Türklük, Türkiye’lilik!
*Türkiye Cumhuriyetini Kuran Türkiye Halkına, Türk Milleti Denir.* MUSTAFA KEMAL ATATÜRK
“Bugünkü Türk milleti siyasi ve içtimai camiası içinde kendilerine Kürtlük fikri, Çerkezlik fikri ve hatta Lazlık fikri veya Boşnaklık fikri propaganda edilmek istenmiş vatandaş ve millettaşlarımız vardır. Fakat mazinin istibdat devirleri mahsulü olan bu yanlış tevsimler; Bir kaç düşman aleti, mürteci beyinsizden maada hiçbir millet ferdi üzerinden teellümden başka bir tesir hasıl etmemiştir. Çünkü, bu millet efradı da umum Türk camiası gibi aynı müşterek maziye, tarihe, ahlaka, hukuka sahip bulunuyorlar.” MUSTAFA KEMAL ATATÜRK
Zeytin Dağının Tepesindeyim. Lut Denizine ve Gerek Dğlarına bakıyorum. Daha ötede; Kızıldeniz’in bütün sol kıyısı, Hicaz ve Yemen var. Başımı çevirdiğim zaman Kamama’nın kubbesi gözüme çarpıyor. Burası Filistindir. Daha aşağıda Lübnan var Suriye var... Bir yandan Süveyş Kanalına, öbür yandan Basra Körfezine kadar çöller, şehirler ve hepsinin üstünde bizim bayrağımız...! Ben bu büyük imparatorluğun çocuğuyum...
Çıplak İsa, Nasıra’ da marangoz çırağı idi;
Zeytin Dağının üstünden geçtiği zaman, altında kendi malı bir eşeği vardı. Biz Kudüste kirada oturuyoruz... Halep’ten bu tarafa geçmeyen şey, yalnız Türk kağıdı değil, ne Türkçe ne de Türk geçiyor.
Floransa ne kadar bizden değilse, Kudüs’ te o kadar bizim değildi. Sokaklarında turistler gibi dolaşıyoruz.
Kamame Kilisesinin içerisinin her parçası ve kilisenin her hizmeti, bir başka cemaatindir. Bu cemaatler sadece anahtarı pay edemediklerinden anahtar bir hocada durur. Bütün kıtada işte biz bu hocanın görevini yapıyoruz.
Ticaret, kültür, çiftçilik, endüstri, binalar her şey Arapların veya başka devletlerin... Yalnız jandarma bizim idi; Jandarma bile değil, jandarmanın üniforması...
Osmanlı saltanatı son bürokrat iken, bürokrasi bile tam Arap, yahut yarı araptır. “TÜRKLEŞMİŞ HİÇ BİR ARAP GÖRMEDİK, ancak ARAPLAŞMAMIŞ TÜRK HEMEN HEMEN YOK GİBİYDİ…”
Suriye, Filistin ve Hicaz’da
...Türk müsünüz?
Sorusunun birçok defalar cevabı:
... Estağfurullah ! İdi.
Bu kıtaları ne sömürgeleştirmiş ne de vatanlaştırabilmiştik…
Eğer medrese ve şuursuzluk devam etmiş olsaydı, Araplığın Anadolu yukarılarına kadar gireceğine şüphe yoktu..
Osmanlı İmparatorluğu buralarda, ücretsiz tarla ve sokak bekçisi gibiydi.
....Bir realite hissiyle değil, bir tarih hissiyle kendimizi zorluyorduk. Anadolu’yu baştanbaşa zenginleştirip, batılılaştırmak, sonra da Halep’ten Kızıldeniz’ e doğru, nüfuz teknik ve sermaye taşımak gerekliydi...
Şam, Kudüs, Beyrut birer büyük şehirlerdiler, ve hepsi de bize yabancı.
Fakat her yere bizim diyorduk.
Daha kısa bir süre önce, Türkiye’deki resmi kurumlardan T.C. İBARESİ’Nİ kaldırtan zihniyet bu gün de TÜRK ve TÜRKİYE kavramlarını gündeme taşıyıp, tartışmaya açmış, derneklerin, sivil toplum örgütlerinin adlarının önüne gelen bu ibarelerin yasaklanmasını istemektedir. Türk Tabipler Birliği, Türk Haberler Ajansı, Türk Mimarlar Mühendisler Odası vb. gibi…
Nasıl ki Türkiye Cumhuriyetini kuranlar Türk ise, Osmanlı İmparatorluğunu kuranlar da Türk’tü. Anadolu Selçuklu Devletini kuranlarla, İran’da Büyük Selçuklu Devletini kuranlar da Türk’ü… Türküm demek hiçbir zaman bir IRKÇILIK olmayıp bir “AİDİYET, KİMLİK, KİŞİLİK BİLDİRGESİ”dir. Bir Alman’ın Alman olduğu kadar, bir Fransız’ın Fransız olduğu kadar, bir İngiliz’in İngiliz olduğu kadar, ben de TÜRKÜM. Bir Almanın ben Almanım demesi, bir Fransızın ben Fransızım demesi, bir İngilizin ben İngilizim demesi nasıl ırkçılık değilse, bir Türkün de ben Türküm demesi ırkçılık değildir. O halde bu rahatsızlık neden?
*.... Zeytin Dağının üstündeki Alman yurdunda biz, devenin üstüne merdivenle tırmanmaya çalışan Avusturyalı subay, otomobilden ürken deve, deveden ürken Macaratı, kanalı geçmek için Taberiyye gölünde tulumla talim yapan Sivaslı asker ve bir boğuk Arap sesi:
-Felyahya..!
İmparatorlukların sanatı sömürmek ve milliyet işlemektir: Osmanlı İmparatorluğu, Trakya’dan, Erzurum’a doğru, koca gövdesini yan yatırmış, memelerini sömürge ve milliyetlerin ağzına vermiş, artık sütü kanı ile karışık emilen bir sağmal idi...”
Falih Rıfkı Atay (Zeytin Dağı)
Otuz senedir Avrupadayım. Burada, güya bizim sömürge ülke insanlarıyla beraberim. (BALKANLAR) Onlara: "Eğer Osmanlı Emperyalist bir İmparatorluk olsaydı, Viyana’ya kadar tüm ülkelerin insanları, yani sizler şimdi benimle hem TÜRKÇE konuşuyor olup, hem de Müslüman olacaktınız" diyorum...
Balkanlarda sadece Kosova’ da biraz, Makedonya’ da biraz, Saraybosna’ da biraz Yunanistan’da (GÜMÜLCİNE) biraz, da Bulgaristan’da Türkçe konuşanlarla karşılaşabilirsiniz…
18 yıldır işlenen din ağırlıklı dış politika ne yazık ki Balkanlarda yaşayan, Türkçe konuşan insanları da tedirgin etmiştir...
Milliyet, millilik bağı ile geçmişine bağlanmak isteyen insanlar buralara çöreklenmiş İslam din bezirganlarının taassubu ve baskısı sonucu, hem Türk ve Türklük hem de İslam’dan uzaklaşmaktadırlar.
Balkan ülkeleri ile Avrupa’da yaşayan Türk kökenliler ve Türkçe konuşanlar:
Çağdaş, laik, insan haklarına saygılı, modern dünyada, bölgede söz sahibi olan bir TÜRKİYE beklemektedirler...
Onsekiz yılın sonunda bugün varılan yer:
Yüz yıl öncesi Osmanlı’nın yazıda anlatılan son durumu gibidir.
Saygılarımla…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.