Vergi zamlarına farklı bir bakış
Yeni yıla gelmeden piyasaya vergi zamları damgasını vuracağının sinyallerini veriyor. Tabi ki! Diğer zamlarda peşi sıra. Zaten emekli ve memur maaş artışlarında beklenen istekler hayal kırıklığı ile karşılanmıştı.
Peki bu vergi zamların sebeplerini incelemeye alalım mı ne dersiniz? Bu zamların en önemli sebebi ülkemizde misafir ettiğimiz Suriye'lilerin maliyetidir. İkinci sebebi ise teröre ayrılan maliyet. Üçüncüsü ise ülkemizdeki yatırımlardır. Ancak bu yatırımlar gelir getiren yatırımlar olmadığı için elimizdeki imkanları sıfırlıyoruz. Mesela yol yapıyoruz. Ancak yolun parasal geri dönüşü yok. Çünkü yol bir hizmet sektörüdür. Yola yatırılan paralar öncelikle imalat sanayine veya Tigem gibi tarım ve hayvancılığı destekleyerek dönüşümü sağlamak gerekliydi. Ancak bu yapılmadı. Tabi ki! Bu yapılmadı diye, ilerleyen zamanlarda üretime son verilmedi ya! Bu atılımları devletimizden bekliyoruz. Önümüzde zorlu bir yıl başlıyor. Biz Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları olarak; hem ekonomide, hem terörde ve hem de iç ve dış işlerinde bir olup yarınlara ümitle bakmak istiyoruz.
Dünya ekonomisindeki yerimiz 16. sırada. Bu çok güzel bir rakam olmasına rağmen, Amerika ekonomisinin ancak 1/25 ine tekabül ediyor. Güçlü olmak zorundayız. Onun için çok çalışmalıyız çok. Bunun içinde en önemli şey. Alternatifi olan ürünlerde mutlaka yerli ürünleri tercih etmeliyiz.
Türkiye'de Amerika’yı, İsrail'i seviyor musunuz? Diye bir anket yapsak. En az % 85 sevmiyoruz çıkar. Peki biz bu ülkeleri sevmiyoruz; dedik ama buna nasıl inanmak gerek. Öncelikle kendimizi bir sınayalım. Hadi kendimize bir test yapalım.
Onların kolasını, sigarasını içiyor musunuz.
• Evet
Onların jean kotlarını giyiyor musunuz?
• Evet
Onların diğer ürünlerini satın alıyor musunuz?
• Evet
Ama Amerikayı İsrail'i sevmiyoruz. Bana da öyle geliyor. Aslında gerçekten sevmiyoruz ama sadece bu sözler sadece sözde kalıyor özümüze etki etmiyor. Eskilerin bir sözü vardır. ''Ayinesi İştir Kişinin Lafa Bakılmaz'.
İşte! Sorunda tam burada, ben içmesem ben yemesem, ben giymesem ne olacak sanki! Herkes yiyor, içiyor giyiyor. Elhamdülillah hepimiz Müslümanız değil mi? Siyasi görüşler yönünden ele alınca da herkes Amerika' İsrail'e Fransa'ya İngiltere'ye ve bize karşı bir hareket eden ülkelere karşıyız değil mi?
• Evet.
Evet ama onların ürünlerini çatır çatır yiyor, içiyoruz. Giyiyoruz kullanıyoruz. Peki ne yapmalıyız. Onların kolasını, cipsini yemek zorunda değiliz. Alternatif olarak yerli mallarını kullanmalıyız. Kola yerine ayran, gazoz, çay içebiliriz. (Ancak yerli malı olanları) Reyhan çayı, Soğuk çay, (Yeşil çaydan kendimiz yapabiliriz) Hele giyim sanayinde dünyaya ürünler veren şirketlerimiz var; onların ürünlerini satın alalım.
Kısacası bir ürünü alırken öncelikle yerli malı olan ürünümüz var mı? Onu araştıralım. Eğer yoksa o ürünü almak zorunda mıyız? Onu sorgulayalım. Gıda ise mecburiyet yok demektir. Ama alacağımız ürün bir araba ise yerli malı arabamız yok. O zaman ülkemizdeki fabrikalarımızda üretilen arabaları alalım. En azından kendi insanımız o fabrikada çalışıyor. Özel bir alet alacaksak ve sadece İsrail'de var ise. Mecburen alacağız ancak bu aletlerin yapımı içinde kendi ülkemizde imalatını yapmak için mücadele etmeliyiz. Kısacası zamlar gelir geçer ama birlik beraberlik ruhunu kaybetmemek lazım. Milli sermayeyi güçlendirirsek her zorluğun önüne geçeriz. Çünkü yabancı sermaye buradan kazanıp parayı kendi ülkesine taşıyor.
Atatürk ne diyor “TÜRK, ÖĞÜN ÇALIŞ GÜVEN”, Peki biz ne diyoruz “İZİNDEYİZ ATAM” diyoruz. Ama Atatürk'ün peşindeyiz manasına değil. “ÇALIŞMIYORUZ İZİNDEYİZ (Tatildeyiz) ATAM” diyoruz. :(
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.