Ekonomide bugün de dünkü gibi!
Türkiye geçmiş yıllarda da ekonomide çöküşler yaşadı. Bu ilk ekonomik çöküş değil. Ancak Cumhuriyet tarihi boyunca yaşanan en büyük çöküş. Bilindiği gibi Osmanlı ekonomisi yaşanan savaşların ve başarısız bir devlet yönetimi sonrası 19. Yüzyılın sonlarına doğru iflas etti. Osmanlı ekonomisi; Azalan üretim, çiftçinin yaşadığı mağduriyet, yaşanan savaşların verdiği kayıplarla gelen yıkım, vergi adaletinin bozulması, değişen ve gelişen dünyaya, bilim ve teknolojiye ayak uydurulamayışı, siyasi yönetimden gelen baskının ve otoriter leş menin sonucu yaşanan zor yaşam, sanayileşememe, yolsuzluk-yoksulluk ve yasaklarla gelen vurgunculuk, dış ülkelerin imparatorluk üzerinden elde ettikleri Kapitülâsyonlar sonucu çökmüştür.
Tıpkı bu gün uygulanmakta olan ekonomik politikalar gibi benzer özelliklerle, gidiş aynı gidiş. Ekonomimiz dünkü gibi. Osmanlı’yı iflasa sürükleyen ekonomik çöküş, 1838 Balta Limanı Ticaret Anlaşması ile başlamıştır. 16. Yüzyıldan itibaren de Fransa, İngiltere ve Rusya gibi devletlere Kapitülasyon adı verilen bazı ayrıcalıklar tanımıştı. Kapitülasyonlar 17.inci ve 18.inci yüzyılda daha da kapsamı genişletilerek devam etmiştir. Osmanlı artık Avrupalı ülkelere Kapitülasyonlar verirken, sadece ticari ve ekonomik olarak değil kültürel dini ve hukuki ayrıcalıklarda veriyordu.
Bu gün de gidiş aynı yanlışlarla yol almaktadır. Benzer gelişmeler yaşanmaktadır. Dileğimiz ülkeyi yönetenlerin geçmişten dersler alarak aynı yanlışa düşmemeleridir. Başlangıçta yolsuzluk-yoksulluk ve yasaklara karşı yapılacak olan mücadele unutulmuş gibidir. 2000’li yılların başlangıç performansı bu gün yerini adeta metal yorgunluğuna terk etmiş durumdadır. İhracat salgın sonrası az da olsa artış göstermesine rağmen istenen hedeflere ulaşılamamıştır. Mirasyedi anlayışıyla yapılan plansız-programsız ve acil işlevi olmayan yatırımlar ve her malın ithal edilir duruma getirilmiş olması ülkeyi zora sokmuştur. Toplumda ve yatırımcı da oluşan güven kaybı nedeniyle TÜİK aracılığı ile ortaya çıkan veriler şüpheyle karşılanır olmuştur. Türk parası değer yitirmeye, döviz değerleri artış göstermeye devam etmektedir.
2015 yılında dolar 2,5 TL iken “Dolara yatırım yapan yanar” denmiş, dolar 3 TL olunca “Alanın eli yanar” denmiş Dolar 4 TL olunca da “Yanlış algılamayın TL’ye güvenin” denmiştir. Dolar 5 TL olduğunda da “Dolar köpük yaptı kanmayın” denmektedir. Bu gün dolar 6 TL üzerinde seyretmektedir. Artık bozulan güven ortamında siyasetin de uygulanan politikalarına da güven duyulmamaktadır. İhaleler dolar üzerinden ithalat dolar üzerinden yapılmaktadır ve maalesef TL yok hükmündedir.
Planlı ve programlı üretim ekonomisine yatırım yapılmıyor her şey tevekkülle yönetilmeye çalışılıyor. Bu durum da istihdam yaratmıyor. İşsizlik Cumhuriyet tarihinde bile görülmemiş rakamlara ulaşmış durumda. Gerçek anlamda 22 milyon işsizimiz var. Ülkeye sıcak para girişi duyulan güvensizlik sonucu gelmiyor. Türkiye ile para değişimi yapan iki ülkeden biri Katar diğeri de Çin onların paraları da dolar değişimine açık değil. Ülkede yaşanan olumsuz gelişmelere rağmen ekonomiye yön verenler halâ “TL ye güvenin Türk varlıklarına, Türk şirketlerine güvenin, büyüme hikâye sine inanın herkes kazanacak” diyebiliyor. Umut var olmak ümit vermek güzel ama hep hikâye yazarak da ekonomi yürümüyor. Söylenenlerin arkasında durarak hayata geçirmek gerek.
Ülkemizin sahip olduğu Cumhuriyet değerlerinden uzaklaşılması, liyakatsiz, plansız-programsız bir ekonominin varlığı ülkede alarm zillerinin çalmasına neden olmuştur. Dış dünya da ülkemize yönelik tavır ve tutumlar geçmişte Osmanlının son yıllarda ki durumuyla totaliterleşmenin yolsuzluk ve adaletsizliğin yaşandığı ekonominin çöküşe geçtiği yıllarla benzer duruma gelmiştir. Yani bu gün de dün gibidir. Tüm vaat ve öngörülere rağmen ekonomimiz sınıfta kalmıştır. Osmanlı da Muharrem Kararnamesi ile Duyun-u Umumiye’ye bırakılan kazanç vergisi, tuz ve tekel-alkollü içecekler vergisi, gümrük vergileri, bu gün de Cumhuriyetle birlikte kazanılan varlıklarımız olan şeker fabrikaları-limanlar-tank palet fabrikası gibi Cumhuriyetle kazanılan varlıklarımızın yabancılara ve yandaşlara peşkeş çekilmesiyle benzer duruma gelmiştir.
Her şey dün gibidir. Dünü yaşatmak isteyenlerin vardığı sonuç bu gün ile benzer durumdadır. Ekonomi ve siyaset dünkü gibidir. Dün bu günkü gibidir, bu günde dünkü gibidir.