Temizlik imandandır fakat her pisliği de insan taşır
Ülkemizde en ücra köyün tuvaletinde bile ibrik bulunduğundan taharet ve abdest alan bir millet olduğumuz için elimizi ayağımızı temizdir ve anüs kanseri gibi hastalıklar ülkemize de yok denecek kadar azdır ancak ruhumuzu temizlemekte birkaç sıkıntımız var.
Dünyada hızla çoğalan çeşitlilik kalabalığı da beraberinde getirdi.
Birçok insan şart şurt denilen hijyen kurallarını bilmediği için beklenen oldu ve bakteri -virüsler evimize kadar yerleşti. Doğru yanlış birçok bilgi öyle kalabalıklaştı ki yaşam alanımızdaki eşyalarla birlikte artık içinden çıkılamaz olunca mikroplar bize savaş açtı. Hatta taşınma söz konusu olduğunda günler öncesinden paketlenme, yerleşme derken gelir gideri aştı.
Fazlalıklar ister eşya olsun ister düşünce insan hayatı için çok yorucudur yani sorunlarımızda aynı evlerdeki kalabalıklar gibidir bir yerden alır diğer yere koyarız fakat her temizlikte yine karşılaşırız.
Son yıllarda göç yüzünden insanlar akın akın bir yerlerden geliyorlar, nereye gittikleri, ne yaptıkları, nasıl ve hangi koşullarda yaşadıkları, neyle beslendikleri belli değil. Her şey birbirine karışınca yerleşik düzenden çıkan insanlar ne yapacağını şaşırdı. Bu insanları bu duruma sokan şeyse şartlar. Dolayısıyla yabancılara “Farklı kültürlere uyum eğitimi” verilmediği için sanırım artık mikroplar en yakın arkadaşımız oldu.
Toplum sağlığı için pislik bir tercih olamaz ancak belli başlı kuralları olması gerekir.
Kullandığımız ortak alanların güvenli olduğundan emin olmalıyız. Çok yer bilhassa evler, pisliğe yangına davetiye çıkaran depolar, merdiven altlarındaki kalabalık, dağınıklık ve pislik diz boyu.
İşte bizi hasta eden “akarlar” bu yolla ağzımızdan-burnumuzdan ciğerlerimize kadar giriyorlar. Akarlar insan bedeninden dökülen deri parçacıklarıyla beslenen canlılardır.
Böyle yaşamlar yüzünden sağlıklı insanlarda zor durumda kaldığından kısada olsa birkaç konuya değinmek şart oldu.
Şundan kesinlikle emin olmalıyız ki kadının olmadığı yerde çeki-düzen olmaz. Zaten tüm işler ev halkı tarafından kadına yıkıldığı için tek başına kaldığında işin içinden çıkamıyorlar.
1. Sorun-Birçok bekar veya öğrenci evlerinden başlayabiliriz, pislik yuvasıdır. Neden ev vermiyorlar? işte bu bakımsızlık yüzünden. İlim bilimden önce kişisel yaşamı yönetmeyi öğrenmeliler.
2. Sorun-Toplu taşıma teriminin her başlık konusu başlı başına bir sorundur.
Araçlarının dış temizliği, mola verilen yerlerde iç temizliğini muavinler tarafından gelişi güzel yapılmakta hatta otobüs ikramlarında ikram edilecek su ısıtıcısı ayak altında merdivende hazırlanmaktadır. Bilhassa kusmalardan oluşan kötü kokular hijyen bir temizlik yerine bolca parfümlü kokular boca edilmekte ve uzun saatler seyahat eden yolcularda alerjik reaksiyonlarına sebep olmaktadır.
Ayrıca evine haftalarca gidemeyen uzun yol sürücüleri çok zor şartlarda dinlenmekte (dinlenememekte, ayrıca kazalara sebep olmaktalar) kişisel temizlikler yapılamamaktadır Oysa mola yerlerinde yarım saat içinde çok az ücret karşılığında duş alma, traş olma (berberde), bir müddette de olsa ayağını uzatarak kendisine gelmesi, elbiselerini değiştirerek çamaşırhaneye bırakması dönüşte de alması hiç de o kadar zor bir şey değil ayrıca bunlar hem insanımıza sağlık hem de ülkemize istihdamdır.
Şehir içindeki arabaların iç-dış temizliğinin yapıldığı günlük olarak takip edilmelidir hani duraklarda her geçenden para almayı nasıl biliyorlarsa bu da bir şekilde ayakçılar tarafından değil de kanun çerçevesi dahilinde olmalıdır.
