“Gavur”un iti olasın
Ali Dayı, (Ali çetin) 1960’ların sonlarında çalışmak için kaçak yoldan Avusturya’ya geldi. O dönemlerde ne Almanya, ne de Avusturya Türkiye’ye vize koymamışlardı. Buna rağmen sınırda sıkı kontrol olduğundan Bulgaristan, Sırbistan (Eski Yugoslavya) üzerinden Slovenya’nın Avusturya’ya sınır şehri MARİBOR’a kadar sorgusuz sualsiz gelen vatandaşlar, burada bekleyen sınır mafyası aracılığı ile, para karşılığında dağdan bayırdan Avusturya tarafına geçerlerdi. Ali dayı da öyle yaptı. Hemşehrilerinin daha önce geçtiği yollardan o da geçerek Avusturya’ya geldi.
Kendisinden daha önce gelen akrabalarının köylülerinin yardımıyla, MÖDLİNG’ e yerleşti. (MÖDLİNG, Viyana’ya 23 km uzaklıkta St. Pölten Eyalet Başkentine bağlı çok şirin bir ilçedir.
Gene, köylülerinin yanında bir yatak’ ta o sererek işe başladı. Çalıştığı yer, Klingen adında bir fabrika idi. Klingen, Baden adlı küçük ve güzel bir şehir ile Mödling arasında kalır. Yanılmıyorsam Klingen’ de keser, testere gibi küçük el aletlerinin yanında inşaat malzemeleri de üretiliyordu.
İş dönüşü altı kişinin bir arada kaldığı evde, ortak bütçeyle alınan yiyeceklerden yemekler yapılır, yemekler yenilip bulaşıklar nöbetleşe yıkandıktan sonra çay içilir, memleket sohbetleri edilirdi...
Bu sohbetlerin çoğu tartışmalı bitmiş olsa da, içinde memleket kokusu, memleket özlemi olduğundan olacak ertesi gün sohbetlere kaldığı yerden devam edilirdi...
Genellikle hafta sonları başka yakın şehirlerde bulunan hemşehriler ziyaret edilir, o gece orada kalınırdı...
O dönemlerde banka pek kullanılmaz, kazanılan paralar evde uygun yerlerde saklanırdı.
İhtiyacı olana, Türkiye’ ye para göndermek isteyenlere ödünç verilir, kendi gereksinim duyduğunda da arkadaşlarından, hemşehrilerinden ödünç alınırdı. Resmi dairelerde görülecek işlerde, aile birleşimi, çocuk parası vergi dairesi, gibi yerlere tercüman götürülür, bu tercümanlar da genellikle Türkiye’den üniversite okumak için gelmiş gençler olurdu. İş bitiminde bu gençlere yemek yedirilir, ufak tefek harçlık ta verilirdi.
Ali Dayı ve arkadaşları iş dönüşü ya da hafta sonu, mevsim uygunsa, hemşehri ziyaretlerine de gidilmemişse yakındaki par a giderler, gözaltından sağ sol kolaçan edilip röntgenlenirken sohbete de devam ederlerdi.
Parkta vakit geçirip kafa dinlemek isteyen, spor yapan, ya da birbirleriyle sohbet eden Avusturyalılar da olurdu.
Ali Dayının dikkatini daha çok köpeğini gezdiren, köpeğini seven, onları kucağında taşıyan, odasında hatta yatağından da yatıran bir birinden güzel kadınlar, genç kızlar çekerdi...
Bir kendini altı kişinin bir arada kaldığı kırk metre karelik evi, bir de üstte yok başta yok, perim perişan Türkiye’ deki ailesinin hayatını düşündü. Birbirinden güzel kadınların, genç kızların köpeklerine gösterdikleri sevgiye ihtimama, özene gıptayla baktı…
Bank’ta yanında oturan komşu köyden Nuru’ya (Nuri) döndü; “ULA NURU, ŞÖYLE BAKIYOM DA, GAVURUN İT’İ OLASIN!” dedi.
Saygılarımla…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.