Dursun Erkılıç

Dursun Erkılıç

Öldürdüğü Türklerin etini yiyen yamyam haçlılar

Öldürdüğü Türklerin etini yiyen yamyam haçlılar

Batı, barbar yüzünü ne kadar gizlerse gizlesin, tarihe ışık tutan sözlü ve yazılı belgelerde kanlı notlar, anekdotlar olarak bugünlere ulaşmıştır…

Son haçlı seferi olarak, Hazreti İsa’nın çarmıha gerilmesinden sorumlu Yahudilerin, Gazze’deki Hıristiyan destekli katliamlar sayılırsa; onun hemen öncesinde; Amerika Başkanı bücür Bush’un, (kendi işi) 11 Eylül’ün ardından, sözde terörle mücadele adına ‘Haçlı Seferi’ başlattığını söylemesi vardır. “Ya bizdensin ya karşı taraftan” diyerek Afganistan ve Irak’ı işgal eden Amerika, nihayetinde buralardan çekilmiş ama arkasında milyonlarca insanın canını, kanını bırakmıştı…

Tarih içindeki haçlı seferleri ise 1096-1291 yılları arasını kapsar ve Batı’nın kana doymazlığının tescilli belgesidir…

PAPA - KRAL KAVGASI VE DİN BAHANE, YAĞMA ŞAHANE!

Yoksulluğun, açlığın, kilisede post kavgalarının, prensliklerde ve krallıklarda taht kavgalarının yaşandığı Orta Çağ karanlığında debelenen Avrupa’nın hakim güçleri gözlerini Doğunun zenginliklerine dikmişti…

Krallara önünde diz çöktüren papalar, hem kendileri için tehdit olanları Vatikan’dan uzaklaştırmak, hem bu vahşilerin yağma ile zenginleşmesini sağlamak hem de 1071’de Anadolu’yu yurt edinen Türkleri durdurmak için haçlı seferlerinin yolunu açtı. Gerekçeleri dini söylemlerdi elbette. Yoksul köylülere, “Hacı olacaksınız, Hazreti İsa’nın öcünü alacaksınız ve cennete gideceksiniz” diyen papalar, çekirge sürüsü gibi önüne çıkan ne varsa yok edip yutan bir vahşiler ordusu kurarak Doğuya saldı. Nihai hedef Kudüs idi elbette…

Katoliklerden oluşan bu ordular, ilk büyük darbeyi dindaşı olanlara vurdu ve başta İstanbul’dakiler olmak üzere önlerine çıkan tüm Hıristiyanları katlederek ilerledi…

1096-1099 tarihleri arasındaki Birinci Haçlı Seferine katılan barbarlar, Urfa’da ve ardından Antakya’da Haçlı devletleri kurdu ama Kudüs’e doğru ilerleyiş sürüyordu. Yorgunluktan ve açlıktan gözü dönen vahşiler arkalarında yakılıp yıkılmış yerler bırakarak 1098’de Suriye’ye vardı. Ma’arrat’ün-Numân şehrini ele geçiren haçlılar yağma ve katliamların yanında akıl almaz barbarlıklara imza attı…

Haçlılar, öldürdükleri Türk ve Müslümanların cesetlerini yiyerek doyurdu karınlarını.

Bu insanlık dışı yamyamlık olayları, Birinci Haçlı Seferine katılan Latin tarihçilerin notlarıyla bugünlere ulaşmıştır.

ÖLDÜRDÜKLERİ TÜRK VE MÜSLÜMANLARIN ETİNİ YEDİLER

Her ne kadar ‘açlık’ mazeret gösterilerek vahşete kılıf uydurulmaya ve olay hafifletilmeye çalışılsa da Türk ve Müslüman nefretiyle doldurulmuş olan haçlıların yaptıkları, o dönemi irdeleyen Avrupalı tarihçilerin değerlendirmelerine şöyle yansır:

- Ma’arra’da uzun süre kalan haçlılar arasında yamyamlık olayları patlak verdi. Onlar, Müslümanların cesetlerini kızarttılar ve yediler…

Aynı barbarlık Antakya’da da görüldü. Yaşananları değerlendiren Avrupalı tarihçiler France, Heng ve Runciman, insanlık dışı olayları belirtmekle birlikte, “açlık ve kıtlık” olaylarını gerekçe göstererek, ‘böyle durumlarda olabilir’ demeye getirmiştir!

Ordu içinde yer alan ve gördüğünü, duyduğunu yazan bir haçlının notları ise şöyle:

- Biz ordayken (Antakya), surların dışında yağmalayacak hiçbir şey olmadığı için, gerek uzun kalıştan veya gerekse de o kadar çok aç olduklarından dolayı adamlarımızdan bazıları ihtiyaçlarını karşılayamadı. Bu yüzden onlar ölülerin karınlarını yardılar, çünkü onlar Müslümanların bağırsaklarında Bizans altını bulmayı umuyorlardı. Ve diğerleri ölülerin etini dilimlere ayırdılar ve yemek için pişirdiler.

***

Bugün insan hakları dersi vermeye çalışanların dünü böyle. Bugüne gelirsek; dün fırınlarda yaktıkları Yahudilerin Filistinlilere yaptığı zulmü ve katliamları desteklerken, muhtaç oldukları vahşiliği, damarlarında dolaşan kandan alıyor olmalı yamyam haçlılar!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Dursun Erkılıç Arşivi