Hülya Duranoğlu Türk mutfağı kürsüsünü hak ediyor
Gastronomi üniversitelerinde Türk Osmanlı Anadolu mutfağı kürsüsü kurulmalı, görev de Hülya Duranoğlu’na sunulmalı…
Genellikle ilkleri yaşayanlar bilirler mutfağa annelerle girilir. Burada bir parantez açarak “ANNESİZLER NE YAPAR” diye düşünürsek kalbimiz sızlayarak “ALLAH BİLİR” diyoruz. yani insanın hayata adım atarken kendi başının çaresine bakmak, meslek edinirken yanlış insanlarla karşılaşmak tam bir faciadır ve bütün toplumsal sorunlar böyle başlar ayrıca en önemli amaç bize yapılmayanı, yaparak “Türkiye’nin kimsesiz, yetim ve şehit çocuklarına Anne-Baba olmak, doğru bilgiye, kişiye ve işe nokta atışı gibi ulaşmak-ulaştırmaksa, ibadet gibi en faydalı şeylerdir.
Düşündüren gerçekse, bizler kendi çocuklarımızın başlarında olduğumuz halde onları topluma faydalı birey olmalarıyla uğraşamıyorken, dokunmamız gereken hayatlar için bir anne eli mutlaka gereklidir. Elbette ilgi/sevgi her şeyden önce gelir. Bazı kişiler kötü genlerini taşıdıklarından uğraşmaya değmezler ve kendi doğrularını herkesi/her şeyi bozuk para gibi harcayarak elde ederler.
Yola çıkarken temel felsefem, Türkiye Cumhuriyetinde, bir Cumhuriyet kızı olarak çocukluk-gençlik-annelik-kadınlık aşamalarında eğitimsizlik ve mesleksizlik yüzünden göremediğimiz ormanı fidan, fidan dikerek oluşturmak, yaş kaç olursa olsun kendi öz kültürümü en iyi bir şekilde öğrenmek/öğretmek ve dağınıklığı/karışıklığı doğru bir şekilde tasniflemekti.
Türk kültürü/mutfağı denince sadece Türkiye değil, İç Asya’dan çıkıp gelen Türk büyüklerinin bizlere kadar taşıdığı TÜRK/OSMANLI/ANADOLU tarihini de harmanlayarak, halka açık bir ARGE okulu/Akademisi/Enstitüsü kurmaktı. Hayali bile güzeldi. Zaman, mekan sınırlaması olmadan, uzaktan/yakından online olarak herkesin ulaşabileceği gerçek bilgi GÜÇ-gereksiz bilgi ÇÖP diye düşünerek, eksiği varsa alsın, fazlası varsa bilgisini bıraksın, öğretmensiz okul gibi kendi kendine öğretiyle kişisel gelişim/donanımını tamamlasın diye kişilerin düşünsel fikirleri/ufuklarını açacak sıra dışı bir akademik okul kurmaktı çünkü her insanın mutlaka değerli tarafı vardır.
Toplum Geliştirme Akademisi ülkemizde olmayan fikirdi ve altından da kırmızı Beyaz Al Bayrağımızın Renginde ve Ay Yıldız sembolü şeklinde Yöresel Kültür Sokağını kurmak, yerli yabancı kültürü bir araya getirerek zengin çeşitliliği sunmak ve Türkiye’de kültür çalışan kişileri de bir çatı altında toplayarak yerleşik/gezici bir çalışma çıkartmaktı.
Ülkemize eşsiz bir çalışma yapmak/bırakmak, okullaşmak için büyük hayallerle yola çıkarak okul-eğitim ve stajdan sonra kurumsal yapımızı okulumdaki bazı öğretmenlerim, mutfaktaki önlüğünün değerini bilen, ahilik geleneğindeki gibi çırak teslim edebileceğimiz ahlaklı aşçı/şeflerim ve Hülya Hoca gibi gıdayla ilgilenen halkbilimcilerini de aramıza alarak www.toplumgelistirme.com /Toplum Geliştirme Derneğini kurmuştuk ve kurumsal olarak Türkiye içinde/dışında ARGE çalışmalarımız yıllarca devam etti.
