Artvin kültür elçisi Şahver Karasüleymanoğlu'nun tek hayali Artvin Müzesi kurmak
Artvin denince aklımıza yeşilin her çeşidi gelir. Dağı taşı altındır neredeyse. Bu yüzden göz koyan çok kişi var bu muhteşem güzelliğe. Gerçekten yeşile boyanmak için cennetten bir köşe.
Endemik Bitki/Flora/Faunası, bin bir çiçekten şifa deposu balları, yaban yaşamda özellikle cevizleri/meyve ağaçlarını yerlere kadar eğen, fasulye tarlalarını silip süpüren meşhur ayıları, zeytincilik neredeyse bittiğinden artık terk edilmiş/unutulmuş zeytinyağı kuyuları, mısır/unundan çeşitli ekmek/yemekleri ve her evin bahçesinde kar altındaki gelin kız gibi pişirilmeyi bekleyen lezzetli karalahanaları gibi, uzar gider yerel/yöresel liste.
Artvin mutfağı tüm Karadeniz coğrafyası özelliklerini taşır. Mısır, Karalahana, Fasulye ve Patates olmazsa, olmaz yemeklerde. Özellikle beyaz patates(tohumunu alarak Ordu Akkuş’ta “kar beyaz patates” diye adını değiştirip!!! Ürettiler) kuzinede pişerken, yanında yeşillikleriyle katıktır öğünlere. Üzerine yoğurt ve özellikle yoğurt/tereyağı dökülen Silor ise, kahvaltıların başyemeğidir, Doğu/Güneydoğu yörelerinde benzerleri yapılsa da https://www.youtube.com/watch?v=rgaWNdPTOO8&t=10s ilk-el yapılmış kesme makinesiyle mucitlikte sınır tanımayan bir durumla birlikte lezzetten damak çatlatır gerçekten.
Saymakla bitmez çünkü Artvin bile bilmez kendi zenginliğini tüm Türkiye’deki şehirler gibi. Bir yanı yemyeşil, diğer yanı deniz kültürel gelenekler bile farklılaşır birden. Yüksek dağları-dağ sporunu, sularında-rafting, denizlerindeki balıkçılık, Turizmde çok büyük zenginlikleri var yani yok, yok.
Dağlardan sular şırıl şırıl akarak küçük dereler oluşturur kırmızı benekli alabalıklarıyla. Azgın akan Çoruh deresiyle birleştiğindeyse, coşar, taşar her zaman. Bazen de şakası yoktur yutar canları hiç acımadan.
”Artvin’e gelen iki kez ağlarmış. Önce geldiği, sonra da ayrılacağı için. Gidiş/geliş zor olduğundan bakir kalmış, ne güzel. Bitmez tükenmez yokuşları üstüne söylenen trajidram bir söz daha var. “İnsan kazayı bir kez yaparmış Artvin’de” O kadar yokuş ki, yolları en ufak bir hatada uçurumu boylamak işten bile değilmiş. Allah korusun.
Şehrin en tepesinde dev Atatürk heykeli, Ata barları/horonları tulum, insanın kan akışını hızlandırıyor ve çok kişi yerinde duramıyor bir mucize.
Tatlı şivelerindeki ahenkli sesleriyse rahatlatır ruhlarımızı. Nedendir bilinmez kolay mutlu olur Artvin insanı. Kısacası mutlu ve sakin bir şehir sayılır Artvin. Belki de Kafkasöre çıkıp nara atarak https://www.youtube.com/watch?v=K-d3HmoiCoI stres atma kültüründendir, bilinmez ancak bir başka ülkeye sınır olan şehirler genellikle göçle taşınan gelenekleri değiştirip dönüştürebiliyor maalesef. Bu yüzden eğlence kültürü, karda yürüyen ve iz bırakmayanların sayelerinde aile kurumlarındaki bozulmalar deprem etkisiyle devam etmektedir derinden.
