İrfan Paksoy

İrfan Paksoy

Önemli bir misâfir - 1

Önemli bir misâfir - 1

GİRİŞ…

İki bölümden ibaret bu makale dizisinde emekli İngiliz generali ve mebusu Charles Vere Townshend’in Temmuz 1922 ayının ikinci yarısında gerçekleşen Türkiye ziyaretinden bahsedilecektir. Makale dizisinin bugünkü ilk bölümünde Sakarya Muharebesi’nin sonucu, ertelenen taarruz kararı, Mustafa Kemâl Paşa’nın stratejik taarruz kararını Batı Cephesi Komutanı, Genelkurmay Başkanı ve Millî Müdafaa Vekili ile paylaşması, Tümgeneral Townshend’ın kim olduğu, esaret dönemi ve Mondros Mütarekesi öncesinde İngiltere nezdinde yaptığı arabuluculuk faaliyeti, emeklilik sonrası Avam Kamarasına mebus olarak seçilmesi, Millî Mücadele dönemine ilişkin isabetli değerlendirmeleri ile Türkiye ziyaretine olumlu cevap verilmesinden bahsedilecektir.

SAKARYA…

Başkumandan Mustafa Kemâl Paşa’nın dirâyetli sevk ve idaresinde 23 Ağustos-13 Eylül 1921 tarihlerinde gerçekleşen Sakarya Muharebesi Yunan Küçük Asya Ordusu (KAO) [1] kuvvetlerinin Sakarya Nehrinin batısına atılmasıyla sonuçlanıştı.

ERTELENEN STRATEJİK TAARRUZ…

Kayda değer ölçüde silah, mühimmat ve lojistik eksiklikleri bulunan Türk ordusunun KAO’yu Anadolu’dan söküp atacak stratejik nitelikteki bir taarruz harekâtı önce 1922 baharına sonra da yaz mevsimine ertelenmişti.

TAARRUZ KARARI…

Gazi ve Müşir Başkumandan 16 Haziran 1922 tarihinde, dokuz ay önce Sakarya’da durdurulan ve püskürtülen KAO’yu Anadolu’dan söküp atmak üzere taarruza geçme kararı almış, bu kararını da sadece üç kişi ile paylaşmıştı. Bunlar da Edirne Mebusu [2] ve Batı Cephesi [3] Kumandanı Mirlivâ (Tümgeneral) İsmet (İnönü) Paşa, Kozan [4] Mebusu ve Genelkurmay Başkanı Birinci Ferik (Orgeneral) Fevzi (Çakmak) Paşa ve Millî Müdafaa Vekili Mirliva Kâzım (Özalp) Paşa [6] idi.

TÜMGENERAL TOWNSHEND…

İngiliz Hindistanı’nda [7] Poona kentinde bulunan 6. İngiliz- Hint Tümenine komuta eden İngiliz Tümgenerali Charles Were Townshend I. Dünya Savaşı’nın ikinci yılında 1915 yılında komutasındaki bu askerî birlik ile birlikte Irak Cephesi’ne atanmasıyla Türklerle karşı karşıya gelmişti. Tümgeneral Townshend, Irak İngiliz Sefer Kuvveti emrinde 6. İngiliz-Hint Tümeni komutanıydı. Bağdat’ı almak için 1915 yılı güzünde başlattığı ileri harekât 29 Nisan 1916 tarihinde Irak Cephesinde Kutü’l-Amâre’de kendisi ve komuta ettiği tümenin esir alınmasıyla sonuçlanmıştı.

ESÂRET VE MÜTÂREK’DE ARABULUCULUK…

Kendisi esir olarak iki buçuk sene İstanbul Heybeliada ve Büyükada’da kalmış, misafir gibi muâmele görmüştü. Townshend savaşta ve esâreti sırasında Türkleri daha yakından tanımış, Türklere duyduğu saygı ve sevgi artmış, bu zaman zarfında ve Avrupalılar nezdinde hayatının sonuna kadar Türklerin menfaatlerini savunan az sayıda Türk dostlarından biri olmuştu. Mondros Mütârekesi [8] öncesinde de Osmanlı devlet ricâlinin Mütâreke için İngilizlerle irtibatı Onun aracılığıyla sağlanmıştı.

