Dursun Erkılıç

Dursun Erkılıç

Naim Süleymanoğlu’na gazetecilik borcum vardı…

Naim Süleymanoğlu’na gazetecilik borcum vardı…

Naim Süleymanoğlu, kendisine en yakışan yakıştırma olan Cep Herkülü’ unvanını kazandığı günlerde yanına yanaşmak zordu. Rekor üstüne rekor kırarak dünya medyasının manşetlerinden inmeyen, düşmeyendi…

Kendi ifadesiyle “Yaşamadığım, görmediğim şey kalmadı” diyen biriydi, öldü… O, çok farklıydı. Dünya ve Türk halter tarihinin altın isimiydi. Efsaneleşirken sayısız rekorlar kırarak olimpiyat, dünya ve Avrupa şampiyonu oldu…

***

Naim Süleymanoğlu'nun 1986 yılında Türkiye'ye getirildiği dönemde Türkiye Halter Federasyonu Genel Sekreterliği görevinde bulunan merhum Kenan Nuhut, birçok gazetecinin olduğu gibi benim de çok özel bir dostumdu. Halter üzerine çok sohbet ettik, röportajlar yaptık. Söylediği şey, Türk halterinin Naim ile dünya çapında bir şöhrete ve ağırlığa sahip olduğuydu.

***

Naim Süleymanoğlu'nun vefatının üzerinden 6 yıl geçmiş.

Dünyayı kasıp kavurduğu günlerin ardından sığındığı yer Ankara’nın Keçiören ilçesinin Çalseki Köyü (mahallesi) idi…

Köyün önce sakini, sonra emlakçısı, ardından da muhtarı olan Vahit Kargalıoğlu, hemşehrim ve çocukluk arkadaşımdı. Bu yüzden Çalseki’ye sık giderdim.

Bir gün bahçesinde otururken, “Naim şurda oturuyor” dedi. Naim dediği dünya halterinin gelmiş geçmiş en büyük ismiydi. İşaret ettiği yöne baktım, bir barakanın çatısı görünüyordu…

- Şu paslı baraka mı?
- Evet, orada oturuyor…
- Ne yapıyor arada?
- Rus sevgilisiyle yaşıyor…
- Nasıl yani…
- Arıcılık yapıyor, Herkül adı altında bal üretiyor…

“Gidip ziyaret edelim” dedim ama Vahit ‘olmaz’ dedi.

- Onu çağırırız, burada konuşuruz…

Aradı ve Naim geldi!

Devletimiz kendisine çok yardımda bulunmuş, danışman olarak maaşa bağlamıştı ama Naim, dünyayı kendisine hayran bırakan birinden hayatını idame ettiren birine dönüşmüştü.

***

Gazeteci refleksiyle röportaj yapayım dedim ama ne kendisinin gönlü vardı ne de Vahit sıcak baktı. Kendi kendime ‘ileride’ dedim…

O gidince Vahit’e, “Çok şaşırdım, Naim’in bu dağ başında ne işi var” diye sordum…

Değişik, önemli şeyler anlattı ama “Bu dünyada yaşamadığım şey kalmadı” demiş olması çarpıcıydı. Neticede Ankara’nın sonradan mahalle olan ve az bilinen bir köyünde yaşıyordu…

***

Çok istememe rağmen bir daha bir araya gelemedik…

Dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan özellikle rahatsızlığı döneminde yakından ilgilense de önce Naim ayrıldı aramızdan sonra Vahit…

Vahit ile çevreyi dolaşırken vardığımız komşu köy Güzelyurt idi. Bu köyün önceki adı ‘Geldibuldu’ imiş! Balkan göçmeni kardeşlerimizin gelip, bulup yerleştiği için böyle bir isim verildiğini söylemişti Vahit. Hikayesi de olan bu güzel isim değiştirilmiş…

Belki de Naim o köyde yaşayanlar yüzünden gelmişti buralara…

***

Tüm bu bilinmezlikleri sorup yazmadığım için benden gazeteci olmaz! Affet Naim; büyük sırlarla gittin ve o sırra eremedim…

***

NOT: Naim ile röportaj yapamadım ama Kenan Nuhut’u ziyarete gelen Bulgaristan’da Naim Süleymanoğlu ve Halil Mutlu gibi birçok sporcu yetiştiren halterin efsane isimlerinden Enver Türkileri ve uzun süre yardımcılığını yapan Cafer Topçu ile röportaj yapmıştım. Bir gün özetlerim…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Dursun Erkılıç Arşivi