Yöresel kültür sokağı (com-youtube-Facebook grup ve sayfa) olarak kültür araştırmalarımızdaki amacımız Türkiye’de hiç olmayan bir çalışma üzerinde “araştırma/geliştirme” daha doğrusu kültürü anlaşılır bir şekilde tasnif etmekti ancak yıllardır anlaşılamamıştır çünkü her zaman karşımızdakinin anladığı kadarızdır. Kültür çalışanlar eğer çıkar sağlamıyorsa kendi başlarına yalnızlık kaderleridir benim gibi.
Oysa birçok konuda çalıştay/argeler yeterince yapılmadığından veya kültür çalışanlar alanlarına göre “kendilerini ifade etme kürsüleri” bulamadığından ya da birçok kişi kendi imkânlarıyla kapasitesine göre bir şeyler yapmaya çalıştıklarından, ışık/aydınlık olması gereken gerekli bilgi yerine, çöp/yanlış bilgiler, kuşaktan kuşağa geçerek kafa karıştırmaktadır ayrıca neyin ne olduğunu anlayana kadar zaten onlarca yıl geçer, bitip tükeniyor insan. YÖNELGE-Ç doğru olmayınca yolun ucu belli.
Birbirine yakın yörelerin bile bilinmeyen birçok şeylerinin daha kolay anlaşılır olması için İl, ilçe, köy ve mahalle başlıkları altında, dil, dildeki ağız, deyimler, deyişler, inançlar, söylenceler, tarım ve hayvancılık, giyim kuşam, yeme içme, edep/adap, kap, kaşık, müzik, halk oyunları (notasyon) gibi A’dan Z’ye “HALKİYAT”, sanatsal/ zanaatsal birçok şeyi kapsamasından daha ötesi, yörenin töre ile karşılaşması durumunda kimin kimden, neyin neyden daha farklı değerli şeyi var?
Asıl amaç, aramak/bulmak/anlamak/korumak/arşivlemek/tanıtmak, doğru kişilere/işlere ulaşmak çok önemlidir. Bizim en büyük eksikliğimiz hatıraları kökünden kazıyıp yok etmektir çünkü değer henüz ülkemizde anlaşılamadı. Değerli kişiler de. Bugün varlar yarın yoklar, çok acı. Kıyamadığımız evlerimiz, kullanmadığımız eşyalarımız ardımızdan çöpe atılabilir/mezata bile çıkabilirler. Buna en basit örnek her gelen Belediye başkanlarının şehirlerine yaptığı onca hizmet yeni gelen kişi tarafından olduğu gibi silinerek yeni bir başlangıç yapılmaktadır sanki kendileri diğerleri gibi gitmeyecekler. Her şeyin sonu belli şimdiden.
Bizler dünü yıkarak, bu günü kurtararak, yarınlara en değerli hazinemiz olan kültür mirasımızı bırakamayız. Hep bir koşuşturmaca var hiç kimse kimseye/hiç bir şeye ulaşamıyor. Ulaşsa bile zaman aşımından artık tutku kalmıyor.
Türkiye içinde birçok yerde olduğu gibi okul/staj/kurumsallaşmadan sonra, Artvin’de de kendi başıma/halkın sayesinde oldukça fazla çalışma yapmışımdır. Birçok kadın girişimciyle tanışma fırsatım olmuştur. Zamanı değerlendirmek için sayelerinde birçok eğitim almıştım. http://toplumgelistirme.com/detay.php?ID=1158 Ayrıca üç yıl boyunca Artvin yerel basınında sevgi diliyle birçok yazı yazmıştım. Sıfır atık projesini 2013 yılında mutfak tasarrufu http://toplumgelistirme.com/detay.php?ID=145 ilk Artvin’de başlatmış, önce şöyle kıyıyı, köşeyi biraz toparlayıp tarzımızı oluşturup daha sonra şehre uygun bir markayla çıkış yaparız diye düşünmüştüm ancak gıdayla ilgili bir çalışma yapılacağı zaman üretimden tüketime Artvin’e, kültüre, sağlığa katkı sunmuyorsa hiç kimseye fayda sağlamaz. Bugün var, yarın yok olur silinip gideriz.
