Bilmeden suçlamak...
Suçlamak ne kadar da kolay oysa karşı tarafı işaret ederken kalan dört parmak seni gösterirken...
Suçlamak ile hafifleyen insan görünümlü varlıklar hep özünden kaçmış olduğu için mi suçlamaktadır? Özü yakalamak isterken neden bu kadar kaçmaktayız? Oysa ki özü bulmak biraz kafayı sıyırmak, biraz hüzünlenmek, biraz acı çekmek daha sonra çiçek açmak değil midir? Suçlamak asıl özden kaçıştır. Kabul etmek ne de güzel oysa ne de hafif yüreğe... Kendinle baş başa kalıp, suçlu aramayı bırakıp kendinle yüzleştiğinde anlayacaksın gerçeği ve özü şimdi kaç bakalım nereye kadar elbet seni sıkıştıracak o yüzden korkmamalısın o iğneyi kendine batırmaktan ve yüzleşmekten. Suçlama, kendine bak... Ve son olarak Yüce Yaradan bize insan olabilmeyi ne güzel sözleri ile anlatmış fakat insan görünümlü varlıklar hiç kulak vermemiş buyurunu…
Ey inananlar! Bir topluluk bir diğerini alaya almasın, belki de onlar kendilerinden daha iyidirler. Kadınlar da başka kadınları alaya almasınlar, belki onlar kendilerinden daha iyidirler. Kendi kendinizi ayıplamayın; birbirinizi kötü lakaplarla çağırmayın; inandıktan sonra yoldan çıkmış olmak ne kötü bir addır. Tevbe etmeyenler, işte onlar Hucurat sûresi 11.ayet.
Tecessüs etmeyin (birbirinizin gizlisini-gizli hallerini-özel hayatlarını/suçunu-kusurunu araştırmayın); kimse kimseyi çekiştirmesin; hangi biriniz ölü kardeşinin etini yemekten hoşlanır? İşte bundan tiksinirsiniz. Bu konularda Allah’tan sakının, şüphesiz Allah tövbeleri daima kabul edendir ve acıyandır” Hucurat sûresi 12.ayet
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.