Tatlı dil yılanı deliğinden çıkarır!
Oy devşirme kaygısıyla milleti ötekileştiren, kindar ve dindar nesil yetiştireceğim diye kamplaştırıcı bir dil kullanırsan, kavanoza mermi koyup şov yapan ve medyada canlı olarak tehditler savurarak ölüm kusan yaratıkların da önünü açmış olursun. Tıpkı rüzgâr ekenin fırtına biçmesi gibi tıpkı deliğine girmiş yılanın saldırganlaşması gibi bir duruma neden olursun. Kaos yaratarak toplumu ayrıştıracak söylemlerde bulunmak kimseye yarar sağlamaz. İnsanları biri birine yakınlaştıran ve kaynaştıran o insanın kullandığı dile bağlıdır. Seni eleştireni paralel, darbeci olarak nitelendirip cezalandıracaksın, görevini yapan gazeteciyi terörist ilan edeceksin, yazarı çizeri türlü yalan ve kumpaslarla vatan haini terörist ilan edeceksin sonra da onun üzerinden oy devşirmeye kalkacaksın. Olacak şey mi? Hem yargıç, hem savcı hem de haklı olunmaz ki!
Toplumuna saygı ile yanaşan sevgi ve saygı dilini kullanan liderler her dönemde sevgi, saygı ve kabul görmüşlerdir. Tarih böyle sevgi ve saygı dilini kullanan unutulmayan liderlerle doludur. Vefatlarından sonra yıllar geçse de hep aynı sevgi ve saygıyla anılmışlardır. Günümüze damgasını vurmak isteyen liderler de geçmişte sevgi ve saygı dilini kullanan liderlerden örnek almalıdırlar. Geçmişte yapılan Belediye seçimlerinde uzun yıllar yönetiminiz altında ve kumandasında olan büyükşehir belediyelerinin kaybedilmesinin nedeni de şiddet ve nefret içeren dildir. Bu şehirlerin kazananları hep saygı ve sevgi dilini halkla paylaşarak kazanmışlardır. Halkın beklediği de bu dildir. Tehdit ve korku dili ters tepmektedir.
Topluma yön verecek liderlerinde sevgi ve saygı dilini kullanmasında büyük yararlar vardır. Kin ve nefret dili hiçbir toplumda ne saygı görür ne de kabul görür. Zaten dinimiz de sevgi ve saygı dilini emretmektedir. Liderlerin kullandığı kin, nefret ve kamplaştırıcı dil hem kendi siyasi geleceklerine hem de topluma olumsuz olarak yansımaktadır. Toplumumuz da bilime dayalı verilere liderlerin pek fazlasıyla itibar etmemesi, yapılan eğitimlerin bilime dayalı verilerden kaynaklanmaması sonucunda duygu toplumu oluşmasına da neden oluşturur. Duygu toplumu beraberinde biat kültürünü ve en ufak bir acıda gözyaşından öte toplumsal yaşamımıza bir getiri sağlamaz. Sadece duygulanıp deprem gibi doğa felaketlerinin karşısında gözyaşı dökmekten sızlanıp feryat etmekten başka çare oluşturmaz. Aklın ve bilimin ışığında önlemler alınarak çözüm yaratılabilir.
Siyasi muktedirlerin toplumu birleştiren, bütünleştiren bir dil kullanarak kimseyi ötekileştirmeden aklın ve bilimin yolunu kullanmaları topluma büyük kazançlar sağlayacaktır. Öfke ile kalkan zararla oturur derler. İşyerinde müdüre kızıp eşini döven, trafikte yol vermedin diye kavga eden, siyaset yaparken de geçmiş ortaçağ düşüncelerini kin ve nefretle dile getiren de sevgi ve saygı dilini kullanarak doğacak olumsuzlukları çözebilir. Gözünü dünya malına dikmiş olanların mal varlıklarını daha da geliştirmek çabasıyla nefret dilini kullanmaları, ne kendilerine ne de topluma bir yarar sağlamaz. Öteki dünyaya götürecekleri bir şey yoktur. Ortaçağda ki Mısır ülkesinde ancak Firavunlar sevdikleriyle beraber, sevdikleri eşya ve hayvanları ile birlikte gömülüyorlardı. Öteki dünya ya götüreceğiniz neyiniz var arkada bırakacağınız saygı ve sevgi dilinden başka!
Siyasi muktedirlerin kullandığı acı dilin sonucunda ona duygusal bağlarla biat eden beyinler Korona virüsünden daha tehlikeli virüs haline geliyorlar. Her nedense hep aynı kaynaktan esinlenen beyinler kavanoz dolusu mermiyle, TV den ölüm tehditleri yaparak tehditler oluşturarak duygu patlaması yaratıyorlar. Başta da söylenen gibi tatlı dil bile yılanı deliğinden çıkarır. Zoru ve nefret dilini kullanan Aslan parçası bile olsa, karşısında ki kediyi de Aslana dönüştürür. Kullanılan nefret dili sonuçta Bumerang etkisi yapar ve söyleyeni vurur. Kaybedilen Büyükşehir Belediyelerine zorluk çıkarayım da ne olursa olsun bana muhtaç olsunlar parasız kalıp toplumun belediye hizmetlerinden yararlanamasınlar anlayışı artık toplumun gözünden kaçmadığı gibi tepki oluşturarak oy kaybına da neden oluşturmaktadır. İşte bu ve benzeri nedenler bumerang etkisi yaratarak ters tepki yaratır. Sevgi ve saygı dilinin açmayacağı kapı yoktur. Ülkesini seven her yurttaş gibi siyasi muktedirlerinde kullanacağı dil bunlardan ötürü çok önemlidir. Siyasi muktedirlerin, topluma yön verenlerin bir masa etrafında oturarak ortak aklın gerekleri ile ülkemizin yoğun olarak yaşadığı sorunlara çözüm oluşturmaları gereklidir.
Bunun farkında olan siyasi parti liderleri vardır. İYİ Parti lideri Sayın Meral Akşener bunu şöyle dile getirmektedir. “Pandeminin hepimizi kavurduğu bir noktada ayrıştırıcı bir dil kullanmak doğru değildir. Bu dilin ülkeye faydası yoktur. İşsizliğe çare olmaz. Tarımı öne koymaya engel olur. Bizim birlik ve beraberliğe ihtiyacımız var” diyerek olumlu bir çağrı da bulunmaktadır. Umarız bu tür çağrılara her şeyi ben bilir ve ben karar veririm diyenler kulak kesilirler. Ülkenin geldiği nokta ortadadır. Şov yaparak bunu geçiştirmenin zamanı geçmiştir. Salgın sonrası geleceğin dünyası demokrasiye-adalete-insan hak ve özgürlüklerine-tarıma, suya, teknolojiye sahip olanların dünyası olacaktır. Kini ve nefreti çağdışı ideolojileri bir tarafa bırakıp var olan sorunları giderme zamanıdır. Topluma çare olmanın ortak aklı ve sevgi saygı dilini kullanmanın zamanıdır.