Kültür ve Turizmde Artvin’in çalışkan, girişimci kadınları oldukça çok çalışma yapmışlardır ve belki katkı sunarlar diye bazı siyasetçilere bile güvenmiştik o zamanlar fakat ve gelip geçtikleri makamdan şehirle ilgisi olmayan iş bilmez şovmenlere yer verdiklerini de hayretle izlemiştik. Sadece kendileri, misafirlerini ağırlamak/uğurlamak için açtıkları yemek işletmelerinde kurdukları sofralarda karınlarını doyurmuşlardır. Bu yüzden Artvin’le ilgili gerçek bir çalışma yapılamamıştır. Daha üzücü olansa bir fikri bile olmayan kişilerin halkın içindeki kişilerin fikirlerini de çalarak kendileri yapmışçasına ortaya çıkmışlardır. Kime ne kaldı, elde var, HİÇ. Kazanan/kaybeden kim? Hepimiz. Yazık değil mi onca kişiye/emeğe…
Artvinli kadını/erkeği aynıdır öylesine özgür ruhludurlar ki, sokağın başında tek başına eyleme (Maden) başlamış biri varsa bile, kendi şehirleri için hiç sorgulayıp soruşturmadan direk içene düşercesine kapıdan çıkar, korkusuzca gidip, geri dönerler. Özellikle kadınlardaki özgüven yüksekliği Antakya ve Tunceli illerindeki kadınlarda da bulunmaktadır.
Fakat üzülerek söylüyorum ki bunca eğitimli/öğretmen/okuma yazma oranı çok yüksek halkın olduğu şehirde beni en çok yaralayan birçok kişinin eğitim görmek istemesine rağmen unutulmuş olmaları, kız çocuklarının çocuk yaşta kaçırılmaları. Ayşe teyzeyle Artvin Yusufeli köyünde patates tarlasında yaptığım çekimde şu sözünü asla unutmadım ’Hayvan gibi kimliksiz geldim, okuma yazma öğrenemeden kör gibi gideceğim” Kurumsal yapımız olan Toplum Derneğimizden sonra bile insanların hayatlarına dokunmaktan, iz bırakmaktan hiçbir zaman vazgeçmedim. https://www.youtube.com/watch?v=X4Qw3iIrTeA&t=27s Ayrıca toprak altına çuvalla patates yerleştirme kültürünü çektikten sonra beş adet Niksar ceviz fidanını da o günlerde şehit olan kişinin anısına (Ayılar yesin diye)dikmiş, Ayşe teyzenin orada burada kalmış yetim çocuğunun düğün masraflarını üstlenmiştim ancak çıkarken çok kişiden https://www.youtube.com/watch?v=P_bm2D5qk7g düğünü olacak gençler için (Damatlık-Kuaför) destek istediğim halde hiç kimse yardım etmediği gibi, birde sözlerinde durmayan düğün yeri sahipleri kadıncağızı borçlandırmışlardı, çok üzülmüştüm. Meğer düğün yeri sahibi kendisine düşeni dışarıdan gelen bana düğünü yıkarken, akrabalarıymış.
Artvin dışında da çok özel çalışma yapan kişilerle de karşılaştık elbette.
Kendisini topluma ve kültüre adamış kadınların ortak özellikleri, kendi kültürünü çok iyi tanımak/tanıtmak karşı kültürlerle kıyaslamaktır. En ufak bir ayrıntıyı kaçırmak bile istemezler Şahver öğretmen gibi.https://www.youtube.com/watch?v=s_qOyMXArro&t=15s
Diğer sevmedikleri şeyse aşırı sosyallikten evle/işle pek ilgileri yoktur yani onların aklı fikri eğitim, kitap, sanat ve üretmek/öğretmektir.
