Ekrem İmamoğlu konseri…
Politika Kasabasının Siyaset Bulvarında insan ve otomobil trafiği tahammül mülkünü yıkacak kerte yoğundu. Bunun sebebi, Ana Cadde ve ara sokaklara asılmış afişlerden belliydi: Millet Bahçesinde Ekrem İmamoğlu Konseri…
***
Bu konseri kaçıramazdım! Basın kartımı gösterince bahçenin hakim köşesine tünemem zor olmadı. Sahne olan geniş alanın yanına kurulan tribünde gazeteci İsmail Saymaz, televizyon dünyasının duayen ismi Rahmi Aygün, İsmail Dükel ve ekranların ‘sinirli adam’ı, Ceza Hukukçusu Prof. Dr. Ersan Şen gibi isimlerin yerini alması normaldi! Bunun yanında, ‘Ekran işgalcisi’ Abdülkadir Selvi, Zafer Şahin ve Melik Yiğitel gibi meslektaşların ‘gözlemci’ sıfatıyla ikameti ise konsere önem ve anlam kazandırıyordu. ‘İkili mi oynuyor’ dedirten Özgür Özel’in gülücükler dağıtması; zum toplantısında yer alan ve fakat bu konsere katılım sağlamayan Genel Başkanın yönetim ekibindeki isimlerin tedirgin hali; Beylikdüzü’ndeki ‘yeme operasyonu’ yemeğinden gelen ağır toplar; Hikmet Çetin, Altan Öymen ve Murat Karayalçın’ın ciddiyeti her ne kadar konser ortamına aykırı dursa da Politika Kasabasının adabımuaşeretine uygundu!
…VE KONSER BAŞLIYOR
Hava kararmış, Millet Bahçesinin karşısındaki Salooon boşalmıştı. Parkın ışıkları söndü… Platformun ışıkları yandı… İmamoğlu ve saz heyeti sahneye indi… Bu iniş, merhum Deniz Baykal’ın Ricky Martin’i kıskandıran şovu kadar ışıltılı, şaşalı değildi ama içine kararsızlık sinmiş bir kararlılık yansıtıyordu… Ekrem İmamoğlu, Politika Kasabasının son dönem şöhretlerinden olduğu için siyasetten sıyrık bir repertuvarla sahne alamazdı! İstanbul’dan, Karadeniz’den parçalarla başladığı konseri Rize dolaylarında seslendirdiği bir türkü ile sürdürdü:
On Dört Mayıs öncesi; Erdoğan, unut dedim
Tercih umut, korku mu? Elbette umut dedim
Erzurum’da taşlandım saldırgan somut dedim
Aday değildim ki ben… Vatandaş oy vermedi
İmamoğlu terini silerken, Millet Bahçesini dolduranlar alkışlıyordu. Tribündeki siyasiler tepkisizdi. Gazeteciler ise fiskostaydı…
SUBLİMİNAL MESAJ VERDİ…
İmamoğlu, türkünün sonundaki ‘vatandaş oy vermedi’yi açarak, hem konsere ilgi göstermeyen Millet İttifakı yöneticilerini iğnelemek hem de Genel Başkanına subliminal mesaj göndermek istedi:
Yirmi Sekiz Mayıs’tan sonra ortam bozuldu
İttifak paramparça… Birbirine kızıldı
Kimi kaçtı kurtuldu kimi ise süzüldü
Vekilliği kapanlar babama oy vermedi
Cumhurbaşkanlığı ve genel seçimler bittiği için istekleri değişmişti. Talebi, seçeneği çoktu ama ‘isyanım var ulan’ netliğine bürünemiyordu! Ankara dolaylarından bir türkü tutturdu:
İstanbul’u çantada keklik gören görene
Bana layık bularak çiçek deren derene
‘İstanbul mu’ imalı niyet soran sorana
Kırkıncı kez diyorum: Ben Ekrem geliyorum
Bahçeyi dolduranlardan ‘Tunceli’ tezahürat yükselince, ‘babasına inat’ ziyaret ettiği şehirde seslendirdiği bir türküyle karşılık verdi:
Yola çıktım değişim diye diye yürüdüm
Telefonla babama git diyerek yürüdüm
Kitleleri ardımdan bu uğurda sürüdüm
Tuncelili dostlarım; bu düzen değişecek
SUBLİMİNLLİKTEN YEKTENLİĞE…
Konser tam da istediği kıvama gelmişti. Alkış daha da artınca etkilendi! Fırsat bu fırsat diyerek mesajını yekten vermek istedi:
Kurultayın tarihi belli olsun yeter ki
Yerel ya da genel bir seçim olsun yeter ki
Hizmet için gerekli koltuk olsun yeter ki
Yoldaşlarım, yönetim ve düzen değişecek
Ekrem İmamoğlu’nun türkülerinden herkes payını alırken, gaiplerden bir ses peydah oldu:
- Can Erzincan'ımızın tulum peyniri son derece değerli, üzümleri ve cevizi son derece değerli.
***
Politika Kasabasında kimini mutlu eden, kimine ense kaşıttıran bir akşam yaşandı. Gazeteci dostlara, ‘konseri nasıl buldunuz’ diye sormak istedim, vazgeçtim. Akşam kafamızı elden ve dilden geçireceklerdi nasıl olsa!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.