Sınav yaklaşıyor
‘‘Çocuklar birkaç gün sonra üniversite sınavı var. Sınavda neler yapmanız gerekiyor, onları size anlatacağım.’’ Bu ara ön sırada oturan Seyfettin ‘‘Öğretmenim sınavda yapacağımız şeyler belli aslında, dershanelerde de öğretmenlerimiz bu konuda bizleri aydınlattılar. Yalnız benim anlamadığım bir şey var.’’ Öğretmen sınıftaki öğrencilere bakarak ‘‘Dinliyorum Seyfettin.’’ Tam da ayakta konuşmaya başlayacaktı ki, öğretmen ‘‘oturduğun yerden anlatabilirsin’’ deyince. Bunun üzerine Seyfettin yerine oturdu ve ‘‘öğretmenim, benim bu sınav sisteminden şikâyetlerim var. Öncelikle biz iki kardeşiz ben burada düz lisede okurken ikizim endüstri meslek lisesinde ve aynı sınavla sınava gireceğiz. O görmediği matematik, fizik, kimya ve birçok dersten üniversite sınavlarında sorumlu olacak. Bu haksızlık değil mi? Ayrıca benim ikizim ve de ben makine mühendisliğini istiyoruz. Normalde o düz liseye gelse idi benden en az 30 puan daha fazla alırdı. Ayrıca, mesleki becerisi müthiş derecede iyi ancak belki de ben makine mühendisliğini kazanacağım o kazanamayacak belki de, bunun sorumlusu kim olacak.’’
Öğretmen başını kaşıdı şöyle bir düşündü. Masasına oturdu, biraz daha düşündü, daha sonra yeniden ayağa kalktı. ‘‘Seyfettin beni can evimden vurdun. Bende Ticaret lisesini bitirdim. Ve sizin gördüğünüz dersleri görmedim. Hatta biz Ticaret lisesine girerken sınavla alındık. Ben ilimizde sınava girenler içinde % 2’lik dilime girdim. Bu derece şimdiki fen lisesi derecesidir. Ve üniversite sınavında sınıfta birinci sınavı kazanan sadece 4 kişiydik. İki sınavı kazanan ise iki kişiydi. Ticaret lisesini kazanamayan bir lisenin en başarısız sınıfındaki 40 kişilik sınıfta 27 kişi birinci sınavı, 17 kişi ise ikinci sınavı kazandı. Memleketimizde yıllar öncesinde veterinerler, ziraat mühendisleri ve birçok üniversite mezunu öğretmen olarak atandı. Pekiyi bir öğretmen bir veteriner veya ziraat mühendisi oldu mu? Olmadı tabi ki, olması da doğru değil. Herkes yetiştirildiği meslek üzerine iş yapmalı. Haksız mıyım çocuklar? Ama şu an elimizden gelen bir şey yok.
Ayrıca, Rene Descartes’in bir sözünde dediği gibi Plansız çalışan kimse ülke, ülke dolaşıp hazine arayan birine benzer. Planlı çalışanların daha başarılı olacaklarını umuyorum. Hepinize sınavınızda başarılar diliyorum.’’
Uğur Böceğiniz diyor ki!
Öncelikle bu konuyla ilgili olan 2018 yılı mart ayında çıkan ‘‘İnsanın hamuru’’ makale verdiğim gazetelerimizin internet sayfalarından bulup okumanızı tavsiye ederim.
Maalesef bugün öğretmen olup polislik yapanlar var. Mesleği matematik öğretmeni ama polislik yapan bir kişiyi düşünelim. Okulda okuduğu matematik ile polisliğin alakası nedir. Yok, tabi ki! O zaman bize ne lazımsa onu planlayıp onu yetiştirelim. Yoksa polis yakaladığı zanlıya matematik öğretmeyecek ne de olsa. Yumurtasız menemen olmaz ise öğretmenden polis, veterinerden öğretmen, ziraat mühendisinden de asker olmaz. Tarlada asker mi yoksa silah mı yetiştirecek, ziraat mühendisi dimi ya!
Çocuklarımızın daha kreş, anaokulu seviyesinde başlamak üzere zekâ, bilgi, beceri, ilgilerini hangi mesleği hakkıyla yapabileceğini modern yöntemlerle tespit etmeliyiz. Çocukları izleyerek farklı dallarındaki yetenekleri keşfederek, onların yolunu aydınlatmalıyız. Şunu unutmamak gerekir ki, eskiden sadece üstün zekâ olgusu tek yönde değerlendirirken şimdilerde çoklu zekâ değerlendirmeleri var. Sözel, Mantıksal, Görsel, Bedensel, Müziksel, Kişisel (içsel), Kişilerarası (sosyal), Doğa (varoluşçu) zekâ olarak adlandırılıyor.
Hatta son birkaç senedir Sosyal ve Kişisel zekâlar bilim adamları ve eğitim bilimciler tarafından ‘‘Duygusal Zekâ’’ olarak değerlendirmektedirler. Bu konuyla ilgili olarak Anadolu’muzun yetiştirdiği başarılı yazarlardan ‘‘Nalan Aktaş Sönmez’’ hakkında bir başka yazımda bahsedeceğim.
Hal böyleyken çocuklarımızın geleceği çok önemli, vay benim çocuğum doktor olsun, olmadı mühendis olsun demekle olmuyor. Herhangi bir üniversiteden yetişmiş o konuda uzmanlaşmış bir gencimizi hiçte ilgisi, bilgisi ve de becerisi olmadığı iş kolunda da istihdam etmek pek akıl karı değil. İşsizliğinde bu konudaki bozulmalara etken olduğu da bir gerçektir tabi ki!
Kısacası çocuklarımızın bilgi, beceri yeteneklerini uzman eğitim camiası tarafından tespit edilip olması gerektiği şekilde yetiştirilmesi gerekir. Yetiştiği branş itibarıyla da istihdam edilerek maksimum verim alınmalıdır. Bu konuda her safhada uygun eğitim vermek içinde, istihdam içinde planlama şart.
Ancak o zaman M. Kemal Atatürk’ün dediği gibi “İlim ve fenni yaşadığımız her dakikadaki safhalarının gelişmesini kavramak ve izlemek şarttır.” işte o zaman yine atamızın dediği gibi, ‘‘Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar olacaktır.’’ Ve ‘‘Milli kültürümüzü, muasır medeniyetler üzerine çıkaracağız.’’
‘‘NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE!’’
Geleceğiniz, geleceğimizdir.
Lütfen sınav öncesi ve sonrasında korona virüse karşı önlemlerinizi alınız.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.