Çok kişi uyarmıştı o zamanlar beni. Yıllar önce aynı yollardan geçtiklerini fakat sonunda elime hiç bir şey geçmeyeceğini söylediklerinde gülüp geçmiştim ancak bugün yıl 2022 onlara hak vermiş durumdayım çünkü bu süreçte karşılaştığımız kişiler/işler ve en önemlisi de kurumların birçok kurumsal yapılara/desteksizliği /ilgisizliği yüzünden yani işi ehline teslim etmediklerinden onca çalışma yolda kaldı! Oysa Güftesi Deniz Kakanaş’a, Bestesi Saz Üstadı Yunus Karacaya ait “YOLUN AÇIK OLSUN GÜZEL TÜRKİYEM” diye Türkiye marşını yapan tek dernektik.
https://www.youtube.com/watch?v=DoZahY8k1vA&t=360s
https://www.youtube.com/watch?v=rvh1vApWLJA
https://www.youtube.com/watch?v=Yb-M7hkCgRw
Sıfır beyannameyle hiç kimseden destek bile istemeden, halkın hakkına girmeden birçok çalışma yaptık fakat bu doğru bir yol değilmiş. Büyük punto başlıklarla yöresel denilen çalışmaların/kişilerin içlerinin bomboş olduğunu da bu vesileyle görmüş olduk. Zaten Türk kültürünün bir adım ileriye gidememesinin tek nedeni budur. Bunca karışıklıktan çıkmak için çok uzun yıllar çalışmak gerekir.
Bazı kişiler için gıdanın serüveni hiç önemli değildir sadece cebe giren paraya bakarlar ancak yöreyi yerelle geliştirmeye çalışan bizim gibi kültür araştırmacıları hiçbir zaman hak ettiği yerde değildir hatta bir gün kapımızı Kültür bakanlığından çalarlar, bizlere en azından bir yıl gibi bir zaman tanırlar diye ben bekledim şahsen Daha acısı başta Kültür Bakanlığı olmak üzere birçok kütüphaneye girip çıkan ben, Avrupalı/yabancıların Topkapı müzesi kütüphanesi gibi yerlerin tüm imkanları önlerine serilip/desteklenip bir sürü kitap çıkarttıklarını ve kültürümüzü bizden daha iyi bildiklerini gözlemledikçe ağzımız açık kaldı ve kendimi ülkemde gerçekten yabancı hissetmeye başladım çünkü hep inşaatta olan Topkapı kütüphanesine onca sene tek bir kez giremedim.
Kendi şahsım adıma üzülerek artık kabul ettiğim bir gerçek var ki, okul-öğrencilik-staj-kendi imkanlarımızla ARGE çalışmaları/harcanan zaman-maddi-manevi her şey çöp oldu gitti çünkü öncelikle gıda/aşçılıkla ilgili tüm çalışmaların (fuar)yanı sıra dernek-vakıf-federasyon, birlik yada sendikalar alanları için çalışmak/çalışanları desteklemeyi boş verdik, hiçbir şekilde kültürümüzü temsil etmedi/edemedi. Yoksa görünen köy kılavuz istemezdi.
Çoğunlukla bizim gibi can-ı gönülden işine gönül vermiş topluluklar yer edinme, uygulama için gerekli araç gereç veya giderlere gücü yetmedi. Enerjimiz defalarca düşmesine rağmen okullaşmak için elimizdeki avucumuzdaki paramızı vermemize, evimizi satıp bu ülkeye katkı sunmak gelecek kuşağa milli manevi değer bırakmak istememize rağmen sonuç okyanustan dönüp bir avuç suda boğulmadan yaşamaya çalışan/çırpınan, fikir, yazı çalan cahiller yüzünden Toplum Geliştirme yerine “Değiştirme” olsaydı oldukça rağbet göreceğini düşünmekten kahrolduk fakat yine de hayallerimizden vazgeçmedik vakti saati gelince, doğru kişiye rast gelince olur belki, KISMET…
Hülya Hocamla ilk İstanbul’da aşçılar olarak gastronomi fuarları veya şerbet semineri gibi yerlerde .İlk görüşte değerli olduğunu anlamış, o zamanlar derneğimize onur üyesi olarak aramıza almış ve fikir alışverişinin yanında birçok hayaller kurmuştuk.