Konu/konuklar/fotoğraflar Yusufeli/Şavşatlı olduklarından yörelere de değinmek istemiştim.
Onlardan en özeli ve en sıra dışı olanları kalemiyle konuşan/konuşturan Şahver/Aydın (baba) Karasüleymanoğlu Ailesidir. Çift, ömrünü Artvin’e, Artvinlilere, Artvin kültürü ve turizmine adamış nadir ailelerdendir.
Sayısız çalışma, notlar, gazete, dergi, döküman, odalar dolusu kütüphane açacak kadar kitap, hazin kayıp/yaşlılık, yarım kalan hayaller…
Bir kültür araştırmacısı/çırağı/habercisi olarak tarihe not düşmek istediğim en önemli KONU, Tahtsız/Taçsız/Bahtsız Kraliçe Şahver Kaya/Karasüleymanoğlu’nun Halkbilimci olarak bir müze açacak kadar tozlu raflara kaldırılmış onca bilgi/belge/arşivin SONU NE OLACAK?
Sorum tüm Artvinlilere bu.
Artvin/Şavşat’ın iyi/eğitimli/köklü bir ailenin kızı Şahver Kaya/Karasüleymanoğlu, eğitimci/öğretmen, kalemi kuvvetli bir yazar/çizer/okur, şair, yardımsever, duyarlı bir vatandaş, iyi bir gözlemci, gazeteci, özlediği çocukluğu/gençliğinden şimdiye kadar bulunduğu her yerden Türk ve Artvin kültürüne maddi manevi destek olmuş, fotoğrafçılıktan yöresel kıyafetlere, oya gibi çok çeşitli Türk el işlerini toplayarak örnek arşivlemiş, kaplar, kaşıklar, demir, madeni para, pullar, ahşap, bakır, sap-samandan hasır/sepet, cam, halı- kilim, güler hatta iğneden ipliğe çok şeyi saklamış, neredeyse bu kadar kalabalığın altında da kalmıştır. Özellikle çocuklara imzalı kitapları dağıtmakta öncüdür Milan’ın kütüphanesine katkı sunduğu gibi. Çocuktan teşekkür böyle gelmişti https://www.youtube.com/watch?v=gSjwHH0zzAc
Diğerlerinden kendisini ayrıştıran en önemli özelliğiyse kıymetli kâğıt parçaları/ıvır-zıvır/efemera biriktiren koleksiyoncu/eferisttir.
Şahver Öğretmen bir şeyi anlatırken çok zeki kadın olduğu için sesi billur gibi şakıdığından https://www.youtube.com/watch?v=UAVjJzjEte8&t=265s güldüğü ya da ağladığı pek anlaşılamıyor çünkü içi dolmuş, evi gibi taşıyor/taşamıyor.
Değer arz eden birçok kültürü tutam tutam biriktirerek nereye evrileceği belirsiz bir geleceğe doğru çığlık, çığlığa Çoruh nehri gibi gürül gürül akıyor fakat sağır gönüller duymuyor/görmüyor/bilmiyor. Sanki git-gelleri olan deniz gibi kayaları döve döve bir içe doğru çekilmiş, bazen dalga olmuş coşmuş.
Birçok şeyden umudunu keserek ancak hiçbir zaman pes etmeden denizi de aşarak okyanusta yosunlaşmaya başlamış bir inci taşı(Şahver adının bir diğer anlamı) gibi yuvarlana yuvarlana bilinmeze doğru sürükleniyor çünkü Şahver Hocamız henüz kapalı bir kutu, hazine gibi. Kendisi bile nelere sahip olduğunu bilmiyor.
Sandık bir açılsa/fırsat olsa/ortaya dökülse ve bir tutanakla kayıt altına alınsa aynı Şavşattaki Kraliçe Tamara’nın mağaralarında saklı hazine gibi bilgileri, belki de tarih yazacak bilgeliği. Halkbiliminde öncü çünkü.
