Hukuk ulusların var olmasının temel taşıdır
Birilerinin omuzlarına basarak, gelecek vaat edenlerin ayağına çelme takarak düşürmeye engellemeye, hak yemeye ve hukuksuzluğa hevesli örgütlü cahiller, kazanılmış hak ihlali yaparak Ekrem İmamoğlu’nun elinden mazbatasını almışlardı. Toplumda tutumu ve söylemleriyle kullandığı dil ile büyük kabul gören İmamoğlu’na olmadık zorluklar çıkarmışlardı. Ayrımcılık ve bölücülük söylemleriyle Karadenizlilere Pontus’lu, Güneydoğu Diyarbakır çevresi illerine Kürdistanlı kardeşlerim diyerek kamplaşmalara neden oldular. Bunu da siyasete taşıyarak oy avcılığına soyunmuşlardı. Ancak başaramadılar yanlışlar üzerine kurulu oy avcılığına soyunanlar hüsrana uğradılar.
Bu ülkenin kurucu değerlerini yok ederek yüreğimizde yer alan Mustafa Kemal Atatürk’ümüze hakaretler ederek, T.C. amblemlerini kamu kurum ve kuruluşlarından sökerek yok saydılar. Andımızı okullardan kaldırıp eğitim sistemimizi de katlettiler. Yeraltı ve yerüstü Cumhuriyet varlıklarımızı yabancılara peşkeş çekerek ülkeyi yine yabancılara avuç açar hale getirdiler. Kendine Milliyetçi diyen ancak kabadayılıkla övünen, okyanus ötesi güçlerin ülkeye monte ettiği milliyetçiler de bunu seyredip durdu. Ağızlarından düşürmedikleri “beka sorunu var” lafını seçimler sonrası yedikleri Osmanlı Tokad’ından sonra unutur oldular. Türk yok Türkiyeli var, biz her türlü milliyetçiliği ayaklar altına aldık diyenlere omuz verip halay çeker oldular.
23 Haziran yenileme seçimi gelip çattığında “Alayına tokat atacağım mitili oraya sereceğim” diyerek mehter marşıyla resmi lüks araçların oluşturduğu bir konvoyla gittikleri gibi geri döndüler. Somun pehlivanının alayı mitili alıp geri döndüler.
Yurtsever İstanbul halkı gereğini yapmış, hukuksuzluğa-yasaklamalara-yolsuzluklara-kendi yaşam dünyalarının bir-bir ellerinden alınmasına-saray hegemonyasına dur diyerek gerekeni yapmışlardır. Yaşanan ekonomik zorluklara adaletin yok oluşuna ülkenin sürüklendiği çıkmazlara dur demişlerdir. AK Parti iktidarınca okyanus ötesi talimatlarla ülkenin karanlıklara sürüklenen ortamında, iktidar yandaşlarıyla birlikte iktidar yalakalığı yapan medya mensuplarından biri dillerindeki zehir’i kusarcasına Mustafa Kemal’in Generallerine “Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın önünde eşek gibi kuyruğa girecekler” diyerek haddini de aşan terbiyesizliğe soyunmuşlardır. Bütün bu gelişmeler adaletin hukukun işlemediği toplumlarda oluşur. O nedenle hak-hukuk adalet olmazsa olmazımız olmalıdır. Adaletin ve hukukun varlığı topluma da kişilere de saygıyı beraberinde getirir.
Adaletin ve hukukun yeniden ısıtılarak önümüze getirildiği şu günlerde adalete o kadar çok ihtiyaç duyulmuştur ki buna duyarsız kalanlar da bunu TBMM’ye taşıma gereğini duymuşlardır. Hukuk ve haklarınızı sağlayacağım diye al sana yeşil Pasaport, al sana yüksek istişare kurulu, al sana yüksek maaş, diyerek ulufe dağıtır gibi halkın vergilerini sus payı olarak dağıtmak doğru olmasa gerekir. Söyleneni cesurca yazdığı için gazeteciyi hapse atan, aykırı düşüncedeki yazarı evinin önünde döven, parti liderlerini cenaze törenine ben katılırım sen katılamazsın diye yumruklatan, bir diğer parti liderinin kapısının önünde tehditler savuranların serbestçe dolaştığı bir adalet olamaz.
Hukuk çağdaş ve evrensel kurallara uygun olarak uygulanmalıdır. Yasaları uygulayan yargıçları görevinden alarak, hukuksuz kararları ve yaptırımları dile getiren Sayıştay Hakimlerini tehditle istediklerini söyletmekle o ülkede ne hukuk gelişir ne de oluşur. Ben bu “Anayasayı” tanımıyorum diyenin yapacağı hukuk reformu da kabul görmez. Yüksek Seçim Kurulu’na seçkin hukukçuları al, sonra da verdiği kararları hukuka uymayan karar ve zorlamalarla elinden alıp hukukta reform yapacağım diye ortaya çıkarsan bu inandırıcı olmaz güven de vermez. Adalet-hukuk ve demokrasinin var olduğu çağdaş ülkeler arasına girebilmemiz için yargı reformu elbette şarttır. Ancak bu Uluslararası çağdaş uygulayıcıların düzeyinde olmalıdır. Arap Baharı ile İslam ülkelerinde oluşturulan Anayasa benzeri bir hukuk oluşturmaya çalışmak Türkiye gibi laik bir Cumhuriyetin Anayasasını Arap hukuku ile özdeşleştirmeye çalışmak sonra da reformdan bahsetmek samimi olamaz.
Seçimler sonrası takke düşmüş kel görünmüştür. Abbas yolcudur. Aynı inat aynı kaotik ortam ve ayak oyunlarıyla yalanlara, Ortaçağ zihniyeti ile devam edildiği taktide, halkın tepkisi giderek yoğunlaşarak artacaktır. Türkiye gerçeklerine bağımsız ve radikal kararlarla bilime uygun yaklaşımlar sağlanabilirse AK Parti raf ömrünü sürdürebilir. Aksi halde yaşamı tarihin karanlıklarına gömülmüş siyasi partilerin tabelaları arasında ki yerini alacaktır.