Kadın ve merhamet
Kadın ve merhamet birlikte anılan, kadınların duygusallığının bir tezahürü olarak görülen bu kelime, yani merhamet kelimesi bazı harf dizilerinden ibaret bir hal almaya başlamış gibi geliyor. Kadın, ana olması sebebiyle sadece kendi çocuğuna değil başkalarının çocuklarına da merhametlidir. Aynı sevgiyi çocuk olan herkese göstermesi gerekir. Dualarında da “Allah’ım önce başkalarının yavrularına sonra benim yavrularıma” diye dua eder. Bencil değildir. Annem hasta yatağında yatarken TV de gördüğü terörist kadınların leşlerini seyrederken “onlar da ana kuzusu yavrum” derdi. Oysa dağa çıkan kadınlara çok ama çok öfkelenir kızar “kahpeler ne işiniz var dağda” derdi. İşte kadın yüreği böylesine sevgi ve merhamet dolu. Yaptığı işin çirkinliğine bakarak kızarken leşlerinin serildiği manzaraya da “onların da anası” olduğunu ve ana merhameti olduğunu düşünerek ana duygusallığı ile konuşmuştu.
Dün Ağrı’da öldürülen minik kızın katilinin amcası olduğu ortaya çıktı. Amcasının hanımının da gözaltında olduğu söylenirken herhalde misafirliğe götürmediler amca karısı olan kadını. Bu nasıl bir kadın, bu nasıl bir amca ki aç bıraktıkları yavrunun feryatlarına aldırmadan ölüme terk ettiler. Bu işin böyle olmadığı yapılan yorumlarda daha başka işlerin olduğu ancak yeni bir kan davası olmaması için ortamın karışmaması için, açıkça söylenmediği yazılmaktadır. Bunu yapan Müslüman Kürt olamaz. Bu ya Ermeni veya başka bilmem ne beladır. Savaşta bile kadın, çocuk, hasta ve yaşlılar Türk gücünün muhafazası altındadır. Onlara dokunmaz Türk askeri. Çünkü onlar güçsüz, onlar himayeye muhtaç insanlardır. Onları himaye edecek bir güç de yoksa ona dokunulmaz.
Yine geçen hafta meydana gelen Ankara Polatlı’daki olay… Komşu kadınlar da tutuklandı. Bunların komşuluğu bir tarafa, kadın olarak nasıl bir zihniyette oldukları sorgulanmalıdır. Ne kadar düşman olursan ol, yukarıda anlattığım gibi o çocuktan değil problemin olan ana-babasından hesabını sormalısın. O masum çocuğun bu masumiyetinden istifade ederek onu boğmak nasıl bir hayvanlıktır anlatılamaz? Seni doğuran kadın, anan senin o minik ellerlin büyüyüp başkalarının boğazını sıkarak öldürecek bir varlık olacağını bilseydi keserdi o elleri, dokunmasın masum yavruların boğazına diye. “Bir masuma yumruk atarsan, bir masumun boğazına sarılıp boğarsan o ellerin kırılsın da muhtaç olarak kalasın” diye dua ederdi. Ayakların o masum yavruyu ölüme götürürken yürüyen ayaklarını hesap edebilseydi kötürüm kalmana razı olur bu olayı yapmana razı olmazdı.