Mesela bazı taksicilerin üst baş dağınık halde elinde sigara müşteriye karşı saygısızlıktır. Bazen taksicileri araba paspaslarını süs havuzlarından geçirdiklerini, durak duvarlarına sıraladıkları, taşıdıkları fırçalarla buldukları sulara batırarak uygunsuz şekilde temizlik yaptıkları, sokakları köpüklü suyoluna çevirerek ıslatarak kayganlaştırdıkları ve sırf bu yüzden yüzünden düşmelere sebep olduklarını çoğumuz görmüşüz ve duymuşuzdur. Özel bile olsa sokaklarda hortumla araç yıkamalarına bazı yasaklar getirilmelidir.
3. Sorun- Her gün olmayan ancak mecbur kaldığımız yerlerin başında berberler gelir.
Ortak kullanılan her şey hepimiz için tehlikelidir. Herkesin kişisel havlusu, tarağı, fırçası olmalı yada tek kullanımlık gerekmektedir. Kişisel hijyen hazır ıslak-kolonyalı mendillerle yapılmaz. Öncelikle bedeni yıkamadan el temizliği suyla sabunla yapıldıktan sonra beden temizliği yapılmalıdır. Duş aldıktan sonra bir kap içine dökülen bir kapak sirkeyle durulanmak saç ve derideki kepekleri temizlediği gibi cildi de ışıldatır. Ayrıca ağız temizliğinde misvak doğal bir temizleyicidir. Karbonat da temizlik için alternatif olabilir. Ağız ve burun için tuzlu suyla gargara bilinen bir öneridir.
İnsanlarla yakın temas başka bir önlemdir kişisel temizlik her şeyin önündedir.
Virüslere karşı hemen almamız gereken önlemler. Eskiden kullanılan yöntemlerdir.
1-Evi baştan aşağı dökerek kullanılmayan fazlalıklar kaldırılmalı, arap sabunu gibi basit deterjanlarla soğan çuvalları gibi telisler kullanılarak her yer köpüklenerek silmelidir. Durulama sirkeyle yapılmalıdır. Halı gibi toz toplayan şeyleri bir müddet evlerden kaldırmalı ya da ters çevrilerek kullanmalıyız.
Ardından da yaşam alanlarının tamamı kireçle badana yapılmalıdır. En önemli virüs savardır.
Her gün yapmamız gereken şeyse sabah çok erken saatlerde evi iyice havalandırdıktan sonra pencereler kapatılmalı ancak güneş ışığını alması için perdeler iyice açılmalıdır.
2- Kişisel sağlık için her bireyin şahsi çamaşırlarını ayrı yıkaması özellikle çorapları çamaşırdan ayırması gerekir daha önemlisi çamaşırların güneşte kurutulmasıyla hastalıklar önlenir. Güneş en şifalı ilaçtır. Bin yıllık sporlar çamaşır suyuyla değil güneşte kurutulan çamaşırlarda yaşamazlar. Çamaşır deterjanı ne kadar az kullanılırsa o kadar doğaya az zarar verir.
3-Mutfak hijyeni ve tasarrufu zaten en önemsediğimiz çalışmadır.
Her insanın hayatı boyunca yaş geçişlerinde rastlayacağı hayati ihtiyaçları küçük yaşta öğrenmediği için bunca karışıklık içinde bir bocalama yaşamaktadır. Kendisini, parasını, evini ocağını yönetemeyen kişiler için kullanılan-kullanılmayan birçok şey mutfaklarda insan sağlığını tehdit etmektedir.
Ev hijyeni oldukça önemli olmasına rağmen mutfak hijyeni bizim için çok daha önemlidir çünkü hastalık yapan her şey ağız yoluyla içimize girmektedir.
Gıda denince aklımıza sağlıklı beslenme geliyor ancak hangi kuralı koyarsanız koyun arkanızı döndüğünüzde kişi yine bildiğini yapıyor. Cezalarda caydırıcı olamıyor.
Mesela sorun belki de zirai ilaçlarda değil onun kullanım zamanlamasında. Tam hasat edilmesine yakın verilen zirai ilaçları sirkeli sular işe yarıyor zannediyorlarsa yanılıyorlar. Sirke sadece akarı, kokarı gideriyor yada tozu, toprağı, böceği döküyor bu kadar.
Bizi hastalandıran şeylerse gıdada geçiştirilen hijyen.
Mesela Elazığ, Adıyaman, Van gibi birçok yörede kasap-güveç kültürü var. Kaç kişilik sipariş verirseniz verin kasap hemen yan taraftaki manavdan patlıcan, biber, domates, sarımsağını alır. Direk doğrar ve etle birlikte güvece doldurarak fırına gönderir. Burada en üzücü şey birçok kasabın el yıkama yerinin bile olmaması yani o lezzetli et güveçleri bizi besleyen değil yavaş yavaş öldüren yemektir. En önemli ihmalse sudan geçirilmeyen sebzelerdir.
Buna ek olarak şiş kebap yapan Urfa, Adana gibi illeri de anmadan geçemeyiz. Yaptığımız araştırmalarda yıkanmayan ve üzerinde zirai kalıntılar olan patlıcanlar gibi birçok sebze, garnitür olarak verilen köz biber ve domates tehlike saçıyorlar.
