Selami Mutlu

Selami Mutlu

Suçlu kim!

Suçlu kim!

1,6 milyar yatırım yaparak ANKAPARK gibi gereksiz bir yatırımla ATATÜRK’ün Ankara’ya armağanı olan koca çiftliği talan ettiniz. Sırf adında Atatürk Orman Çiftliği yazdığı için milletin malı olan çiftliği beton yığınına çevirdiniz. Köprü ve saray gibi yaptığınız gereksiz yatırımlarla, yıllar öncesinden beri yapılan kriz uyarılarına kulak asmadan ülkenin krize girmesine neden oluşturdunuz. Şimdi de size biat edenlerin inanacağı bahaneler yaratarak, yok ABD, yok “Papaz” diyerek hedef şaşırtmaya çalışıyorsunuz. Sanki bütün olumsuzluklara sebep DONALD TRUMP neden olmuş gibi bir havadasınız. TRUMP-Papaz hepsi bahane. Ne ekerseniz onu biçiyorsunuz.

Bütün bu yaşananların gerçek nedeni izlediğiniz tüketim ekonomisidir. Hukukun ve özgürlüklerin yok edilmesidir. Yeteneksiz ve liyakatsiz yönetim kadrolarıdır. İzlenen dış politikanızdır. Önünde biat ettiğiniz ABD’ye karşı dik duramamanızdır. Sanayimizi, tarımımızı yok edercesine ithalata dayadığınız yanlış politikalarınızdır. Sorumsuzca borç alarak yaptığınız ölü yatırımlardır. Yabancı ülkelere avuç açarak aldığınız 698 milyar gibi bir borç yüküdür. Bütün bu borç yükünün altına girin diye TRUMP mı söyledi size. Aldığınız borcu yatırıma-üretime yönelik kullansaydınız, fabrikalar kurup üretseydiniz, istihdam yaratsaydınız. Siz kalkıp kendinize saraylar, 300 odalı tatil sarayı, uçaklar, helikopterler, makam araçlarının en lüksünü aldınız. Aldığınız dış borcu bile betona gömdünüz. Bütün bunları yapmanızı TRUMP mı söyledi size. Şimdide kalkmış içine ettiğiniz ekonomiye bahane olarak TRUMP-Papaz diyorsunuz.

Üretmeden tüketirseniz devamlı dış bor alarak ekonomiyi döndürmeye çalışırsanız, döviz girdilerini aşırı israf ve şatafata gömerseniz varacağınız sonuçta böyle olur. Elbette ki ABD Başkanı Donald TRUMP denen kendini bilmez kovboyu lanetleyip tavır koyacağız. Karşısında milletçe dik durup haddini bildireceğiz. İç dünyamızda kendi muktedirlerimizi bu zavallıya ezdirmeyeceğiz. Ancak önce siz bir kendinize bakın bakalım. Sizi ezmeye çalışanın karşısında dik durabiliyor musunuz? Dün Eyy… Çektiğiniz ABD yaptığı her türlü düşmanca tavır için bu gün “Etme eyleme bak biz dostuz müttefikiz” diyerek sürünürcesine bir tavır sergiliyorsunuz. Gelin-kaynana gibisiniz.

16 Yıldır Türkiye’yi Cumhuriyet değerlerinden Atatürk ilkelerinden ve onun eserlerinden uzaklaştıracağım diye uğraş verdiniz. Yaratmaya çalıştığınız Arap hayranlığı başımıza bin türlü dert açmaya devam ediyor. Elektrik tasarrufu bahanesiyle yaptığınız saat uyarlamasını bile, Arap ülkelerine uyarladınız. Elektrik tasarrufu sağlanacakmış dediniz aksine ithal enerjinin tüketimi de ödentisi de artış gösterdi bu nasıl tasarruf anlayışı? Siz Ortadoğulu olmaktan Araplara hayran olmaktan memnun olabilirsiniz. Ama biz Türk’üz Arap değiliz. Ortadoğulu olmak gibi bir düşüncemiz de yok. Araplar bizim sadece din kardeşimiz ve koşularımız. Yaşadığımız ekonomik krizde yanımızda bile değiller. Hepsi tam siper yapmış durumdalar. Ne zaman yanımızda oldular ki? Daha Osmanlı döneminde o zamanın kabileleri olan şimdiki Katar-Suud- Dubai-Abu Dabi gibi kabileler İngilizlerin silahlandırması sonucu Kahramanca savaş veren Fahrettin Paşa’yı zora sokup Arabistan adasını terke zorlamadı mı? Şimdi kalkıp benim Mehmetçiğimi katledenlere karşı neden hayranlık duyayım neden onlara avuç açayım? Neden ülkemin en güvenilir kaynaklarını döviz gelecek diye onlara satayım?

