Hayat işte… Olmaz, olmaz deme; olmaz, olur!
Ne kadar uyar bilmem; “Neler oluyor hayatta” ya da “Olmaz, olmaz deme; olmaz, olmaz…” türü söz ve söylemleri haklı çıkaran ‘olanlar’a örnek olduğunu sandığım bir gelişmeyi hatırlatmak istiyorum…
***
Bilindiği gibi, terör örgütleri, kendisini uygar sanan aygırların küresel işgal, soygun, sömürü düzeninin aparatı durumuna dönüştü…
Ağına düşürdüklerini toplayıp, giydirip, eğitip, silahla donatıp salanlar, salınan ülke halklarını bezdirip yönetimlerine diz çöktürdükten sonra istediklerini almaya başlıyor. Bu ülkelerin bazılarını bölüp parçalıyor bazılarının da yer altı ve yer üstü kaynaklarına çöküyorlar. Orada işleri bitince, kullandıkları örgütü bir başka ülkeye salarak aynı oyunu orada da sahneliyorlar. Öyle ki başkalarının canı üzerinden yürütülen bu politika bazen birkaç örgüt aracılığıyla birkaç ülkede sürdürülüyor…
Örnek: DAEŞ…
Bir Amerika Devlet Başkanı’nın bir başka Başkanı DAEŞ’i kurmakla suçladığı bir ortamda, bırakın hesap sormayı, Türkiye hariç kimse bunu dile getiremiyor.
Konumuz bu değil!
***
1980’li yılların başıydı… Gazi Üniversitesi Gazi Eğitim Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümünde okurken, Osmanlıca dersimiz vardı. Dersi Arap Alfabesi ile gördüğümüz için, Arapça öğrenmek maksadıyla, Libya Sosyalist Halk Cemahiriyesi’nin Maltepe’deki dil kurslarına yazıldım…
Dersimize giren Ayten Akmandor hocanın da bu kursa yazılmış olduğunu görünce iyi bir şey yaptığımı düşündüm. Ayten hoca; 1977-1980 arasında Cumhuriyet Senatosu Bolu Üyeliği; 40. Hükümette Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı; 42. Hükümette Millî Savunma Bakanlığı yapan Neşet Akmandor’un eşiydi…
***
Kursa yazıldım yazılmaya da evliydim, çalışıyordum, okuyordum… Yani perişan hallerin içindeydim! Dolayısıyla kursa devam edemedim…
O günlerden hatırımda kalan şeylerden biri; Filistinli olduklarını söylenen gençlerin zaman zaman ders gördüğümüz salonları dolaşarak bizlerle sohbet etmesiydi. Bilinen ve hep konuşulan, “Filistin kamplarında eğitim gören gençler” için araştırma yapıyorlardı belki de! Bilemiyorum…
Konumuz bu da değil!
KONUMUZ ŞU
1970’li yıllara gidelim… Amerikan emperyalizmine karşı olmak, Filistin davasına sempatiyle bakmak değişmez tavrımızdı. Sınıf bilinci keskin, emperyalizme düşman; Amerika’yı ‘başdüşman’ gören antiemperyalist damardan beslendik!
Dünyaya bakışımız netleşti:
- Bütün kötülüklerin anası Amerika!
***
O dönemlerde Amerika’ya sempatiyle bakan bir tane bile Kürt arkadaşımız yoktu. Kürt kardeşlerimizle PKK ve türevlerini hiçbir zaman yan yana koymadığım için rahatlıklı söylüyorum ki, Marksit / Leninist zemin üzerinde yürüyen bir terör örgütünün Amerika’nın kucağına oturup onun aparatı haline gelmesi düşündürücüdür!
Yazının başlığına dönerek diyorum ki:
- Neler oluyor hayatta!
Ve ötesi:
- Olmaz, olmaz deme; olmaz, olur!
Başka haberlerde de okudum ama sonuncusu şuydu:
- İsrail, PKK ve YPG’li teröristleri aylık 2.650 Dolar karşılığında Gazze’ye paralı asker olarak göndermeye hazırlanıyor…
***
Filistin davasına ölümüne destek verenlerin bugün Gazze’de Filistinlileri öldürmek için paralı asker olacağını okuyunca ‘nayır, nolamaz’ dedim ama evet, olurmuş! Çünkü bunlar sadece Türkiye topraklarında değil Irak, Suriye, Karabağ gibi yerlerde de bir ölüm makinesi olarak kullanıldı, kullanılıyor.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.