İmanımızı nasıl muhafaza edelim?
İmanı, dil ile ikrar kalp ile tasdik şeklinde tarif etmişlerdir alimler. Amel ile imanın sıkı bir ilişkisi vardır. Bazen birbirlerinden ayırmak bile mümkün değildir. Etle tırnak gibi… İman kalp işi olduğu kadar kalbe sığmayan eylemler bütünüdür aynı zamanda. İman mücadele ve yaşam tarzıdır. İman amelle ispat edildiği gibi, amellerle de varlığını koruyabilir. Salih amellerle diri kalan iman, güzel ahlakla kemale erer.
Amelsiz iman su verilmemiş, bakımı yapılmamış, kurumaya yüz tutmuş ağaca benzer. İman, söz vermek, amel o sözün yerine getirilmesidir. İman şahitliktir. Mümin olmanın ilk şartı olan kelime-i şehadetin anlamı budur. Allah’ın ilah olduğuna, resulünün onun elçisi ve kulu olduğuna şahitlik ettiğimiz gibi yaptığımız amellerle de başkalarının bizim imanımıza şehadet etmelerine vesile olmuş oluruz. İman, takva üzere amel olmasa zamanla zayıflar, küçük bir şüphede, yanlış bir davranışta yok olabilir. Bugün imanla ameli öyle ayırmışız ki biri Kaf dağında öteki vicdanla insanın inisiyatifi arasında sıkıştırılmış adeta pamuk ipliğiyle tutuşturulmuş bir vaziyettedir. İnsanların çoğunluğuna sorsanız Müslüman ve mümin olduğunu söylerler. Ancak yaşam tarzlarına baktığınız zaman imanı ispat etmede zorlandıklarına şahit olursunuz. Allah ayetlerinin birçoğunda imandan hemen sonra insanlara salih amel etmeyi emir buyurmuştur. Bazen de ameli imanla beraber zikrederek imanın amelden bir parça olduğunu bildirmiştir, mümin olanın üzerinde taşıması gereken özellikleri belirtmiştir.
Özellikle günümüzde imanı korumak kazanmaktan daha zor bir duruma gelmiştir. Her taraftan imanımıza hücum edilmekte, her davranış ve ortam imansızlığı ve kurandan uzak bir hayatı teklif etmektedir. Amel etmenin yolları adeta dikenlerle ve engellerle kaplı. Ahlaki zafiyetler hayata hâkim olmuş vaziyette. Günahlar karşısındaki hassasiyetler yok olmuş, her günah insanların nazarında, normal görünmeye başlanmış, haram fuhşiyat adeta sıradandanmış. Böyle bir zamanda işimizin çok zor. Bu nedenle mutlaka amellerimizle takviye vererek belki farzların yanında nafilelere ağırlık vererek imanımızı muhafaza etmeye gayret etmeliyiz. Amelde ilimle olur. Çünkü cehalet amelin faydasını yok eder. Bilinçsiz bir şekilde yapılan amelin insana faydası olmaz. İlim ise sadece dini ilimlerle sınırlı olmamalı. Fenni ilimler aklını nurlandırır insanın. Aklı nurlanan, berraklaşan insan tefekkürden fayda elde eder; şu kâinatın başıboş olmadığını, Allah’ın yegâne ilah olduğunu anlayan bir insanın imanı güçlenir.
İmanı, fanusun içindeki yanan ateşe fanusu da o ateşin yanmasını sağlayan, rüzgârda sönmesini önleyen amele benzetmişlerdir. İfade ettiğimiz gibi imanımız ne kadar sağlam olursa olsun fırtınaların estiği bir zamanda nereden nasıl bir saldırının olacağının kestirilemediğimiz günümüzde amel etmenin önemi daha fazla artmaktadır. En masum gibi görünen evimizin baş köşesine koyduğumuz televizyon ekranları çoğunlukla adeta zehir akıtmaktadır. İslam inancıyla asla bağdaşmayan günü gün etmek için nefsin ve şehvetin isteklerini meşru bir ambalajla bizlere sunduğuna şahit oluyoruz. Sosyal medya almış başını gidiyor. Yozlaşma, ahlaki değerlerden uzaklaşma imanımızı söndürmek için her taraftan esiyor. Çarşı pazar ahlaksızlıkta adeta birbiriyle yarışıyor. Giyim kuşam İslami değil, eğlence yerleri ağzına kadar dolarken kimse “ne oluyor bu Müslümanlara” diyemiyor dese de etkili olamıyor. Günah yerleri tıka basa dolarken camiler aynı oranda dolmuyor. Yere düştüğünüzde merhamet edip kaldıran insanlar günaha daldığınızda sizi uyarmıyor. Günaha davet eden dostlar namaza davet etmiyor. İmanlar şekillerden ibaret, zahirden öteye geçmemiş, aksiyon ve eylem haline dönüşmemiş toplumlarda ahlaktan adaletten, iyi niyetten muhabbet ve sevgiden söz etmemiz mümkün değildir.
Her insanın başına bir polis dikemezsiniz ancak her insanın imanını mükemmel yapabileceği ortamlar hazırlayıp ameli tavsiye eden, ahlakı önceleyen sebepleri gerine getirirseniz dini ve ahlaki eğitimi başta aileler olmak üzere okullarda çeşitli eğitim kurumlarında verirseniz, kanun ve yönetmelikleri İslam’ın temel değerleri üzerine oturtursanız tolumun huzur ve refahını sağlayabilirsiniz. Aksi takdirde kin, nefret, öfke, kavga, kargaşa, yolsuzluk, haksızlık tolumun çöküşüne sebep olur.
Evet, Nasıl nerede ve ne şekilde öleceğimiz belli değil. İmanla göç edeceğimizi bilemiyoruz. Öyleyse mümin birazda bunun endişesini yaşamalı. Her şeyin hesabını vereceğimizi de düşünmeliyiz. Çünkü insanın evvelindense akıbeti daha önemli, amellerle geçirdiğiniz bir ömrün sonunda imanınızı muhafaza edemeden ruhunuzu teslim edebiliriz (Allah muhafaza)
Son olarak Hz. Yusuf’un şu duasıyla bitirelim:
“Canımı Müslüman olarak al ve beni salih kulların arasına dahil eyle” (Yusuf,101)