ESÂRET…
“…Ordular! İlk hedefiniz Akdeniz’dir. İleri!
Türkiye Büyük Millet Meclisi Reisi
Başkumandan M. Kemâl”
Yunan kuvvetlerini Anadolu’dan söküp atmak üzere Başkumandan Mustafa Kemâl Paşa’nın komutasında 26 Ağustos 19222 tarihinde Afyon güneyinden başlatılan Büyük Taarruz başarılı bir şekilde gelişmiş, ikinci gün Yunan savunma hatları yarılmış ve Afyon zaptedilmiş üçüncü ve dördüncü günlerde Yunan Afyon grubu Dumlupınar’da kuşatılmış, 30 Ağustos’ta yine Başkumandan’ın komutasında icra edilen Dumlupınar Meydan Muharebesi’nde Yunan kuvvetleri ezici bir mağlubiyete uğratılmış, Dumlupınar’da tutunamayan 1. Yunan Kolordusu Komutanı Tümgeneral Trikupis ve Yunan İhtiyat Kolordusu Komutanı Tümgeneral Diyenis komutasındaki kılıç artıkları Uşak istikametinde bozgun hâlinde geri çekilmeye başlamışlardı.
31 Ağustos Perşembe sabahı Başkumandan, Batı Cephesi Kumandanı ve 1. Ordu Kumandanı ile birlikte Adatepe bölgesine giderek bir gün önce kanlı bir imhâ muharebesine sahne olmuş muharebe alanını gezdi. Muharebe alanındaki manzara şuydu: Binlerce silah, mühimmat, araç – gereç, kâfileler halinde esirler ve çok sayıda yaralı ve ölü…
“Necip” sıfatı düşmanına dahi insaf ve merhametle muamele edenlere özgü bir asâleti ifade eder. Öyleydi, Türk milleti de Başkumandan’ı da. Başkumandan, muharebe alanında bir Yunan bayrağını yerde görünce onu işaret ederek “Bayrak, bir milletin bağımsızlığının simgesidir. Yerden alınız” dedi. Bunun üzerine Yâver Siirtli Üsteğmen Muzaffer Efendi, Yunan bayrağını yerden alıp bir topun üzerine bıraktı.
Dumlupınar Meydan Muharebesini bizzat Başkumandan Mustafa Kemâl Paşa yönettiği için, Batı Cephesi Kumandanı İsmet Paşa bu muharebeye “Başkumandan Meydan Muharebesi” adını verdi. Sonrasında da öyle anıldı. Çok da isâbetli olmuştu.
Aynı gün 3. Kolordu 41. Tümene bağlı Porsuk Müfrezesi de karşısında bulunan kuzeydeki Yunan kuvvetleri de sabah dokuzdan itibaren Eskişehir istikâmetine doğru çekilmeye başladı.
1 Eylül Cuma günü yine 3. Kolorduya bağlı 1. Tümen, Yunanların Seyitgazi’den gelen Müstakil Tümenine ağır kayıplar verdirerek ilerledi ve bir gün önce kurtarılan Kütahya’ya girdi. Bu sırada Eskişehir’den İnönü istikâmetine doğru çekilen Yunan kuvvetlerinin kaçış yollarını kesmek üzere Mürettep Süvari Tümeni de Kütahya’dan hareket etti.
31 Ağustos sabahı başarıyı genişletmek üzere Yunan kuvvetlerinin takibine çıkılacaktı. Bu emre göre: Yakup Şevki Paşa komutasındaki 2. Ordu, bağlısı 3. Kolordu ile birlikte, Kütahya-İnönü hattında ilerleyerek, General Sumilas komutasındaki 3. Yunan Kolordusunun Eskişehir'den Bursa yönüne çekilmesini önleyecek, 6. Kolordu ise Murat Dağları'nın kuzeyinden, Hamidiye doğusundan
Yunanların peşine düşecekti. Nurettin Paşa emrindeki 1. Ordu, bütün kuvvetiyle Murat Dağlarının güneyinden Uşak tarafına uzanacak, Fahrettin Paşa komutasındaki 5. Süvari Kolordusu da önce sarkacağı Belova gediğinde Kızıltaş Vadisi ile çevredeki dağlara kaçışan, Yunan Birliklerinin önünü kesecek, sonra Alaşehir istikâmetinde harekâtını sürdürecekti.
