OHAL de acilen yapılacaklar var
Diyeceklerim “Recep Tayyip Erdoğan’ı sevmiyorum; keşke darbe gerçekleşseydi!” deyip kendini üzen azınlığadır. Bu nasıl mantık ve nasıl bir anlayıştır...
Diyeceklerim “Recep Tayyip Erdoğan’ı sevmiyorum; keşke darbe gerçekleşseydi!” deyip kendini üzen azınlığadır. Bu nasıl mantık ve nasıl bir anlayıştır ki ülkenin kaosa sürüklenmesinde medet umuluyor? 15 Temmuz TSK darbe teşebbüsünün gerçekleşmemesi ‘belki’ %5 zayiata neden olmuşsa; gerçekleşmiş olsaydı zayiatımız %l500 olacaktı. Çok şükür Rabb’ime alınan dualar, tedbirler, yaşananları, yaşanacaklardan uzaklaştırmıştır. Muhalefetin şu mantıksızlığına bakar mısınız? Hem darbelere karşıyız deyip, TBMM’de grubu bulunan 4 parti ortak ‘deklerasyon’a imza atıp ‘özel gündem’le toplanıyor; hem de Hükümetin önerdiği ‘OHAL’ yasasına ‘Red’ oyu veriyor… “Bu ne perhiz, bu nasıl lâhana turşusu!” diye adama sormazlar mı? İktidar olsaydınız, bu tedbirleri almayacak mıydınız? Belki tekrar olacak ama 70 yıllık bir ömre sığmış; öldüğüm de benimle birlikte mezara girip cesedime yük olup ‘bana kabir azabı çektirecek’ bazı hususların bu dünyadaki âkîl insanlarımıza aktarılmasında zaruret var diye düşünüyorum. Zira, ‘iç düşmanlarımızla dış düşmanlarımız sarmaş dolaş’ olmuşlar, birlikte yatıp-kalkıp ‘fitne’ üretiyorlar... Su uyuyor, ama ‘İç ve Dış Düşmanlarımız’ asla uyumuyor… “Bizim oğlan bina okur; döner-döner yine okur!” der gibi; ya da ‘temcit pilavı’ yercesine bunları tekrarlarken, yeniden huzura getirirken, inanın kendimden utanıyorum. Atılan bombaların öldürdükleri bizim kardeşlerimiz değil mi? Öldürenlerin Türklük şuurundan, Müslümanlık iz’anından idrakleri var mı yok mu sorgulanmalı? Dünya durdukça; Türk oldukça; dahası: “Ne mutlu Türk’üm diyene!” deyip; özünü özümseyenler imanla-ihlasla, gönülden, yüksek sesle haykırdıkça; iç ve dış düşmanlarımızdan rahat yüzü görmeyeceğiz. Ey benim okumaz yazmaz milletim! Örnek mi istiyorsunuz: İbret almak için tarih sayfalarını aç ve ne olur bir kere 100 yıl süren ‘Haçlı Savaşları’nı oku! Bir asır öncesine gidip, Osmanlı’nın son kalıntı (bakiyesi) Suriye-Irak-Filistin üstünde oynanan oyunları, yapılan entrikaları, kurulan tuzakları görüp; gözünü dört aç! Haçlı Savaşları ‘Cennet Garantisi’ verilerek kandırılmış gönüllü ‘Hristiyan’lardan oluşuyordu. Bu savaşta ‘Dede-baba-Torun’ üç nesil yok olup, öldü. Eğer bu gün Anadolu’da Türk olarak yaşıyorsak; varlığımızı bu atalarımıza borçluyuz. Cennet de zaten bu toprakları bize vatan olarak miras bırakan atalarımızın hakkı. Yoksa, ‘Cennet vaadiyle kandırılan’ FETÖ’cülerin hakkı değil. Fetö’cüler, siyonizme uşaklık eden basit, bayağı, ucuz piyonların maşası ve oyuncağıdır. Bu sese kulak ver ve bana inan. 15 Temmuz gecesi gökten üstümüze bomba yağdıranlar; taraflı-tarafsız ayırımı yaptılar mı? Demek ki, bu topraklar ve bu güzelim ‘Demokrasi’miz için bir ve beraber olmak zorundayız. Emperyalistlerin amacı: “Böl-parçala-yut!” Akıllı ol! Oyuna gelip ve bu tuzağa düşme! Gelelim bu darbenin bir başka tarafına, yani istihbarat zaafiyetine… Bir Cumhurbaşkanının darbeyi son anda eniştesinden öğrenmesi bana göre üzücüdür. Tüm kurum ve kuruluşlar yeniden yapılandırılırken, Türk İstihbaratının da güncellenip, şekillendirilip, dizayın edilmesinde zaruret vardır diye düşünüyorum. Sözün özü: Aykırı düşünenlere son sözümü yineleyerek yazımı noktalıyorum: “Dış ve İç Düşmanlarınızı” tanımak için; öncelikle ‘Haçlı Savaşlarının çıkış gayesini; yakın tarihimizdeki ‘Kurtuluş Savaşı’mızın çıkış nedenlerini; Çanakkale’de yazılan destanı iyi okursanız, kendinize gelirsiniz. Hani Atatürk nerede? Şimdi sadece eserleriyle anılıyor. Recep Tayyip Erdoğan da bu gün var, yarın yok! Eserleriyle anılmış olmasından rahatsızlık duyanlardan şüphe ediyorum. Acaba yanlış mı düşünüyorum deyip, kendimi, vicdanımı, imanımı sorgulayıp, denetleyip; nefis ve vicdan muhasebesi yapıyorum. Türklük bu liderlerin sayesinde yaşadı, yaşıyor ve yaşayacaktır, duygu ve düşüncesinden hareketle vicdanen huzur buluyorum vesselâm. Hoşça kalınız.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.