Yerinde gördüğüm deprem felaketleri ve yaşanan bazı acılar…
Siyaset batağına saplanınca hayatın acı / tatlı diğer yanlarını ihmal kaçınılmaz oluyor! Olmamalı ama ne yazık öyle. Bu acı gerçeklerden biri de deprem ve depremzedelerin hali…
***
17 Ağustos 1999 Marmara ve 6 Şubat 2023 Kahramanmaraş depremleri ile artçılarının yarattığı yıkımları, acıları birkaç kez yerinde görmüş ve çok sayıda haber / yorum yazmış biri olarak söylüyorum; o bölgeleri dolaşırken ilk hissiyatım, “İyi ki bir devletimiz var” olmuştu. Çünkü böylesine eşi görülmemiş son depremin vurduğu Kahramanmaraş, Gaziantep, Şanlıurfa, Diyarbakır, Adana, Adıyaman, Osmaniye, Hatay, Kilis, Malatya ve Elazığ illerimizin birçoğu, devletimizin eli uzanmasa, çok ama çok uzun yıllar kendisine gelemezdi…
Oysa şu anda bazı işyerleri açılıp üretime geçti bile. Çadırlardan konteyner kentlere taşınanlar ise devletin inşa ettiği sıcak yuvalarına kavuşacak olmanın heyecanı içinde…
Ancak… Bu heyecanın çileye dönüştüğü yerler de var…
Sosyal medya üzerinden yürütülen birtakım kampanya ve dile getirilen iddiaların doğruluğunu bilemediğim için bir şey söyleyemem ama benim en büyük güvenim ve güvencem dostlarımdır…
***
Deprem bölgesindeki gazeteci dostlar ve bölgede yakını olan dostlarımdan son dönemde birkaç önemli not ulaştı bana.
Bir dostumun paylaşımından birkaç cümle şöyle:
“(…) Kalanlar beden ve ruh sağlığını her gün biraz daha yitiriyor. Halam ve eşi emekli maaşını geçen ev kirasını diğer iki çocuğunun desteğiyle veriyor. Aynı kaderi paylaşan binlerce insandan birileri sadece (…)”
***
Bir başka nottaki şu satırlar da yürek parçalıyor:
“Dün Hatay'daki Vedia Hanım ile konuştum. Hatay'a gittiğimizde bizi çadırlara götürmüştü. Şimdi o çadırların boşaltılması isteniyormuş. Neden dedim, konteyner kurulacakmış…”
Cümlenin sonu buraya alamayacağım kadar ‘üzücü’ ifadelerle dolu ama görünen gerçek şu:
- Dünyada benzeri görülmemiş bir felaket yaşadık, 50 binden fazla canımızı yitirdik. Hemen yaraları sarmaya başladık ama anlaşılan o ki bazı yaralardaki kanamayı durduramadık…
***
Bir başka nottan birkaç cümle daha:
“(…) Hatay ve Malatya’da yaşama kavgası veriliyor. (…) Çaresizlik diz boyu. Su yok. Gönderebildiğimizi gönderdik su almaları için. Büyük bir dram yaşanıyor. (…)”
***
Hatay özelinde birkaç hususu vurgulamak istiyorum. Hatay Büyükşehir Belediye Başkanı Lütfü Savaş’ın davetine icabetle EXPO açılmadan bir hafta önce bir grup gazeteci arkadaşla Hatay’daydım. Her köşesini gezdik. Camilerden kiliselere, sinagoglardan sokak aralarına kadar girip çıkmadığımız yer kalmadı. Her giden / gören gibi biz de hayran olduk.
10 ay sonra 6 Şubat 2023’te Kahramanmaraş merkezli iki depremin ve artçılarının yerle bir ettiği Hatay’a iki kez daha gittim. Yani hem mamur hem de harap halini bir yıl içinde üç kez gördüm. Binlerce yıllık tarihi derinlikten bugünlere uzanmış eşsiz değerdeki yapıların, mekanların, kültür / sanat eserlerinin yıkık / dökük hali yüreğimizi parçaladı.
***
Bilinmeli ki: Deprem bölgesindeki tüm şehirler gibi Hatay da insan ve devlet desteğine muhtaç. Yörenin fedakar, çalışkan, üretken insanları devletine, milletine küstürülmemeli. Her bir şahsın derdi dert edinilip çözülmeli. Çok şey yapıldığını biliyorum ama her şey yapılmalı…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.