Cemal Kayı

Cemal Kayı

Rakı

Rakı

Bir kadeh vücuda yarar

İkincisi makûl karar

Üçüncüsü kafayı sarar

Dördüncüsü keseye zarar

Beşincisi zihni yorar

Altıncısı hatır kırar

Yedincisi plân kurar

Sekizinci bela arar

Dokuzuncu vurur kırar

On'da yargıç soru sorar!

Ortaokul'u, Kırıkkale Keskin'de okudum. Yirik Yaşar adında birisinin lokantası vardı. Akşam karanlığı çöküp, çarşı pazar boşalıp, insanlar koltuk altlarında üçer beşer ekmek, ellerinde sebze meyve dolu filelerle yorgun argın evlerine dönerlerken, ilçenin EKABİR takımı, sanki havanın kararmasını bekliyorlarmış gibi Yirik Yaşar'ın lokantasının yolunu tutarlardı...

Yirik Yaşar, uzun boyluydu karayağız denilen tipte, kim bilir hangi kabadayılık günlerinden kaldığı belli olmayan bıçak yarası izi, üst dudağında ağzının sağ alt tarafından sağ burun deliğine kadar uzanıyordu. Sanırım, bu kesikten dolayı adının önüne yirik yaftası lâkap olarak eklenmişti. Beyaz gömlek, üstüne oymalı yelek giyen Yirik Yaşar, gümüş köstekli cep saatinin zincirlerini yelek ceplerinin üstüne sallandırırdı...

Çarşı boşalır, bazıları günün gündüz kısmını bitirip, geri kalan bölümünü evlerine çoluk çocuklarına taşırlar çarşıyı yorgunluklarıyla, korkularıyla endişeleriyle birlikte mahalle bekçilerine terk edip giderlerken, aynı şehrin Kaymakamlık binasının hemen altındaki Yirik Yaşar'ın meyhanesinde hayat yeni başlardı.

Allı Turnam bizim ele varırsan

Şeker söyle kaymak söyle bal söyle

Eğer bizi suâl eden olursa

Boynu bükük, benzi soluk yar söyle...

Nameleriyle Hacı Taşan'ın saz ve sözü eşliğinde kadehler kaldırılır türküden türküye, coşkudan coşkuya geçilir sesler dışarıya taşar, gece yarı edildikten sonra evlerin kuytusuna, fırınların sıcak duvarlarına sırtını vermiş tanıdık bekçiler selamlanılarak evlere varılırdı...

Çocuk merakımla, gündüz içki olmadığını bildiğimden meyhanenin içini görmek için çorba içer, duvarları araştırırdım. Sarararak asıl rengini kaybetmiş duvarlarda genellikle bağlama, keman davul gibi müzik aletlerinin yanında içki içenlere UYARI niteliğindeki yukarıya sözlerini aldığım tabela yılların tozu içinde yamuk bir şekilde asılı dururken karşı duvarda da;

“BAŞLASIN FASIL, İÇELİM USUL USUL” Tabelasını görürdünüz.

Güneş ışığı altında su ile meyvenin Fermentasyon (Mayalanma) işlemine tabi olması sonucu tesadüfen bulunan alkollü içeceklerin tarihinin MÖ 10.000. yıllarına kadar dayandığı söylenmektedir. Bilinen ilk alkollü içkinin bira olduğu, Çinlilerin MÖ 4000 yılında şarap yaptıkları tarihi belgelerdedir.

Türklerde alkollü içki tüketimi Orta Asya dönemden başlar. Alkol oranını çok düşük %1-2-3’lerde olduğu söylenen KIMIZ yemek yerine dahi kullanılmıştır. Bunun yanında Türklerde Orta Asya döneminde bira ve şarap benzeri içkilerin yapıldığı gene tarihi kayıtlardadır.

İslamiyet’te, "Aslolan ayık ve ciddi olmaktır. Kendinden geçmiş bir vaziyette lezzetin rehaveti içinde bulunmak makûl değildir, bunların bir takım faydaları vardır ancak zararları faydalarından çoktur diyen (Bakara 2/219)"suresiyle, Medine döneminde içki içmek ve zevk verici maddeler kullanmak yasaklanmıştır.

İslam dininde yasak edilmesine rağmen her devirde ve her dönemde gerek İslam ülkelerinde gerekse Türklerde; Selçuklu dönemlerinde, Osmanlı döneminde her kesimden insanlar tarafından içki içilmiş, yasaklama içkiye olan rağbeti daha da artırmıştır.

Rakı, Türkiye coğrafyasına, Türklere özgü olup geleneksel bir içkidir. 5. Yüzyılda Doğu Roma İmparatorluğunda Rakı benzeri bir içkinin varlığı tespit edilmiştir. 11. yüzyılda Türkler tarafından öğrenilerek daha çok Bektaşi kökenli kişilerce Anadolu'da ve Rumeli'nde üretimi yapılmıştır.

Abdülhamit taraftarları her ne kadar saçma argümanlar ve yanlış bilgiler eşliğinde inkâr etseler de ilk Rakı Fabrikası,1880 yılında Osmanlı döneminde, Abdülhamit'in Baş Mabeyincisi Sarıcızade Ragıp Paşa tarafından Tekirdağ yolu üstünde bulunan Urumeli Çiftliğinde açılmış; Urumca Rakısı, Bozcaada Rakısı, Denizkızı Rakısı markalı rakılar da dönemlerine damgalarını vurmuşlardır...

Ey zahit şaraba eyle ihtiram

İnsan ol cihanda bu dünya fani

Ehline helaldir na ehle haram

Biz içeriz bize yoktur vebali

Sevap almak için içeriz şarap

İçmezsek oluruz düçarı azap

Senin aklın ermez bu başka hesap

Meyhanede bulduk biz bu Kemali

Kandil geceleri kandil oluruz

Kandilin içinde fitil oluruz

Hakkı göstermeye delil oluruz

Fakat kör olanlar görmez bu hali.

Sen münkirsin sana haramdır bade

Bekle ki içersin öbür dünyada

Bahs açma HARABİ bundan ziyade

Çünkü bilmez haram ile helali

Tarihin her döneminde tartışılarak günümüze kadar gelen içki (ALKOL) konusu günümüzde de devam etmekte, tartışmaların sonu hakaretlere, kavgalara kadar varmaktadır. Oysa sıkı ŞERİAT kurallarıyla yönetilen ülkelerde; yasak'ın ilgi “YASAK İLGİ DOĞURUR” doğurduğundan içki tüketiminin açık toplumlardan aşağıda olmadığını istatistikler göstermektedir.

LAİK sistemde içki içip içmemek bir tercih meselesidir. Ülkede yüksek oranda vergi alınarak alkollü içki fiyatlarının yüksek tutulması içki içenleri sahte içkilere yöneltmekte bu da ölümlere sebep olmaktadır...

Sohbetlerde muhabbetlerde, eğlencelerde içki, içenler için sohbetin, muhabbetin eğlencenin ARACI olması gerekir, içki ARAÇ olmaktan çıkıp AMAÇ olmaya dönüşürse kötü sonuçlar doğuracağı da bir gerçektir...

Saygılarımla...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Cemal Kayı Arşivi

Atlar

15 Mart 2023 Çarşamba 00:05