Terörizmle mücadelede: kısas’a-kısas

Mübarek Ramazan Bayramı öncesinde Salı günü akşamı İstanbul Atatürk Hava Limanını kana bulayan, onlarca insanın alçakça ölümüne sebep olan üç...

Terörizmle mücadelede: kısas’a-kısas
Yayınlanma:
Güncelleme:

Mübarek Ramazan Bayramı öncesinde Salı günü akşamı İstanbul Atatürk Hava Limanını kana bulayan, onlarca insanın alçakça ölümüne sebep olan üç terörist zaten canlı bomba olarak geberip belâsını buldu. Ya ailesiyle, sevenleriyle buluşmak üzere türlü hayal kuran, umutla yola çıkan, hiçbir günahı olmayan suçsuz yolcular için ne demeli? Birbirimizi, Sosyal Güvenlik Birimlerimizi, sorumlu yetkililerimizi suçlamakla önemli mesafeler kat edilip, somut sonuç alınacağını düşünmüyorum. Gün, bir ve beraber olma günüdür. Bir, beraber ve bütün olup kenetleşmemiz de mutlak zaruret var. Ey benim okumaz-yazmaz milletim! Kendini Atatürk’çü  sayan ve sananlar! Atatürk’ün anılarını içinize sindire-sindire ‘dikkat ve rikkatle’ okuyup, vicdanınızda kural haline getirmiş olmanız halinde; terörizmle mücadelede daha yolun başında önemli başarı alınmış olurdu. Her vesileyle diyorum: Tekrar yineliyorum… İstihbarat birimlerimize önemli bilgiler ulaştırılmadıkça, önceden tedbir alınmadıkça, böylesine olayların önüne geçilmesi zordur. Bu hususu kendilerine anlatmaya ve aktarmaya çalıştığımız bazı vatandaşlarımızın tepkilerine şaşıyor ve şaşırıyorum: Neymiş efendim! Zaat-ı şahaneleri: “Eğer komşumu şifrelersem; ben “muhbir, münafık, müfteri, ihbarcı, ispiyoncu, şikayetçi, jurnalci, ajan, provokatör, gammaz, iftiracı’ olmak istemiyorum. Dinimizce bu büyük günahlardandır!” diyerek, düşünedursunlar... Behey gafil! Sen önce kendi dinini bile bilmiyorsun? Gâvurla, müslümanın özelliklerini bile ayırt edemiyorsun? Eğer kendi dinini iyi bilmiş olsaydın, sevgili peygamberin: “İki günü birbirine eşit olan bizden değil!” sözünü (hadis-i şerifini) de bilirdin. Kızını, oğlunu önce dağa, sonra şehire canlı bomba olarak yollayan aile: “Seni bu günler için yetiştirdim!” derken, kendisiyle ve çocuğuyla gurur duyuyor. Başarısız olan, enselenen çocuğunun da yüzüne tükürüp: “Eşşoğlusu! Bir can için değer mi? Ölmeyi bile beceremedin!” deyip, kendi inancına göre evlâdını aforoz ediyor… Bunu iyi bilesiniz… Sözün özü: Güvenlik Kurumlarımızdan ve Emniyet Birimlerimizden benim şahsi beklentim şu: Artık Üsküdar’da sabah oldu. Gaflet uykusundan uyanalım ve titreyip, kendimize gelelim. Millî İstihbaratın, dayanışmanın, birlik ve beraberliğin özelliklerini vatandaşa anlatalım. “Bana değmeyen yılan bin yaşasın!” nemelâzımcılığının önüne geçilmiş; dolayısıyla Türklük şuur ve ufkunun önü açılmış olur, diye düşünüyorum. Böylece Atatürk’ün anlatmaya çalıştığı: “Milliyetçilik” oku da hedefi tam isabetle 12’den vurur. Örnek mi istiyorsunuz? Çook!…  Deniliyor ya: “Geciken adalet, adalet değil!” Ayrıca, herkese lâzım olan ‘hukuk’ açısından da demem odur ki teröristlerin başları ‘kısas’a-kısas yöntemiyle vurulup, anında sonuç alınmalı, diye düşünüyorum… Hoşça kalınız.

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.