Korkunç!.. Müslüman akıllı ol
Dört arkadaş bir masanın etrafına oturmuşlardı. Akıllarından bir sürü muziplikler geçiyordu. Acaba ne yapsak ta! Bu geceyi eğlenceli ve heyecanlı bir hale dönüştürsek? Diye düşünürlerken;
Hans - Arkadaşlar ruh çağıralım mı? Ne dersiniz?
Dedikten sonra; odanın içerisinde birkaç tane şamdandaki mumları yaktı. Sonra ışıkları söndürdü.
Brigitte, Uzun sarı saçlarını savurarak.
Brigitte – Aferin Hans hadi! Ruh çağıralım.
Erwin sanki aslan kükremesi gibi kükredi.
Erwin – Growwwww.
Erwin kızları bir hayli korkmuştu!
Angelina – Ohhh mein got. (Aman Allah’ım).
Dedikten sonra Brigitte, Angelina’yla birbirlerine sarılmışlardı. Hans’ta kızların korktuğunu görünce, oda garip sesler çıkarıp onları korkutmaya çalıştı. Kızlar birbirlerine öyle sarılmışlardı ki! Erwin bunu fırsat bilip kızları korkutup okulda eğlence konusu yaparız diye düşünüyordu.
- Hadi arkadaşlar el ele tutuşalım ruh çağıralım.
Kızlar hem korkuyor hem de merak ettiklerinden dolayı ne yapacaklarını şaşırmışlardı. Ancak Brigitte bir anda cesaretlenip
Brigitte - Hadi çağıralım hem de bizim mahallede deli Huşi vardı. Onu çağıralım mı? Ne dersiniz?
(Brigitte sesini korkunç hale getirmeye çalışarak).
Brigitte - Huşi Wagner’ın ruhunu çağıralım. Çılgın Huşi vavvv
Brigitte saçlarını avuçlarının arasına alıp; iyice dağıtarak garip sesler çıkarıyordu. Saçlarını sağa sola savurarak, gözlerini fal taşı gibi açtı. Sonra ellerini Angelina’nın boğazına yapıştı. Zaten çok korkak olan Angelina, deli gibi bağırarak ortalığı inletiyordu. Daha ruh çağırmadan içlerini bir korku sarmıştı bile. O ara rüzgârdan çarpan pencere hepsini korkutmuştu. Öyle canhıraş bağırdılar ki! Kendi bağırdıklarından kendileri de korkmuştu. Nefesleri bir anda kesilmişti. Korkudan hepsinin nutku tutulmuştu. Az bir zaman sonra ortalık sessizleşince, rahatlamışlardı sanki!
Hans - Masanın çevresine oturalım hadi el ele tutuşup deli Huşi'nin ruhunu ruh çağıralım. Arkadaşlar şu haç kolyeleri de boynunuza takın. Sizi tehlikelerden koruyacaktır. Tehlike anında sapından tutup gelecek olan ruha karşı tutmalısınız.
Korka korka geldiler sandalyeye oturmak için masanın başına. Haçları hemen boyunlarına taktılar. Brigitte sandalyeye oturduğunda sandalye bir patlama sesiyle öyle korkmuştu ki! Sandalyeye oturmasıyla kalkması bir anda oldu. Onun çığlığını duyan, Angelina başta olmak üzere; Hans ve Erwin’de çığlık çığlığa bağırdılar. Masanın etrafından çil yavrusu gibi dağıldılar. Hâlbuki daha önceden sandalye üzerinde unuttukları balonun üstüne oturmuştu. Bu ara Brigitte; altındaki balonu fark edip çıkardı. Arkadaşlarına sırıtarak
Brigitte - Pardon ya! Balonmuş dedi.
Sonra kendi hallerine gülüp masanın etrafındaki dört sandalyeye yeniden oturdular.
Brigitte saçlarını savurarak
Brigitte – Ruhu ben çağıracağım. Tamam mı? Dedi.