Çok şeyi/mükemmeliyetçi kişiliği bana benziyor deniz yıldızı gibi. Birçok çalışmayı olduğu gibi bırakmıştır. Çıkartmak için bir sihirli el gerekiyor yada elbirliği…
İnsan yaşlandıkça, çevresinde kendisini anlayacak hiç kimse bulamadığında ya da yapılacakları ortaya çıkaracak kişi kalmadığında en bilindik şey, enerji yavaş yavaş kaybederek psikolojik olarak tükenmeye/tüketmeye, hayallerinden uzaklaşmaya/vazgeçmeye başlayarak geçmişin hüznüyle yazıyla/sözle tarif edilemez büyük acılarla baş başa kalıyor.
Böyle donanımlı bir kuşak bir daha hiçbir zaman ele geçmeyeceği için bu son kuşaklardan bilgilerin bire bir alınarak değerlendirilmesi gerekiyor. Büyük özverilerle yapılan çalışmalar, bir sürü ödüller, övgüler, yaşanmışlıkların yanı sıra, yayınlanmış/bir o kadar da yayına hazırlanamamış akılda kalan kitaplar hali hazırda beklemektedir çünkü eski topraklar teknolojiyle çalışamadığından onca kelimeler/şiirleri bile elleriyle satır satır yazılarak büyük emekle kitaplaştırılmıştır.
Her zamanki gibi Artvin Kültür Elçisi Şahver Öğretmen gönüllerdeki ve protokollerdeki yeri en öndedir. İkinci sırada oturtulamaz. Başımızın tacı olduğu gibi yoksulun yanında olan kanatsız bir melek, iyi bir annedir.. Duygu ve Arda çok şanslı büyüdüklerinde ne kadar değerli bir hazineleri olduğunu anlayacaklar.
Ankara’nın göbeğinde davetlerin, söyleşilerin başrolünde olan Şahver hocamız Artvin’le ilgili onca tanıtıma rağmen şimdiye kadar gerekli adımlar atılmamıştır. Elbette ki Artvin Vakfında çok kıymetli çalışmalar yapan Nuri Kemal Demirel Başkanımız gelirse tekrar bu konu ele alınabilir. Hayırlısı…
Son söz olarak; Artvin Müzesi kurulması için kültür elçisi Şahver Öğretmen’e yer verilmeli önüne de heykeli dikilmelidir.
Ankara başta olmak üzere Artvin merkezde veya Şavşat meydanda ya da Yusufeli merkezde müze yapılacak bir konak verilirse içini doldurmak/düzenlemek bizden.
Yıl 2022.03.22 Nevruzdan bir gün sonra Ankara yerel basına sizin gibi bir değeri sunmak istedim.
Siz zaten liyakat/değer tacını takmışsınız zaten başınıza.
2022.Mayıs anneler gününüzü kutlar, ellerinizden öperim güzel öğretmenim. Keşke sizin gibi bilge Anne beni doğursaydı. Bize düşense sizlere teşekkür etmek, kadrinizi, kıymetinizi bilmektir.
Umut her zaman hiç durmadan çalışan insanların en büyük desteğidir. Böyle gönüllü çalışmalarda bizleri itekleyen his budur. Belki bir gün hayalleriniz benli/siz gerçekleşsin istediğim için müsaade buyurursanız naçizane öğrenciniz/kırmızı başlıklı kızınız olarak bir başlık atayım, yanınızda olduğumu bilmenizi istedim. Yöresel Kültür Sokağı’nı kurabilirsem Artvin çalışmalarınızı eklemek dileğiyle.
Sağlık, sıhhat, şans diliyorum size.
web site ve e-mail. www.yoreselkultursokagi.com
Kültür araştırmacısı/habercisi Deniz Kakanaş