Dumlupınar’dan çekilen General Franko Grubu, Murat Dağları üzerindeki Hasan Dede Tepesi ile Kaplangı Dağı arasında bir yer tutmuştu. Bu yerin ortasında Kaplangı Dağı bulunduğu için Türk askerî tarihçiliği Dumlupınar Muharebesi sonrasında burada gerçekleşen muharebeye Kaplangı Dağı Muharebesi adını vermiştir.
1. Türk Kolordusu 30 Ağustos akşamı Kaplangı Dağına çekilmiş Yunan birliklerine karşı muharebeye başlamış, 57. Tümenin yaptığı taarruz sonucunda karşısında bulunan 44. Yunan Alayı da Kaplangı Dağından atılmıştı. Trikupis Grubunun, kendisi ile birleşebilmesi için General Franko’nun, Kaplangı mevkiini korumasının hayatî bir önemi vardı. Tutulan mevzî, geri dönüş için elverişli ve Kaplangı Dağı da bu istikâmete hâkimdi. General Franko, emrindeki kuvvetlerle bir gece taarruzu yaparak saat 22.30’da Kaplangı Dağını almayı başardı. Bu esnada Kaplangı Dağı üzerinde dört alaya yakın bir Yunan kuvveti toplanmış bulunuyordu. Kaplangı Dağında kayda değer sayıda Yunan Kuvvetleri toplandığı için durum kritikti. 31 Ağustos sabahı 1. Kolordu, bölgedeki taarruzuna devam etmişti. Çok kanlı geçen bu muharebede Kaplangı Dağının değişik bölgelerinde tutunmaya çalışan Yunan birliklerinin tamamı söküp atılmış ve geri çekilmeye mecbur edilmişti. Takip harekâtı başarılı bir şekilde sürdürülüyordu.
1. Kolordu Komutanı telefonla, 1. Ordu Komutanı Nurettin Paşa’yı aramış ve kendisine, “Yunanların (Uşak ilinin hemen batısında yer alan) İslamköy’den batıya çekilmekte olduklarını, ancak Yunanların (İslamköy’ün 4 km kuzeyinde olan) Banaz bölgesinde kuvvetli bir savunma yapabileceklerini belirterek 2. Kolordunun acele devreye girmesini önermiş, eğer bu önlem alınırsa düşmanın yok edilebileceğini” ifade etmişti. İzzettin Paşa’nın telefonundan sonra, 1. Ordu Komutanı gerekli emirleri vermişti.
Yunanların muharebe alanı dışındaki yakıp yıkmaları ile ilgili 1. Kolordu Komutanlığına ilk bilgi, İslamköy’den gelmişti. Yunanların savaş artıkları, önce burada tutunmak için bir hazırlık yapmışlar, sonra da bu kararlarından vazgeçerek daha gerilere çekilmişlerdi. İşte bu çekiliş sırasında İslamköy’ü ateşe vermişler, ele geçirdikleri masum insanları öldürmüşlerdi. İslamköy’de karşılaşılan manzara civardaki Gedikler Köyünde de görülecekti
14. Tümen’in öncü birlikleri İslamköy’deki yangını söndürmüş, sonra da takip harekâtına devam etmişti. İslamköy önce 1. Kolorduya, sona da 2. Kolorduya karargâh olmuş ve askerlerini ağırlamıştı. 1. Ordu Komutanının emriyle, 1. Kolordunun arkasında takip harekâtına devam eden 2. Kolordunun 4. Tümeni daha önce İslamköy’e gelmişti.
31 Ağustos günü öğleden sonra yapılan takip harekâtı sırasında pek çok esir ve savaş malzemesi ele geçirilmiş, 1 ve 2. Kolordu birlikleri Murat Dağı eteklerinde Yunanlardan çok sayıda esir, top, silah ve cephâne toplamıştı.
