Tura
HALK BİLİMİ (FOLKLOR) ne sadece Halay, ne sadece Kaşık Oyunu, ne sadece Tura, ne de sadece Halk Hekimliğidir. Halay, Tura, Kelle Atma, Kaşık Oyunu, Halk Hekimliği, Giyim Kuşam, Gelenek Görenek, Müzik gibi, sayısını daha da artırabileceğimiz kültür değerleri bir araya gelerek Halk Bilimini (Folklor) oluşturur. Bu değerler aynı zamanda bir ulusun oluşumunun da temel taşlarıdır.
Malatya Arguvan’da oynanan bir Tura oyunu ile, Antalya Korkuteli’nde oynanan bir Tura oyunu ufak tefek farklılıklar gösterseler de birbirinin aynıdır. İskân tarihi dört yüzyıl öncesine dayanan Akpınar Hacı Selimli köyünde oynanan bir Tura oyunuyla, iskân tarihi 1860 gibi daha yeni olan, Akpınar Deveci köyündeki Tura oyunu tamamen birbirinin benzeridir. Bu da bize gösteriyor ki, aynı Halkın parçaları olan bu obalar, bu köyler, *TURA* benzeri oyunları gedikleri yerlerden beraberlerinde getirmişlerdir.
Kırşehir Çöl köylerinde gördüğüm Tura oyununun aynısını gene Kırşehir Dulkadirli köyünün 2010 tarihli video kayıtlarında da gördüm. Adına Tura dediğimiz unutulmaya yüz tutmuş bu oyununun sadece Dulkadirli ile Çöl köylerinde oynanmayıp Kırşehir’in tüm köylerinde oynandığını yaşı ellinin üstünde olan herkes bilir, hatırlar…
Türk Dil Kurumu (TDK) Sözlüğünde Tura: Afşar, Gelendost, Celiptaş, Yalvaç, Isparta, Saçıkaralı, Sarıkeçili, boyları ile, Gazi Antep ve Adana yöresinde düğümlenmiş mendille düğünlerde erkeklerin oynadıkları güce ve vurmaya dayalı sert bir oyun şeklinde geçmektedir.
Ancak, Akpınar’ın tüm köyleriyle, benim köyüm Hacı Selimli köyü başta olmak üzere Tura gerek Çöl köylerinde gerek Malatya’nın gerekse Isparta’nın köylerinde oynananlardan farklılık göstermekte daha kapsamlı, daha organize bir *GRUP* oyunu olarak seyre sunulmaktadır.
Tura oyununda meydan boşaltılıp oyunculara bırakılır. Geçmişte düğünler genellikle Ekim, Kasım aylarında, iş bitip harman kaldırılıp, çorak çekilip, koç katıldıktan sonra yapıldığından evlerin arkası, anbarların önü sonbahar çayırıyla bezeli olur... Davul zurna kahramanlık havalarından;
Benden selam olsun Bolu beyine,
Çıkıp şu dağlara yaslanmalıdır.
At kişnemesinden kalkan sesinden,
Dağlar dile gelip seslenmelidir!
Köroğlu’nu dağa taşa, kurda kuşa duyururken, seyirciler oyunun çevresinde halka oluşturup seyre başlarlar. Tura oynamak isteyen davetlilerden beşer altışar kişiden oluşan aynı sayıda iki grup oluşturulur. Oluşturulan grup elemanlarından her biri aynı uzunlukta kalın iplerle yere çakılan kazıklara bağlanır, ellerine önü ve arkası düğümlü seksen yüz santimetre uzunluğunda halatlar verilir. Karşılıklı oyun düzeni alan iki grubun arasındaki mesafe bir, bir buçuk metre civarındadır. Hakemin işaretiyle davul zurna çalarken oyun başlar, her oyuncu karşı gruptan istediğine hücum edip elindeki turayla vurmaya çalışır, karşıdakinin hücumu savuşturma şansı ayağındaki ipin uzunluğu kadardır. Baş bölgesiyle, karın bölgesine vurmak yasaktır, vuran hakem tarafından oyundan çıkarılır. Oyun devam ederken zurna coşar, davul coşar, oyuncu coşar, seyirci coşar rüzgârda buğday başakları gibi bir o yana bir bu yana salınır…
Oyun devam ederken yorulanlar, yaralananlar, vurulanlar, ceza alanlar oyundan çıkarıldığında eleman sayısı fazla kalan grup oyunu kazanmış sayılır…
Tura sert bir erkek oyunudur, oyunda canı yanan canını yakandan intikam almak isteyeceğinden bazen, dövüşler çıkar, oyunun tadı kaçar, oyun hakem tarafından erken bitirilir!
Ulus olarak var olabilmemiz, bizleri ayakta tutan bu yapı taşlarını unutmamamıza, geleceğe aktarmamıza bağlıdır. Çünkü, bizi biz yapan bu yapı taşları binlerce yılın imbiğinden süzülerek günümüze kadar gelmiş, her figür her hareket, her ritim bir olayı sembolize ederek birbirimize, kenetlenerek, ülkemize bağlılığımızı sürdürmemizi sağlamıştır…
Saygılarımla…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.