Haberlerde takip ediyoruz. Şehirlerdeki kadınlar, zengin kadınlar, sosyetik kadınlar, kocasını birileriyle aldatırken bir taraftan da bu olumsuzluğu daim kılmak için ona nikahlısını çocuklarının babasını veya adamın diğer kadından kalan yavrusunu ortadan kaldırmak öldürmek ve sözde rahat için planlar yapmaktadır. İşte yine bir kadın kendi çocuğu da olmasına rağmen, adamın dört yaşındaki oğlunu uyurken balkondan aşağı atıp kaza süsü vermeye çalışıyor. Tamam erkekler kadınlara şiddet uyguluyor. Tamam kadınlar masum. Tamam kadın duygusallığı ile zarafeti ile güçsüzlüğü ile malum. Ya bunca canilerin sıfatı nedir? Ana desem yaptığı analara hakaret olur. Kadın desem kadına ait bir özellik yok. Doğuda üstüne bir bazen iki kuma getirilen kadın bir müddet sonra dayanamayıp ayrılıyor ve başka bir kocaya gidiyor. Gittiği yerdeki anaları vefat etmiş çocuklara kendisinin gördüğünden daha zalimane şiddet uyguluyor. “Ben çok çektim başkaları çekmesin” diye merhamet duygularıyla dolacağı yerde bu nasıl anlayıştır bir ki kendi gördüğünden daha fazlasını başkalarına göstermek vahşetin son derekesi olsa gerek. Bütün bunların çocuklukta öğretilmesi sahiplenilmesi gerek merhamet, acıma, yerine koyma(empati) diğergamlık… gibi üstün meziyetlerin cevhere dönüştürülmemesinden kaynaklanıyor. Buna çocuk istismarına taraf olanları da eklemek lazım. Hani bir hadis vardır ”İçki bütün kötülüklerin anasıdır” diye. Ahlaksız insan çocuğa istismardan sonra yaptığı alçaklığa ikinci bir alçaklık daha ilave ediyor güya bilinmez kılmak için öldürüyor.
Ey ana olan kadın! Bunca özünden kopuş, bunca öfke sana yakışmıyor. Gizli planlarla kocasını ortadan kaldırtan kadın sana dünya cennetini vaat eden insanı öldürürken sen de ölüyorsun belki. Pişman ol kendine gel özüne dön. Ana müşfik, nine gibi makul, eş gibi hakiki, kız kardeş gibi samimi ol. Bu düştüğün çukur, bulunduğun yer sana yakışmıyor. Sen buraların insanı değilsin. Başa taç edilmişken, ayaklarının altına bu dünyada servetler, ukbada cennet serilmişken sen neden hala canavarlaşmaya “esfelesafiliynde” olmaya talipsin?
Devlet adamlarının hanımlarından hatta devleti idare eden hanımlardan bahsederken, Özbekistan’ın Kokan şehrinde önce kocası sonra da kendisi han olan bir kadından bahsederim. Bu kadının adı Nadire Begüm Han’dır. Kocası han iken yapılan haksızlıklara karşı çıkmıştır. O zaman kendisini kadının eğitimine, üretkenliğine, hayırseverliğine, sanatseverliğine, vatanını sevmekten çocukları sevmeye kadar kadına has merhamet duygularının ön planda olduğu işlere adamıştır. Bu günkü devlet adamlarının hanımı kadınlar gibi devletin imkanı ile kocasının gücü ile eğlenceye zevke sefaya dalmamış etrafındakileri de zevküyap omları için teşvikkar olmamıştır. Üretimi, insanseverliği, yardımseverliği, şiir yazmayı, kadınlara bakışı değiştirmeyi başarmıştır. Zaten Özbekler çocuklarını severlerken “şirin bala, şeker bala, asal bala, can bala” diye severler. Bizim insanımız neden bu kadar candan sevmez, neden bizim şiirimizdeki güzel ifadeler bestelenmez? Geliniz şu abide Türk kadını gibi dillere destan, gönüllere sultan, hayatımıza gülistan olmaya talip olunuz. Kadına yakışan da budur. “Ama kadınların yaptıkları erkeklerden daha azdır” gibi bir savunma bunca olumsuzluğun makul görülmesi anlamına gelir.
Batılı kadınlar, zevk meclisinin değişmez makulesi olurken, Sovyet sisteminde kadın partizanın zevk aleti konumundaydı. Asla ana olma, hanımefendi olma, kibarlık ve nezaket timsali olma konumuna geçememişlerdir.
Bu konuda ileride daha geniş bir makale yazacağım.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.