Mafya diplomasisi!
Söz konusu kendi ülke çıkarları olunca, dünya bile vız geliyor ABD ye. Kendi ülkesindeki kömür endüstrisinin istihdamını artırmak için, küresel ortalama sıcaklık artış limitinin yüzyılın sonuna doğru 1,5 -2 derece artacağı belirtilen rapora, ABD kendi çıkarları söz konusu olunca Paris iklim anlaşmasından çekilme kararı alıyor.
Dünyada mevsimler kaymış, hava kirliliği oluşmuş ani yağışlar sonucu sel felaketleri artmış, ABD’nin umurunda değil. ABD bir tarafa yer küre bir tarafa. Varsa yoksa ABD’nin kendi Ulusal çıkarları, yer küre üzerinde ki hegemonyası. Siz buna ister vahşi kapitalizmin gereği deyin, ister güçlü devlet olmanın gereği deyin.
Bilindiği gibi Paris iklim anlaşması 2015 yılları sonlarında yer kürede yer edinmiş 196 ülke tarafından küresel ısınmaya neden olan sera gazlarını azaltmak gayesiyle Paris’te imzalanarak konuya sınırlama getirilmişti. Anlaşmayı bozan yine kendi Ulusal Endüstrisinde ki istihdam artışını sağlamak için yine ABD oldu. Sözüm ona anlaşmayla fosil yakıt tüketimini azaltıp yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelmekti. Fosil yakıt tüketimini azaltmak ABD için kömür ve petrol gibi yakıtlardan vazgeçerek üretim yapması ABD ekonomisine Trilyonlarca dolarlık ek bir maliyet getirecekti. Ayrıca ÇİN gibi dünya devi olan ülke ile rekabet açısından geriye düşmesine neden olacaktı.
Dünya devi olan en zengin ve dünyanın jandarması olarak adlandırılan ülkenin bencilliğine ben-merkeziyetçi anlayışına bakın. Kapitalizmin daima aç olan karnı hiç doymak bilmiyor. Bildikleri tek şey daha yok mu? Ve daima aç olan bu karnı tok tutmak için dünya üzerinde daha etkin bir konuma gelebilmek için, silah sanayini son teknoloji ile donatarak, savaş sanayini geliştirerek, dünya devletlerine baskı yoluyla silah satarak, çıbanbaşı olan devletleri birbiriyle çatıştırarak bunlara silah satarak nemalanmaya çalışmaktadır.
Son günlerde Ortadoğu ülkelerinde izlediğimiz senaryo bunu doğrulamaktadır. ABD Başkanı TRUMP, önce KATAR terör odaklarının başıdır diyerek hedef gösterilip çevre de ki körfez ülkeleri tarafından tecrit edildi. Çevre devletlerince linç edilen KATAR ile yine ilk halvet olan ABD, Katara 12 milyar dolar silah satarak sarmaş dolaş yandaş oldular. Aynı senaryo Suudi içinde geçerliydi zira 122 milyar dolarlık silah satışı ABD için sağlanmıştı. İşte bunun adına Mafya diplomasisi deniyor.
Dost ve müttefik olarak bildiğimiz ABD bizim ülkemizin terörist dediği PYD terör odaklarına ağır silahlar vererek bize karşı kullanmalarını sağlıyor. Düşmanımızı eğitiyor silahlandırıyor. Ve biz buna hala dost ve müttefik gözüyle bakıyoruz. Söz konusu kendi çıkarı olunca ne iklim tanıyan ne dostluk ve müttefiklik tanıyan bir diplomasiye ancak mafya diplomasisi denir.
İnsan yaşamının sürdürülebilmesi için iklim anlaşmasından ABD’nin çekilmesi, hegemonyası altında bulunan Devletleri haraca bağlaması kaygı vericidir. Bundan sonra yapacağı anlaşmalara imza atması da güven verici olmayacaktır. ABD verdiği taahhütlerden sadece kendi ülke çıkarları söz konusu olduğunda çekilmesi siyasetteki güvenilirliğini de tartışılır hale getirmektedir. Müttefik olarak kuyruğuna takıldığımız ve ondan icazet alarak yol haritamızı belirlediğimiz ABD’nin bu tutumu Türk siyasetine de uyarı teşkil etmelidir.
Kendi güvenliği söz konusu olunca, 226 ton ağırlığında 250 ton yük taşıyabilen, 30 bin fit yükseğe çıkarak uzaydan roket fırlatan uzay aracı yapacaksın, ama Türkiye’nin güvenliği konu olunca da bize düşman terör odaklarıyla, YPG-PYD ile dost olup silah verecek eğitecek, benim aslan gibi vatan evlatlarımın şehit olmasına neden olacaksın!
Dünyamızın atmosfere en çok sera gazı yani karbondioksit-metan –ozon gibi gazları salarak yer kürede ki iklim dengesini bozan iki ülkesi var. ABD ve ÇİN Paris’te yapılan anlaşmayla bu dengeyi bozan sadece ABD oldu. Çin dünya ya en çok sera gazı yayan ülke durumunda olmasına rağmen anlaşma metnine AB ülkeleriyle birlikte sadık kalarak yenilenebilir enerji kaynaklarını devam ettirip geliştirmeye çalışacaklar.
ABD’nin almış olduğu iklim anlaşmasından çekilme kararı bu konuda mücadele veren ülkeler arasında lider sorunu yaratmıştır. Bu karar çevre ve ABD’nin dünyada ki lider pozisyonu için bir gerilemedir. ÇİN bu kararla ABD liderliğinin yerine geçebilecek tek adaydır. Verdiği karar ve anlaşmaları kendince çıkarları doğrultusunda değerlendirerek yok sayan ABD güven sarsıcı tutumu ile Türkiye tarafından da değerlendirilmeye alınmalıdır. Verdiği söz ve anlaşmalara sadık kalmayanların müttefikliği de dostluğu da düşündürücüdür. Vaktiyle Türkiye de Büyükelçi olarak görev yapan HENRY KİSSİNGER’ in şu sözleri ABD’nin ne olduğunu vurgulamıyor mu?