Antakya kağıt kebabı da aynı durumda. Kıymanın içine doğranan sebzeler kasadan alınıyor direk doğranıyor. Dahası birçok mezelerde kullanılan kurutulmuş biberler, hangisini yazalım.
Toplama, kurutma, öğütme ve saklama aşamasında oldukça büyük sorunlar var.
Bu durumda duvarlara asılan kâğıtların hiçbir işe yaramadığı aşikâr. Öğretim ve denetim her gün yapılmalı.
Bir toplu taşımayı ele alırsak ter tokan bedenlere boca edilen farklı kokulardaki parfümler, tam arabaya binerken duraklara attıkları sigaralarla sokağı, nefesiyle kalabalığı pasif içici yapan saygısızlar, yere tüküren ve tüm hastalıkların bulaşmasını kolaylaştıran görgüsüzler gibi birçok sorun insanın kendi kişiliğinde yaşar. Artık ne evlerde ne sokaklarda ne de arabalarda ceza almayan sorumsuzlar yüzünden temiz hava solunamıyor. Kişisel sağlık sorumsuzlukları toplumsal sorunlara yol açıyor.
Her mesleğin özel kıyafetleri olmalı ve o iş haricinde kullanılmamalı.
Her insanın veya nesnenin de bir doktoru, hemşiresi, tasarımcısı olmalıdır.
Eğer bir mesleği icra ediyorlarsa topluma yakışır bir şekilde çağa ayak uydurmalıyız artık.
Hijyen konusunda öyle büyük sıkıntılar var ki öğretim olsa bile çoğunlukla uygulanmıyor.
Yer silinen bezle tezgah üstü silinmemeli, ayak, yada çamaşır yıkanan kapta sebze yıkanmamalı. Tuvalet adabının kuralları olmalı, okullarda temizlikçi olarak çalışan kişiler anaokulundaki çocukların sofralarını kurup kaldırmamalı. Portor muayeneleri çok sık yapılmalı. Gıda sektöründe üretimde çalışan kişilere çok sıkı denetim gelmeli. Saç, kol kılları ve tırnaklar kesilmeli ancak kişi tarafından değil gıdacıların nizamlı kuaförleri tarafından.
Düşündüren gerçekse; Bunca tedbirsizliğe rağmen yine de çöpten ekmeğini çıkaranlar bile hastalıklardan korunmayı başarıyor olabilir ancak belki de kendisi bağışıklık kazandığı için hastalanmıyor ancak geçtiği her yere taşıyarak bulaştırıyor.
Dünya virüslerle uğraşırken artık bu işin şakası kalmadı. Çok hızlı bir şekilde önlem almalıyız.
Yıllardır söylüyoruz onca insan selinin geçtiği yerlerdeki okullar, araçlar, işletmeler veya evler için artık yeni bir “temizlik timleri” kurulmalı, temizlik geçiştirilerek yapılmamalıdır.
Eskiye dönüş başlaması gerekir artık. Odun külü suyu geri dönüşümde kullanılarak her şeyi ve her yeri doğal bir şekilde gıcır gıcır yapar.
Kurulandığımız kâğıtların suda erimesi formülü bedeni iyi kurulamadığından veya kir gibi kâğıt kalıntısı bıraktığından eskiden kaynatılarak kullanılan havlu yada taharet bezlerinin yerini asla tutamazlar.
Çünkü tek kullanımlık düşünülen peçeteler evler için gerekli değildir dışarıya çıktığımızda gereklidir.
Sağlık için tuvalet öncesi ve sonrası, yemek öncesi ve sonrası suya sabuna dokunmak yeterlidir.
Ellerimizi yıkama adetini geri getirmek için bizler sofralarımızdan peçeteleri kaldırdık çünkü rulo peçetelerinin birçoğu atık kağıtlardan tekrar tekrar yapıldığı artık gün gibi aşikâr…
pahalı deterjanlar, sabunlar, hijyenle ilgi çok şey zaten doğada var. Odunla iş yapan fırınlardan elde edebileceğimiz “odun külü suyu” ne sabun ister ne de antibakteriyel.
Bir diğer koruyucu da kolonyadır ancak devamlı kullanılan kolonya birde güneşle birleşince cilt bozukluklarına sebep olmaktadır. Saf alkolünde evlerde bulunması gerekebilir ancak devamlı kullanmak zarar verebilir.
Temiz havada güzel bir yürüyüş, toprağa çıplak ayakla basmak, bol güneş, denize girmek vakit bulup yapamadıklarımızdır. Hastalıktan korunmanın bir başka yolu da kalabalık ortamlardan uzak durmak, stresten arınmak, dışarıda bilmediğimiz insanlarla temas ederken önlem almaktır.
Sadece el yıkamak bile birçok hastalığı önler.