Gerçek Gündem
Aman dünya ne dar imiş
Dert çekmesi ne zor imiş
İçerimde yara varmış
Dermanını arar oldum
Anonim
Corona virüs konusunda ülkeler değişik önlemler alıyor. Bazılarında tamamen normal hayata geçilip, maske zorunluğu sadece toplu taşım araçlarıyla sağlık kuruluşları dışında tamamen kişisel istemlere bırakılırken, Türkiye gibi bazı ülkelerde de yeniden evlere kapatma zorunluluğu kamuoyunun gündemine taşınıyor...
İnsanların evlere kapatılması EKONOMİ'lerin eve kapatılması anlamına geldiğinden bir ikinci dalga vurgununa devletlerin dayanabilme süreleri onların “GÜÇLÜ DEVLET” olma ile insan öncelikli “SOSYAL DEVLET” olmalarının ölçüsü olacak.
Daha önceki yazılarımda da belirttiğim gibi, bu yıkıcı musibet virüsün yayılmasını önleyip tamamen sıfırlamak o kadar da zor olmasa gerek!
Devlet olarak “Hastayı hasta olmayandan ayırıp, hasta olanın tedavisinin yapılırken, hasta olmayanın da ihtiyaçlarının planlı bir örgütlenmeyle giderilerek, devlete olan gerekli güvenin sağlanması gerekmektedir...”
Ülke nüfusunun büyük bir bölümünün Hindistan'da gibi yaşarken diğer küçük bir bölümünün İsviçre'de yaşar gibi yaşaması adil değildir. Demokratik hiç bir ülkede insanların bir kısmı çöplüklerden yiyecek toplarken, bir kısmının dört beş kurumdan birden maaş almaları ne Allah'ın adalet ölçüsüne sığar ne de insan onuruna yakışır. Asgari ücretin net; 2 bin 324 TL, 70 kuruş olduğu bir ülkede kerameti kendinden menkul bazılarının dört beş kurumdan toplam 100 bin TL'nin üstünde maaş almaları o ülkeye yıkım getirir!
Son veri açıklamalarına göre Mayıs 2020'de Türkiye'de dört kişilik bir ailenin açlık sınırı;
2 bin 219, yoksulluk sınırı ise; 7bin 229 Türk Lirasıdır.
Bu bilgiler TÜRK-İŞ işçi sendikasının her ay kamuoyuyla paylaştığı bilgilerden alınmıştır...
Tüm bu gerçekler ortada iken, hükümet gene yüzde doksanbeşine sahip olduğu medya aracılığı ile göz boyamaya, beyin yıkamaya devam etmekte, temelsiz gündemler yaratarak ülke vatandaşlarını gerçek gündemden uzaklaştırmaya çalışmaktadır. Ancak yaratılan sanal dünya ile gerçek dünya gerçekleri birbiriyle çelişmekte, hükümete olan güven her gün biraz daha erirken bazı ülkelerce ikili anlaşmalar iptal edilerek o ülkede yaşayan Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları mağdur edilmektedir. Örneğin Avusturya'da yaşayan gerek Türkiye Cumhuriyeti, gerekse Avusturya vatandaşı Türk kökenli insanların Türkiye’deki tedavi masraflarını Avusturya Sağlık Kasası bir yıldır karşılamamakta, bu konuyla ilgili Türk tarafının girişiminin ne olduğu da gizemini korumakta muhataplar bilgilendirilmemektedir.
Avusturya hükümeti son olarak “CORONA” nedeniyle Türkiye'yi en riskli basamak olan 6. basamakla (Sicherheitswarnstufe) eşleştirip, seyahat edilmesi en riskli ülkeler grubunda göstermiştir. Bu basamak, savaş veya bulaşıcı hastalıkta en riskli ülke ya da bölge anlamına gelmektedir. Bu karar bir yasaklama olmayıp bir uyarı niteliğindedir, ancak;
Tüm bu uyarılara rağmen gene de Türkiye'ye seyahat ederseniz, olası bir hastalık durumunda ya da herhangi bir olumsuzluk durumunda Avusturya Sağlık Sigortası'nın tedavi masraflarınızı karşılamaması söz konusu olabildiği gibi çalıştığınız işyerinin sizi işten çıkarma ya da maaşlarınızı ödememe hakkı doğmaktadır...
Demokratik ülkelerde devletler kalıcı, hükümetler geçicidir, yani, devletler ev sahibi hükümetler ise kiracıdır. Hükümetlerin kiracılığı bırakarak devlet olma sevdaları bunalımları, istikrarsızlıkları, karışıklıkları getirir! Neye mal olursa olsun illa ben iktidarda kalacağım demek; baskıların artması adaletin rafa kaldırılması yeni yeni alternatif milis gücü arayışları pek hayra alamet olmasa gerek!
Yazımın başındaki halk türküsünde de belirtildiği gibi küçücük bir virüs insanlara, devletlere hükümetlere dünyayı dar etmiş, derman aratmaktadır. İşletme dersinde; "Basiretli bir iş adamı gibi hareket etmek" sözü geçer. Bu söz, liderlerin hükümetlerin geleceği görüp, her olasılığı değerlendirerek, bu ve benzeri günler için hazırlıklı olmaları anlamına gelir.
"DEVLET MALI DENİZ, YEMEYEN KERİZ" diyen bir zihniyet ülkeyi bu duruma getirmiştir...
ÜLKENİN GERÇEK GÜNDEMİ; açlık olmalı, işsizlik olmalı, hayat pahalılığı, kapanan iş yerleri, zarar eden devlet bankaları, yerlerde sürünen dış politika, hapisteki gazeteciler Suriyeliler, dağılan aile birliktelikleri, yıkılan yuvalar, unutturulan Zarrablar, Fetön'un siyasi ayağı, parası ödendiği halde teslim edilmeyip ortaklıktan çıkarıldığımız F-35’ler, gene Rusya'ya parası ödendiği halde paket içinde bekletilen S-400 savunma sistemi, liyakat sistemi, turizm, tarım, sanayi, 17-25 Aralık, CORONA'nın yeniden hortlaması olmalıdır diye düşünüyorum... Ülke ekonomisine Corona'nın tahribatı elbette büyüktür ancak; “HAZİNE” Corona'dan önce boş, bu sorunlar Corona'dan önce vardı!
Sanal gündem yaratmak karşılıksız para basmak gibidir, sadece günü kurtarabilirsiniz ilerdeki tahribatı çok büyük olur, altından kalkamazsınız..
Saygılarımla...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.