AVAM KAMARASI ÜYESİ TOWNSHEND…

Mütâreke’den sonra esâreti sona eren Townshend 1918 güzünde ülkesine dönmüş, 1920 yılında da askerlikten ayrılmıştı. Takip eden iki yıl zarfında mebus olarak İngiltere Parlamentosunda Avam Kamarası’nda [9] görev yapmıştı.

TOWNSHEND’IN AVAM KAMARASINDAKİ KONUŞMASI…

Townshend 24 Mayıs 1922 tarihinde Avam Kamarasında yaptığı konuşmada “İngiltere’nin Anadolu politikasını eleştirmiş, Batı Anadolu’da devam eden Türk-Yunan Savaşı’nın derhal durdurulmasını aksi hâlde İngiltere’nin, Türkleri Bolşevik Rusların kucağına atmış olacağını yakın dostluk ilişkisi içinde olduğu İngiltere Dışişleri Bakanına da gönderdiğini ifade ettiği bir mektupta da İstanbul’un işgâl edilmiş olmasının çılgınca bir hareket ve hata olduğunu” ifade etmişti.

TOWNSHEND’IN TALEBİNE CEVAP…

Townshend mebus iken Paris, Madrid, Karslbad ve Suriye seyahatinin ardından Anadolu’ya da gelmişti. Türkiye’ye olan bu son ziyaretinde de Türkler tarafından yine iyi karşılanmış, daha önce Paris’te iken TBMM Paris temsilcisi nezdinde yapmış olduğu müracaat gereği “Ankara’ya geldiği takdirde misafir edileceği” belirtilmişti.

TOWNSHEND ADANA’DA…

Townshend’in Fransız mandası [10] Suriye’den sonra 17 Temmuz 1922 tarihinde Halep üzerinden İskenderun’a ve 22 Temmuz’da Adana’ya gelmişti. Townshend Adana’ya geldiğinde Valilik tarafından resmî törenle karşılanmış, sonrasında Yeni Adana gazetesine verdiği beyanatta “Türklerin savunucusu olmakla gurur duyduğunu, Türklere olan muhabbetini her vesile ile bilhassa da Avam Kamarasında yaptığı çeşitli konuşmalarıyla ispatladığını İngiltere kamuoyunda Türkleri haklı kılan anlayışın gittikçe kuvvetlendiğini, bu yüzden İngiltere’de son günlerde Türkler lehine bir eğilim başladığını” belirtmişti.

Not: Devam edecek

SONNOTLAR

[1] Küçük Asya Ordusu (KAO), Kurtuluş Savaşı’nda Batı Anadolu’yu işgâl eden ve Batı Anadolu’da Türk kuvvetlerine karşı savaşmış Yunan ordusudur. Bu ordunun büyük bölümü 26.08-18.09.1922 tarihlerindeki Büyük Taarruz ve sonrasındaki Tâkip Harekâtı esnasında TBMM Orduları tarafından imhâ ve esir edilmiştir.

[2] Millî Mücâdele döneminde, dönemin olağanüstü şartları nedeniyle ordu ve kolordu komutanları ordudaki mevcut görevlerine ilaveten I. TBMM’de de milletvekilleri idiler.

[3] Haziran 1922 ayı itibarıyla ya da Büyük Taarruz öncesinde Batı Cephesi Komutanlığının ana bağlıları şu şekildeydi: Mirlivâ Nureddin (Konyar) Paşa komutasında 1. Ordu, Mirlivâ Yakup Şevki (Subaşı) Paşa komutasında 2. Ordu, Mirlivâ Fahrettin (Altay) Paşa komutasında 5. Süvari Kolordusu ve Miralay Halit (Karsıalan) Bey komutasındaki Kocaeli Grubu.

[4] Kozan Sancağı, ilk olarak 1519-1540 yılları arasında Osmanlı (Osmanlı mâliyesinde vergiye esas olan insan ve mal varlığını tespit etmek için yapılan sayımların kaydedildiği defterler olan) tahrir defterlerinde kayıt altında gözükmüştür. Bu sancak, kuruluşundan yıkılışına kadar Adana Eyâletinin bir sancağı olmuş ve Osmanlı Devleti’nin yıkılışına kadar bu durumu devam etmiş, Osmanlı Devleti yıkıldıktan sonra Türkiye Cumhuriyeti'nin yeni idarî birim düzenlemeleriyle birlikte 1926 yılına kadar il olarak kalmış, 1926 yılında da Adana’ya bağlı bir ilçe yapılmıştır.