Hepsi o alımlı güzel kıza baktılar. Brigitte dikkatleri üstüne çekmeyi başarıyordu. Brigitte çok ihtiraslı idi. Arkadaşları arasında liderlik vasfı olan; çok ta zeki bir kızdı. Tamam dedi; arkadaşları. Ruhu sen çağır hadi. Brigitte sesini korkunç bir şekilde değiştirmeye çalışarak
Brigitte - Önce gözlerinizi kapatıp el ele tutuşun. Sakın ama sakın ellerinizi bırakmayın. Yoksa Deli Huşi hepimizi öldürür.
Bir kız bir oğlan şeklinde tutuşmuşlardı el ele. Angelina tir tir titriyordu.
Brigitte sesini boğuk bir şekilde.
Brigitte - Huşi Wagner neredesin gelllll.
Diyerek üç kere tekrarladı. O ara rüzgâr pencereyi çarparken mumlar söndü. Gözlerini açtıklarında mumlar sönmüştü. Bağırarak ayağa kalktılar ellerini sıkı sıkıya tutmuşlardı. Bırakmaya da korkuyorlardı; zaten. Birkaç denemeden sonra; Huşi Wagner’in ruhu gelmişti. Öyle korkunçtu ki! Dişlerinin bir kısmı dökülmüş ağzından kan damlıyordu. Huşi kendi saçlarını yoluyordu. Ellerini sımsıkı tutan kafadarlar. Yaptıklarına bin pişman olmuşlardı. Huşi Wagner aralarında en cesaretsiz olan. Angelina’nın üzerine yürümeye başladı. Ağzından kandamlaları yere dökülüyordu. Angelina iyice korkmaya başlamıştı. Diğerlerinin de korkudan ödleri kopuyordu. Deli Huşi ağzından damlayan kandamlasını aldı ve Angelina’nın dudağına ve yanağına sürdü. Angelina artık kıpırdayamıyordu bile. Sanki korkudan kanı donmuştu. Deli Huşi Angelika’nın yanağındaki ve dudağındaki kanı diliyle yalamaya başladı ve benimsin Angelina deyince! Hans Angelika’ya Deli Huşi’nin bir şey yapmasından korkmuştu. Hemen haç işareti olan kolyeyi Deli Huşiye doğrultup
Angelina – Huşi; İsa Meryem aşkına dur.
Haç deli Huri’yi kısa bir süre etkisiz hale getirince. Hans Angelina’yı elinden tuttuğu gibi kendine çekti. Artık elleri çözülmüştü. Başlarına ne geleceğini bilmiyorlardı. Hemen koşmaya başladılar. Umarsızca kaçıyorlardı. Ellerindeki haç işaretini sıkı sıkıya tutuyorlardı.
Erwin - Arkadaşlar doğru kiliseye sığınalım. Papaz efendi bizi korur.
Kestik arkadaşlar kestik. Bu senaryo buraya kadar! Çok korkunçtu; değil mi? Bence değil. Asıl korkunç olan ne; biliyor musunuz? Bütün yabancı korku filmlerinde kiliseye papaza sığınırlar. Haç takarak onu etkin hale getirirler; mutlaka. Kimse der mi! O sahtekâr papaza mı gideceğiz diye. Asla söz konusu bile olamaz. Bizim senaryolarımızda ise hocalar hep sahtekâr.
Marifet ne hoca olmakta ne de papaz. Ancak adamlar her halükarda kilise ve papazı haç işaretini koruyucu, kurtarıcı rolüne koyup Hristiyanlığı yüceltirken; bizim yazarlar maalesef İslâmiyet’e zarar veriyorlar. Korkunç olan sizce ne? El insaf ya! El insaf.
Bu arada bunlara fırsat veren İslâmiyet'e zarar veren hocalarda var. İnanın onların sadece adı hoca; yüce Rabbim ‘Bize bu yaptıklarının hesabını elbet bir gün verecekler.
Çünkü münafık olan insanlar en tehlikeli olan insanlardır.
Unutmayınız ki! Yüce Rab'bim bize şah damarımızdan daha yakındır. Bu dünya kimseye baki değil. Herkes her şeyin hesabını verecek. Orada torpil yok.
"Andolsun, insanı biz yarattık ve nefsinin kendisine fısıldadıklarını biliriz ve biz ona şah damarından daha yakınız." (Kaf 16. Ayet)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.