sahibi yönetici siyaset gerektiren demeçler vermez, siyasetçi de liyakat sahibinin vereceği demeçlere meyil göstermezler. Bazı ideolojik saplantılar nedeniyle vazgeçilemeyen faiz sendromu, yine liyakat sahiplerinin söylemlerine itibar edilmeyerek alınan kararlarla döviz durmadan artıyor. Dövizin artmasıyla da Enflasyon patlıyor. Enflasyonun artmasıyla da Türk lirasının erimesi önlenemiyor. Bu durumda Türk lirasının faiz oranlarını yükseltmekle dövizin frenleneceği, dövizin Türk lirasına akacağı bilinmesine rağmen ideolojik saplantılar nedeniyle uygulamaya geçilmiyor.
Dövizde ki artış için her seferinde dış mihraklar diyerek kenara çekilmek, Almanya bile bizi kıskanıyor demek ülke sorunlarına çare oluşturuyor mu? Hayır. Daha önceleri ifade edilen ‘’Hele bir Başkanlık sistemine geçelim işte o zaman Türkiye ekonomisi uçuşa geçecek ‘’ denmişti ya! Uçuşa bile geçmişiz hatta Pik yapmışız ama haberimiz bile olmamış. İsrafın ve liyakatsizliğin sonucu uçurumun eşiğine gelen ekonomimiz kırdığı işsizlik oranıyla, tarımda dışa bağımlılığıyla, bütçe ve cari açık borcuyla uçuşa geçmiş olması değil batağa girmiş olması bile söylenebilir olmuştur