[5] Kâzım Özalp (1882-1968), Türk kara kuvvetleri subayı, generali ve siyasetçisi. Balkan Savaşlarında ve I. Dünya Savaşı’nda değişik cephelerde aktif görevlerde bulunmuş, Kurtuluş Savaşı’nda Sakarya Muharebesi’nde gösterdiği başarılar nedeniyle 12 Eylül 1921 tarihinde mirlivâ rütbesine terfî etmiş ve paşa olmuş, 7 Eylül 1921 tarihinde 3. Kolordu Komutanı olarak atanmış, 1921 yılı sonunda bu görevden ayrılarak 14 Ocak 1922 tarihinde TBMM Millî Müdafaa (Savunma) Vekili (Bakanı) görevini üstlenmiş, Büyük Taarruz ve Dumlupınar Meydan Muharebesinden sonra 25 Eylül 1922 tarihinde ferik (korgeneral) rütbesine, 30 Ağustos 1926 tarihinde birinci ferik (orgeneral) rütbesine terfî etmiş, 6 Temmuz 1927 tarihinde kendi isteğiyle askerlikten emekliye ayrılmış, 1924 ve 1935 yılları arasında da TBMM Başkanlığı görevini sürdürmüştür.

[7] İngiliz / Sömürge Hindistanı, 1858'den 1947'ye kadar İngiltere’nin sömürgesinin adıdır. İngiltere kontrolündeki bölge hâlihazırdaki Hindistan, Pakistan, Bengladeş, ve Mynmar ülkelerini kapsamakta olup yöneticisi de İngiliz kralıydı.

[8] Mütâreke, silah bırakışması ya da ateşkes antlaşması, devletler hukukuna göre kesin barış antlaşması yapılıncaya kadar yürürlükte olabilecek bir belgedir. Bunun iki şekli mevcut olup, bunlardan birincisi ateş kesilmesi / silah kullanımının durdurulması (ceasfire) ki, bölgesel savaş yerinde yaralıların ve ölenlerin kaldırılması gibi bazı zorunlu durumlar karşısında savaşı kısa bir süre durdurmak, ikincisi ise mütâreke yahut silah bırakışması (armistice) ise hukukî bakımından bazı kuralların belirlendiği bir uygulamadır.

[9] Avam Kamarası: İngiltere’de 13. ve 14. Yüzyılda oluşmaya başlayan, halihazırda da üyeleri (en çok) beşer yıllık dönemler için seçimle işbaşına gelen milletvekillerinden oluşan alt meclistir. Bu meclisin toplanma yeri İngiltere’nin üst meclisi olan (günümüzde üyeliği çeşitli yollarla ve tarzlarda Kral veya partiler tarafından atanma yoluyla gerçekleşen) Lordlar Kamarası (Meclisi) ile aynı yer olan Westminster Sarayı’dır. Bu meclisi oluşturan 650 üye, parlamento dağılana kadar, ülkedeki her seçim bölgesinden oy çokluğu sistemi ile seçilip, seçildikleri bölgeyi temsil eder. Hükûmet sadece bu meclise karşı sorumlu olup başbakan da kamarada çoğunluğun desteğini sağladığı müddetçe makamında kalabilir.

[10] Manda, Fransızca “yetki, görev” anlamına gelmekte olup, I. Dünya Savaşı'ndan sonra bazı az gelişmiş ülkeleri, kendi kendilerini yönetecek bir düzeye eriştirip, bağımsızlığa kavuşturuncaya kadar MC adına yönetmek için bazı büyük devletlere verilen yetkidir. Manda kavramı ilk kez 1919 yılında Paris Barış Konferansı’nda gündeme gelmiş olup, 28 Haziran 1919 tarihinde imzalanan MC Sözleşmesi'nin 22. maddesinde resmen tanımlanmıştır. Manda projesinin temelinde, I. Dünya Savaşı'nda yenilen Osmanlı Devleti ve Almanya'dan ayrılan ve Avrupa dışında kalan bölgelerin yönetimi sorunu vardı. Dünya kamuoyunda sömürgeciliğe duyulan tepki nedeniyle, bu ülkelerin doğrudan galip devletler arasında paylaşılması uygun görülmemiştir

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
İrfan Paksoy Arşivi