30 Ağustos sonrasında Bursa istikâmetine doğru geri çekilen 3. Yunan Kolordusuna yönelik imhâ tâkip ve imhâ harekâtını da 2. Orduya bağlı Şükrü Naili (Gökberk) Paşa komutasındaki 3. Kolordu yürütüyordu.
Dumlupınar’da imhâ ve esir edilmekten kurtulmuş Trikupis Grubunun arta kalanları Kızıltaş Vadisinden Uşak’a doğru bozgun hâlinde ve etrafındaki yerleşim merkezlerini de yakıp – yıkarak geri çekiliyordu.
Şartlar fevkâlâde olgunlaşmıştı, Yunanı Anadolu’dan tamamen atmak için. Bu müstesnâ zaferle elde edilen başarıyı genişletmek icab ediyordu. Öyle de oldu.
Büyük Taarruz’dan Dumlupınar Meydan Muharebesi’ne dek ağır kayıplara uğrayan ve panik hâlinde çekilmekte olan Yunan birlikleri geride yeniden tertiplenme imkânı bulursa 8-10 tümenlik küçümsenmeyecek bir güç oluşturabilirlerdi. Bu nedenle Yunan kuvvetleri bozgun hâlinde çekilirken yakından izlenmeleri gerekiyordu.
Aynı gün Gazi ve Müşir Başkumandan, Fevzi Paşa ve İsmet Paşa, Çal köyünde yıkık bir evin avlusunda kırık bir kağnı arabasının döşeme ve oklarına ilişerek durumu görüştüler, bir gün önce Dumlupınar’da kazanılan zaferin bu harekâtı sonuçlandıracak büyük ve önemde olduğunda görüş birliğine varıldı ve İzmir’e yürünmesi kararlaştırıldı. Bu da takip harekâtı anlamına gelmekteydi. Bu karar Batı Cephesindeki TBMM Ordularına “Başkumandan” imzalı yazılı bir emirle duyurulacaktı.
1. Kolordu Kumandanı İzzettin Paşa 31 Ağustos sabahı gün ışırken düşman kumandanının elinde kalan kuvvetlerle (Uşak’ın 21 km kuzeydoğusundaki) Karacahisar üzerinden, Uşak'a doğru geri çekilmekte olduklarına dair bir haber alır. Batı Cephesi Kurmay Başkanı Asım (Gündüz) Paşa bu haberi gecikmeden Başkumandan’a iletir. 1 Eylül Perşembe günü Başkumandan sonu “Ordular! İlk hedefiniz Akdeniz’dir. İleri!” ile biten tarihî emrini verir. Böylece Başkumandan, Büyük Taarruz’la başlayan askerî harekâtın ve şanlı destanın son safhası olan takip harekâtını başlattı.
Takip harekâtı, Dumlupınar muharebesindeki görklü zaferle elde edilen başarının genişletilmesini de mümkün kılacaktı. Bu tarihî emre uygun olarak 1 Eylül’de Batı Cephesindeki tüm birliklerin fiilen takip harekâtı başladı. 5. Süvari Kolordusu Gediz üzerinden Selendi – Kula – Salihli – İzmir istikâmetinde ilerlemeye başladı. 2. Ordu da üç tümeni ile 5. Süvari Kolordusunu takip etti. 1. Ordu 1. ve 2. Kolorduları ile Uşak-İzmir istikametinde Franko Grubunu takip etmeye başladı, 4. Kolordusu da bu istikâmette ikinci hatta takibe katıldı.
2 Eylül Cumartesi. Yunanistan, İngiltere’ye müracaat ederek Anadolu’dan çekilmeye karar verdiğini açıklayıp mütâreke için İngiltere’nin acilen yardımını istedi. Bununla beraber, Yunanistan’ın artık çok geç olan karar ve girişimleri bir sonuç da vermedi. Yunanistan’ın Bizans’ı ihyâ etmek ve Megali İdea’yı gerçekleştirmek için 1919 yılının 15 Mayıs’ında çıktığı Küçük Asya Seferi 1921 yılı Eylül’ünde Küçük Asya Macerâsı olmuş, 1922 yılı Eylül’ünde ise Küçük Asya Felâketine dönüşmüştü.
