Kelimeler dans ediyor
Kelimeler dans eder ustasının elinde. O insanların kimisi şair, kimi de yazardır zaten. Tabiidir ki bazı insanlar ne kadar becerikli olsa da bunun farkına varamazlar. O işlerle ilgilenemezler. Başka meslek edinirler. Zamanları yoktur çünkü. Bir de geçim dünyası bu… Fırsat bulup da eline kalemi alamayanlarda var elbet. Benim gibi sonradan kalemi eline alan insanlarda var.
Kitap yazmak zahmetli ve masraflı bir iş… Ayrıca bir kitap, binlerce arasında kendine yer bulup ön sıralara çıkmaya her zaman şans bulamayabilir. Maalesef devletimizin tüm kitaplarda maddi destek verme imkânı bulunmamakta. Bu yetmiyormuş gibi insanlarımızın. Okumayı sevmiyor olması şairlerin ve yazarların çok daha zorlaştırmaktadır. Bu söylediklerim yazar olmak isteyenleri kesinlikle yıldırmasın. Mücadele etmeden hiç kimse yazar olamaz.
Birde şiire bakalım şiirler akıcı yoğun anlam taşıyan duygu dolu mısralardan oluşur. Kimileri günümüzde hece ölçüsünü kimileri de serbest ölçüyü kullanıyor. Güzel şiirler yazar. Eğer bir şiir orijinal nitelik taşıyorsa edebiyat dünyasında kendisine yer bulur.
Nesrin de kendine göre kuralları vardır. Yazılan bir nesirde anlam bütünlüğü olmalı. İnsanın aklını karıştıracak cümlelere yer verilmemeli Bu anlattıklarıma makaleleri ve diğer bilimsel yazıları katmıyorum. Benim sözünü ettiğim nesir edebi nesirdir.
Edebi nesirlerde herkesin anlayabileceği billur bir Türkçe kullanılmalıdır. Anlama herkesçe bilinmeyen kelimelere ya da cümlelere yer verilmemelidir. Bir edebi yazının dili nezaket kurallarının asla dışına çıkmamalı. Argoya kaçan kaba, sert kelimeler iyi bir edebi metinde asla bulunmamalı. Edebi anlatımda aklımızın erdiğince söz sanatlarına (anlam inceliklerine) yer vermeliyiz.
Safranbolu evlerini düşünün. Güzel işlenmiş göz nuru dökülmüş köşkleri sarayları düşünün eğer onlar nasıl gönlümüzü okşuyorsa edebi metinde öyle olmalıdır.
Hikâyeci anlatıma dayalı yazılarda yani hikâye ve romanlarda gözleme dayalı tasvirlere yer vermek bir olay metnindeki tasvir insana roman ya da hikâyede geçen mekâna yaşatmalıdır.
İşte yukarıda anlatıla geldiğimiz bir edebi metinde bulunması gereken özellikler, bu konunun uzmanı olan çok kıymetli Çerkez Bozdağ hocamızın kitaplarında yer almaktadır. Aslında bu yazıyı ben yazmamalıydım. Çerkez Bozdağ hocam yazmalıydı.
Bir roman okudum. Adı: Misket Kızın Rüyası. Su gibi akan, okuyucuyu yalçın ve karlı dağlardan aşıran bir romandır bu. Dili, coşkun bir sel misali çağıl çağıl akan bir roman...
Bu roman Kurtuluş Savaşı'ndan canlarını vatan yoluna adayan kahramanları anlatıyor. Bu roman cehaletin karanlıklarını parça parça ederek aydınlığa koşan insanları anlatıyor. Bu roman Misket Kız'la Çoban Ali'nin hazin sevdasını anlatıyor. Bu roman eğitimin ve öğretimin bir millet hayatındaki önemini anlatıyor.
Bu roman dayatmacı ve inatçı bir babanın kızına uyguladığı yanlışların nasıl bir felaketle sonuçlandığını anlatıyor.
Bu roman yurdunu aydınlatma yolunda bütün gücüyle çalışan cefakâr ve fedakâr bir öğretmeni anlatıyor.
Bu roman "kan davası" denen bir saçmalığın insanlar üzerinde nasıl korkunç bir tahribat oluşturduğunu anlatıyor. Bu romanı okumanızı ve okuduktan sonra dostlarınıza tavsiye etmenizi istirham ediyorum.
Hepinize sağlıklı ömürler ve iyi okumalar diliyorum.
Çerkez Bozdağ’ın yayımlanmış tüm kitapları şunlardır:
1) Yarasanın Tüyleri (1) Kötü Bir Şey Olacak (Roman)
2) Yarasanın Tüyleri (2) Ölümün Güzel Olacak (Roman)
3) Yarasanın Tüyleri (3) Katiller Yok Olacak (Roman)
4) Deli Yeşil (Hikâyeler)
5) Buzul Kuşuna Çağrı (Şiirler)
6) Masum Hatalar (Hikâyeler)
7) Ölümü 5 Geçe (Roman)
8) Misket Kızın Rüyası (Roman)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.