Başına gelenlerin katkısını görmek yerine, hep dış güçleri suçlamak Ortadoğuluktur. Kurumsal çözümler üretmek yerine karizmatik liderine tapmak Ortadoğululuktur. Sözü yüksek olanı değil, sesi yüksek olanı iyi lider sanmak Ortadoğululuktur. Kendi çocuklarını ABD’de okutup, halkın çocuklarını imam hatiplere zorlamak Ortadoğululuktur. Ev kadınlığını yüceltip kariyer yapan kadını aşağılamak Ortadoğululuktur. İmanı yüceltip aklı ve bilimi aşağılamak Ortadoğululuktur. Böyle bir zihniyet sahibi olanlar zaten Ortadoğulu olmuşlardır. Böyle zihniyet sahibi olanlardan zaten tekniğe-bilime-üretime dayalı-toplumunu refah sahibi yapmak gibi-hak hukuk adalet-özgür yaşam hakkı-demokratik gelişmeler gibi çözüm geliştirme beklemek zaten yanlış olur.

Bu zihniyet sahibi muktedirlerden ülkenin düştüğü dış-iç ve ekonomik zorlukları aşmalarını beklemekte yanlıştır. Çünkü çözüm yolunu sadece boyun eğdikleri döviz baronlarına avuç açmakta ararlar. Matbaanın bile bu ülkeye 300 yıl geç geldiği bir topluma mantığın da 30 yıl sonra gelmesi garip karşılanmamalıdır. Neyin en mantıklı çözüm olduğuna karar vermeden önce 30 yıl kavga ediliyor. Ve biz kalkıp bu zihniyette ki yönetim anlayışından kalkınma-Ekonomik gelişme yaratmasını bekliyoruz. Maalesef geliştirmek-üretmek yerine mazeret bulmak yüzlerine astar olmuş bu kişilerin. Bu sorunlar sadece günümüzde değil geçmişimizden gelen sosyal ve coğrafi kalıntılarda bile var. Yani genetik yoluyla bu günlere kadar varan mazeret bulma-yalana sarılma.

Geçmişimizden gelen sürece bir bakalım neler yapmışız. Osmanlı nasıl lüks-safahat ve israfla liyakatsiz bir yönetim anlayışıyla nasıl bitme noktasına gelmiş ve getirilmiş. İşte size bir örnek. Yıl 1586-1607 arasıdır. Osmanlı uzun süren bir Avusturya ve İran savaşları sırasında gelişen Celali isyanları nedeniyle tarımla uğraşan üreten köylü köyünden toprağından ayrılarak büyük şehirlere göç eder. Şehirlerin etrafı derme çatma gecekondularla çevrilir. Çeteleşme-fuhuş-cinayet-hırsızlık şehirleri sarsmaya başlar. Köylerin terk edilişi ile tarımsal üretim azalır. Günümüze benzer sorunlar yaşanır. Osmanlı 1848 yılından itibaren Galata bankerlerinden, Kırım savaşından sonrada 1854 ten itibaren Fransa ve İngiltere gibi ülkelerden yüksek faizle borç alır. Ancak aldığı borçları yatırım için değil saltanat için kullanır. Bu yüksek faizli borçla “Saraylar” yapılır.

Ne kadar benzerlik olduğunu anladınız sanırım. İşte genetik miras gibi bizde oluşmuş bu zihniyeti değiştiremedikçe bu günün uygar dünyasına bilime-teknolojiye-üretim anlayışına-hukuk anlayışına dönülmedikçe ne kalkınma olur ne de ekonomik gelişme. Dünkü savurganlık-plansızlık-saltanat özlemi-din sömürüsü genetik yollarla günümüze kadar intikal etmiştir. Osmanlı 1876 yılından itibaren borçlarını ödeyemiyor ve iflas ediyor. Bunun üzerine 20 Aralık 1881’de MUHARREM KARARNAMESİ ile alacaklı olan Avrupa ülkeleri Duyun-u Umumiye kurup Osmanlı’nın temel gelirlerine el koyuyorlar. İkinci Abdülhamit bütün Milli varlıkları, madenleri, demiryollarını, limanları, tütünü, elektrik ve su gibi tüm varlıklarımızı yabancılara teslim ediyor.

Bugün yapılan getirisi olmayan saltanat yatırımları gibi Cumhuriyet döneminde kazanılan milli varlıklarımızı ve fabrikalarımızı yabancılara ve onun işbirlikçilerine satılması gibi benzerlikler hala yaşanmaktadır. Dün yaşananlar tıpkı bu günün yaşananları gibidir. Zihniyet ve fanatik tutum benzerdir. Kalkıp suçluyu dış güçlerde ABD ve Papaz da aramayalım. Beklenen ve geleceği de bilinen ekonomik kriz maalesef yaşanmaktadır. Ekonomisini dışarıdan gelecek olan dövize-yatırıma-ithalata bağlayan ekonomilerde kriz de kaçınılmaz olur. Suçluyu dışarıda değil içimizde aramalıyız…

Önceki ve Sonraki Yazılar
Selami Mutlu Arşivi