1 Eylül’de başlatılmış olan takip harekâtında 1. Ordu bağlısı İzzettin Paşa komutasındaki 1. Kolordu Uşak-Güre ile Uşak-Eşme hattında çekilmekte olan Yunan silah artıklarını Bölme - İlyaslı -Düdüklü yoluyla izlemeye devam ediyordu.
1. Ordu bağlısı 4. Kolordunun Komutanı Kemâlettin Sami Paşa’nın emriyle, yine 1. Orduya bağlı Ali Hikmet (Ayerdem) Paşa komutasındaki 2. Kolordu emrine görevlendirilen 5. Kafkas Tümeni de Dadaylı Albay Halit Bey’in dirâyetli sevk ve idaresinde takip harekâtına devam etmekteydi. 5. Kafkas Tümeni Uşak dolaylarına sokulmak için geceyi geçirdikleri İslamköy’den 2 Eylül sabahı hareket etmişlerdi. 1. Kolorduya bağlı Albay Ömer Halis Bey komutasındaki 23. Tümen demiryolunun kuzeyinden, 5. Kafkas Tümeni de bu hattın güneyinden Uşak’a gideceklerdi. Uşak’a doğru ilerleyen 1. Ordu bağlısı 1. Kolordu öncüleri akşama doğru karanlık basmadan Uşak’a girdi ve geri çekilen Yunan birlikleri tarafından şehirde başlatılan yangınlar söndürüldü.
2 Eylül’de de Başkumandan ile İsmet Paşa, Uşak’a girmiş bulunuyordu. Aynı gün akşamında Uşak, İzzettin (Çalışlar) Paşa komutasındaki 1. Kolordu tarafından zapt edilirken eşzamanlı olarak Trikupis Grubuna bağlı 4. Tümen Komutanı Tümgeneral Dimaras ile 12. Piyade Tümen Komutanı Albay Kallidopulos, birlikleri (391 subay, 5.385 er, 700 küsur hayvan, 1.296 tüfek, 11 ağır makinalı, 50 hafif makinalı tüfek ile 4 top ve çok sayıda cephâne) ile birlikte Albay Dadaylı Halit (Akmansü) Bey komutasındaki 5. Kafkas Tümeni birlikleri tarafından (Uşak doğusundaki) Karlık köyünde esir alındı. Eşzamanlı olarak 23. Türk Tümeni birliklerine teslim olanlar ise 1. Yunan Kolordusu Kurmay Başkanı ile 96 subay idi. Esir komutanlar, o geceyi (Uşak’ın 15 km doğusundaki) Göğem Köyü yakınlarındaki Çakmaklı Tepede kurulan çadırlarda geçirdiler.
3 Eylül Pazar günü saat 08.00’da esir generaller ve üst subaylar saat 08.00’de 4. Kolordu Karargâhının bulunduğu Uşak’a sevk edildiler. Esir edilmiş General Trikupis ve diğer Yunanlı generaller, Başkumandan’ın huzuruna çıkarıldı. Necip Türk milletinin necip evladı Başkumandan Mustafa Kemâl Paşa esir generallere nezâketle muamele etti, onlarla bir süre de konuştu. Sonrasında Yunanlı generaller, Gazi ve Müşir Başkumandan’ı derin bir tâzim ile selamlayıp huzurundan ayrıldılar.
Devam edecek…
© 2023. Bu makalenin / yazının içeriğinin telif hakları yazarına ait olup, 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu gereği kaynak gösterilerek yapılacak kısa alıntılar ve yararlanma dışında, hiçbir şekilde önceden izin alınmaksızın kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayımlanamaz ve dağıtılamaz.
KAYNAK: Makale, İrfan Paksoy’un “Büyük Taarruz Destanı” isimli (basılmamış) eserinden derlenmiştir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.