Seçmen kendi benzerini seçmiştir!
Bu millete ne verdinizde ne istiyorsunuz? Ne ekildiyse o biçiliyor. Ülkenin durumu ortada. Tarla belli tohum belli. Tarlaya kabak ekipte domates hasat edebileceğinizi mi sandınız? Ülkenin ekonomi de tarımda sanayide geldiği durum da iç açıcı değil. Sistem değişmesine değişti de, var olan enkaz geçmişte ki sistemin muktedirlerinin yarattığı enkaz değil mi? Şimdiye kadar çözüm getiremeyenler ancak şimdiden sonrada çözüm getiremezler. Ancak var olan sorunu büyüterek götürürler. Sistem değişse ne olur? İktidar tek kişinin iki dudağı arasına bırakılsa ne olur? Tarla belli ektiğin tohum belli. Senin zihniyetin değişmedikçe ne değişecek?
Ekonomide-sanayide-tarımda içerde ve dışarıda ülkenin vardığı nokta ortadadır. İki yılı aşkın bir sureyle ülke OHAL ile idare edilebilmektedir. Bunu kaldırmadan gelişme sağlanamayacağını hemen her kesim seslendirmektedir. Ancak iktidarın küçük ortağı olacak olan ve kilit durumunda ki parti OHAL için uzatılması yönünde tavır sergilemektedir. Büyük ortağın ise tavrı sure bitiminde kaldırılması yönünde olmasına rağmen kesinlik kazanmamıştır. Piyasalar hâlâ tedirgindir. Siyasi muktedirin vereceği kararın yatırımcıda oluşturacağı güven önemlidir.
Artık seçim bitmiş ortalık durulmaya başlamıştır. Yeni seçimle gelenler neredeyse kürsüden tutmayacakları yeminleri etmek üzeredirler. Geçmişte yaratılan enkazın kaldırılmasını yine kaldırmak görevi aynı muktedirin elindedir. Madem her yönüyle sorun yaratan sistemdi ve enkaz üretiyordu işte şimdi göreceğiz hanyayı-Konya’yı. Sistemin yarattığı insan modeli bellidir zihniyette bellidir tarlada bellidir. Buyurun meydan sizin! Şimdiye kadar plansız-programsız yapılan tüketim politikasını, tüketim ekonomisini terk edip üretim ekonomisine geçebilecek misiniz? Yarattığınız rant ekonomisinin yerini üretim ekonomisi alacak mı?
Son zamanlar da bozuma uğrayan sadece, ekonomi-sanayi-adalet mi? değil elbette! Kurallardan tutun kurumlara, doğadan çevreye kadar birçok şeyde bozulma var. Madem sistem değişti zihniyette değişmeli çağa-teknolojiye uygarlığa ayak uydurmalı. Artık eskiden olduğu gibi tutucu-gerici partizan tutum ve davranışlara devam edilirse toplumda ki ayrışma-kutuplaşmayı önlemek güçleşir. Yine yanlış yapılan siyasetle yol alınmaya devam edilirse sonuç başarı getirmez. Bu günkü enkazın yığınlara dönüşmesine neden olur. Ancak onarım hak-hukuk-adalet ve demokrasi ile başlarsa ona eşlik edecek olan ekonomide-sanayide yol alır. Ülkede varılan tablo yaşanan olumsuzluklar ortadadır. Ülke adeta dış borç batağı haline gelmiştir. Dün ihracını yaptıklarımızı bugün ithal ederek ithalata esir düştük. Ülkedeki üretim yapısı katma değer yaratamamaktadır.
Türkiye sıcak para bağımlısı bir ekonomi durumuna getirilmiştir. Seçim sonuçları bize göstermiştir ki, Türk milletinin yarısının Kuvvetler ayrılığının kaldırıldığı, hukuk devletinin yok edildiği, laik Cumhuriyetin sıfırlandığı, nüfusumuzun 49 milyonunun yoksulluk 14 milyonunun açlık sınırında yaşadığı mutfak enflasyonunun %30’u aştığı hesap sorulamayan tek adam tarafından yönetilen bir Türkiye’den yana olduğunu gördük. Doğrusu şaşırmadık. Ne ektiysek onu biçtik. Sabah erkenden kalkıp gidip işi bitirin diyenlerin aldığı sonuç belli olmuştur. Hiç bir anket ve kuruluşun % 5’ten fazla şans tanımadığı MHP, sürpriz yaparak %11 gibi bir rakama ulaşmıştır. Yine doğu ve güneydoğuda sürpriz sonuçlar elde edilmiştir. Mümkün görülmeyen yerlerden elde edilen oylar kuşku yaratmaktadır. Ekonomisi çıkmaza girmiş borç batağına esir düşmüş, enflasyonun gelirleri erittiği işsizliğin ayyuka çıktığı bir ülkede, ülkeyi yönetenlerin ve ortaklık yapanların sandıktan başarı ile çıkması düşündürücüdür.
2002 de AK Parti iktidarı krizden çıkışa denk gelmişti. IMF-Kemal Derviş politikalarının yarattığı acı reçetelerin bedelini bir önceki hükümet öderken, bunun nemasını yiyen AKP iktidarı oldu. 2007 sonrası rehavet döneminin başlamasıyla ortaya yığılan sorunlar sonuçta korkulanı da beraberinde getirmiştir. Bu süreç içersinde hiç olmadık bir şekilde ve sözlerle birbirlerini karalayarak yol alanların seçim sürecine girildiğinde yakınlaşarak sağladıkları birliktelik ve ortaya çıkan sonuç üstelik ülkücü camianın MHP’den koparak İYİ Parti’de yer almasına rağmen sandıktan bu denli başarıyla çıkılmasına da tereddütle bakılmasını akla getirmektedir. Feryadımız ülkemiz ve milletimiz içindir hiçbir partinin ya da kurumun kuyruğuna yapışık değiliz. Amacımız doğruyu dile getirmek doğruyu seslendirmektir. Ülkenin girdiği girdabı milletimizin uğradığı haksız uygulamaları dile getirmektir amacımız.
Ekonomimizin sorunları bellidir. Hemen her konuda tek kişinin vereceği kararlara yabancı güven duyup gelmeyecektir. Yatırımcı ne ile karşılaşacağını bilmediği hukukun işlemediği bir piyasaya girmez. Yatırımın olmadığı bir piyasada da ekonomi gelişmez. Siyasi muktedirin çözüm önerileri piyasayı rahatlatacak huzur verecek nitelikte olması gerekir. Gerçeğe dayalı şeffaf ayakları yere basan politikalarla ülkeye yatırımcı çekilmelidir. Sürekli açık vererek sürekli borç alarak bir ekonomiyi geliştirmek mümkün değildir. Şu anda Türkiye dünyanın en yüksek faiziyle borç alan ülkesidir. Son 16 yılda faiz lobisine 151 milyar 34 milyon lira ödenmiştir. Dış borcumuz son bir yılda 49 milyar dolar artarak 467 milyar dolara ulaşmıştır. Bu durum milli gelirimizin %50’sini aşmış durumdadır. Ülke iflasın eşiğine gelmiş ama siz muktedirler kalkmış hâlâ CHP şehit cenazesine katılmasın diyerek milletin bu vatanın şehidine bile ayrımcılık yapacak abes konularla uğraşıyorsunuz.
Zihniyet ve liyakat değişmedikçe siz parlamenter sistemi kaldırıp yerine tek adam koysanız ne olur koymasanız ne olur? Ne değişebilir ki?