Uçan öğretmen!
Hep uçtular... Hepsi de uçtuklarını söylediler... Dedeleri uçtu, babaları uçtu, kendileri uçtular...
Uçmaya çok meraklılar nedense?
Bunlar; Kameralar önünde, gazeteciler önünde bir türlü uçamadılar ama mutlaka uçtuklarını görenlerin olduğunu söylediler! Kendi uçanlarımız yetmedi!
Irakt'an Suriye'den, Arap coğrafyasından; “Uçan Şeyhler, Uçan Şıhlar” getirdik. Bu uçanlar nasıl oluyorsa bir taraflarını mutlaka Peygamber sülalesi olan Ehl-i beyt'e dayandırdılar!
Oysa bizler biliyoruz ki, Ehl-i Beyt'ten (Peygamber yakınları) hiç kimse uçmadı... Onlar ne uçtuklarını, ne de kendilerini uçarken görenlerin olduğunu söylediler...
“Öğrencilere Astral seyahat ettiğini, uçarak başka ülkelere gittiğini anlatan Din Kültürü Öğretmenini görevden alan MEB'nin kararını yerel mahkeme bozdu. MBE'nin Danıştay'a açtığı temyiz başvurusu da reddedildi. Danıştay uçurdu.” (Cumhuriyet)
Bunlar hep uçtular! Bunlar uçarken, uçtuklarını söylerken Türkiye Cumhuriyeti'nin; Yasaları, savcıları hakimleri ve vatandaşları olarak bizler hep seyrettik...
Bunlar uçarken; Vicdanları, akılları sağduyuları, akılı, mantığı da uçurdular... Hadi diyelim ki, uçtular! Bunların uçmalarının kime ne faydası oldu?
Bunların uçmaları ekmeğin, mazotun, elektriğin fiyatını mı düşürdü? Enflasyon tek haneye mi indi? Bir Avro bir lira, bir Dolar, 1, lira 25 kuruş mu oldu? Bunların uçmaları, ithalatı bırakıp üretime dönmemizi mi sağladı?
Fabrikalar çalışıp, tekrar istihdam mı yaratıldı? Bunların uçmalarıyla işsizler iş bulup, üniversite mezunları; Doktorlar, mühendisler yurtdışına gitmekten vaz mı geçtiler?
Bunlar uçarken devasa boyutta mülkler, yüzbinlerce müritler, milyonlarca dolarlar, atlar arabalar, malikhaneler edindiler, bizler hep seyrettik, hatta uçtuklarına dair şahitlikler yaptık!
Bunlar; Şeyhleriyle, şıhlarıyla, müridleriyle mallarıyla mülkleriyle uçup diyar diyar gezerlerken, holdingler kurup mülkler edinirken, Cübbeli Ahmet'in deyimiyle; Camileri silah deposu haline getirip, iç çatışma çıkarma hazırlıkları yaparken” bizler hep seyrettik, seyrediyoruz!
Kırşehir'in Dalakçı Köyünde düğün olmaktadır. Zurnacı rahmetli Kabadayı, misafirden misafire koşturmaktan yorulmuş, kapkara kesilmiş, ter içinde bayır yukarı yürümekte zorlanmaktadır.
Köylülerden birisi: "Haydi Gabadayı, haydı Usta biraz acele et" diye uyarır.
Kabadayı kendisini uyarana döner: "E, daha nörecam; Dötüme cet moturu mu dahıyım?" der.
Uçtuklarını söyleyen bunlar; Bu kafayla bir kâğıt uçağı dahi uçuramazlar, uçuramadılar...
Rahmetli kabadayının da belirttiği gerçek; Önce jet motorunu yapmak gerekir. O da bilime inanmakla, bilimi baş tacı ederek bilimsel çalışmalar yapmakla, teknik üniversitelere önem vermekle olur. Yani; uçmanın yolu medreselerden değil, teknik üniversitelerden geçer.
“Astral seyahat: Kişinin uyku gibi hallerde parapisikolojiye inanan kişilerce esiri beden, veya astral beden ya da süptil maddelerden olduğu söylenen bedeniyle fiziksel beden dışında, yine bu kişiler tarafından iddia edildiğine göre; bilinci yerinde olarak başka mekânlarda yaptığı yolculuğa ve bu bedenle geçirdiklerini söyledikleri seyahatlere denir.” (Vikipedi)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.