Aynı bir yuvada anne gibi öncü/sözcümüz olarak baş tacı etmiştik
Kendisi tam bir Anadolu hanımefendisi, yoksulların annesi, dertlilerin dostu, yöresel yemeklerle ilgili birçok kurumsal kuruluşun danışmanı, tadımcısı, yazar, gazeteci hangi birisini sayalım ki çok fazla birikimi var.
Herkes yemek yapabilir veya yemek kitabı yazabilir ancak bazıları vardır ki Hülya hoca gibi derya, denizdir. Elbette ki danışmanı Işıl’ı da unutmamak gerekir, Tüm sosyal medya yükü onun omuzlarındadır. Hülya hocanın kitaplarının Editörü olduğu gibi kendi alanında seramik sanatçıdır da.
Emeğine sağlık.
Aradan geçen yıllar konusu/kültür üzerinde/içinde elini hamura sokarak çalışanlara tecrübe katar ancak Tekâmül/olgunlaşma/pişme denilen şey hiçbir zaman olmaz çünkü bizim gibi sadece yemek değil kültürel değerlerin peşine düşenler bu işin içinde yoğruldukça özleşir, yumak gibi sarılarak büyürler.
Bu çalışmalar/araştırmalar öyle bir tasavvufidir ki, isteyen değil sadece Allah’ın seçtiği kişiler yapabilir. Türkiye sofrasında oturmak, Türk kültürünü çalışmak/ortaya çıkartmak da herkese nasip olmaz. Bizler bir başlık attık, HAYIRLISI
Hülya hocamız/ ustamız Türkiye’de yemek kültürüyle ilgili tarihe not düşen ve şu anda Atlanta’da yaşayan Duayen Necip Ertürk ustadan sonra gelen en önemli değerdir.
Youtube https://www.youtube.com/c/annemmutfaktatv kanalında online yemek kanalını kuran ilk kişidir ayrıca bir yandan yıllardır sağlığıyla uğraşırken diğer yandan araştırmalardan vakit bulup aralıksız yazmış olsaydı onlarca kitabı olurdu.
Yazmış olduğu kitaplar; 1- Annemmutfakta.tv’nin serüveni, 2. hazır alma kendin yap, 3. Aksaray il kültür müdürlüğüyle Aksaray mutfak kültürü ve yöresel yemekler,4, geçmişten geleceğe şifa TARHANA, 5. Kitapta yoldaymış hayırlı olsun.
Çok yakın zamanda aldığı “TÜRK MUTFAĞI LİYAKAT MADALYASI BERATI” zaten yıllar öncesinde bizim ülkemizde Kültür bakanlığı tarafından verilmesi gereken bir ödüldü fakat ödül Amerika’da bir Türk mutfağı çalışması yapandan geldi.
Yöresel Kültür Sokağı markası olarak Konya/Seydişehir doğan, Kastamonu/Tosya’ya gelin giden Hülya Duranoğlu Erol hocamız iki ilinde kültür Elçisi/ temsilcisidir.
Tarihe not düşmek için 15 Nisan 2022 Aşçı/mutfak şefi bayramında bu işe gönül vermiş tüm mutfak aşçılarının ve Hülya hocamızın bayramını kutlayarak, kendisini yazmak ve yöresel/ulusal/uluslararası kültür arayışı içinde olanlara danışmanlık yapması için sunmak ayrıca Yöresel Kültür Sokağı olarak her konuda yanında olduğumuzu herkesin bilmesini istedik.
Böyle değerli bir kuşak bir daha asla gelmeyecek bunun bilinmesini de isterim.
YOLUN AÇIK OLSUN İYİ KALPLİ KANATSIZ MELEK/HÜLYA HOCAM. BİZLER HENÜZ İŞİN ÇIRAĞI BİLE OLMADIK ANCAK BİZE BU DEĞERLERİ HEDİYE EDEN ECDADI/CUMHURİYETKUŞAĞINI DA ASLA UNUTMADIK
(Resimde Kazım Karabekir Paşanın kızıyla gençliğimiz kültür çalışmalarıyla birlikte yanlarında/dizlerinin diplerinde geçmiştir)
www.yoreselkultursokagi.com