Kara toprak
“18.4.2020 tarihli yani bugün tarihli gazeteler: 2019 yılında, 9 MİLYON 827 BİNTON buğday ithal edilerek, Cumhuriyet tarihinde “BUĞDAY İTHAL” rekoru kırıldı. Bu gün ise 18.4.2020 tarihli Cumhurbaşkanı kararı ile 1 milyon ton buğday ithali için, GÜMRÜK VERGİSİ SIFIRLANDI. PİRİNÇ, MISIR ve ARPA ile bugünkü kararla gümrük vergisi sıfırlanan hububat miktarı 2,5 milyon ton oldu”
36 bin “ZİRAAT MÜHENDİSİ”nin boş gezdiği, bir kısmının da 1990’lı yılların ortalarında, “VETERİNER”lerle beraber, ilkokul öğretmenliğine atandıklarını hepimiz biliyoruz. Taşımalı eğitim adındaki ucube sistem bu hükümetten önce vardı. Temeli 1989, 1990’lı yılına dayanır. Bu taşımalı eğitim denen ucube sistemle, öğretmenlerin köylerden adları silinmiş, daha sonraki yıllarda bunu fırsata çeviren bu hükümet taşımalı sisteme Ortaokul Lise öğrencilerini de dahil edip propaganda kitlesini genişletip, köy imamlarını da politize ederek AKP personeli gibi çalıştırmıştır, çalıştırmaktadır. Kanaat önderleri konumuna getirilen bu din görevlilerinin yanında Ziraat Mühendisleriyle Öğretmenlere, Sağlıkçılara da en az din adamları kadar ihtiyaç duyulduğunu ülkemizde, dolayısı ile Dünyada insanlığın içinde bulunduğu durum göstermiştir.
Biz yaştakilerin Ortaokul, Lise dönemlerinde, okullarda “Münazara” adı altında ve iki grubun yarıştığı tartışmalar düzenlenirdi. Yarışma konularından biri de genellikle; Ülkelerin kalkınmasında, “TARIM MI ÖNEMLİDİR, SANAYİ Mİ” konusu iki öğrenci grubu arasında tartışılır, genellikle sonu ikisinin de önemli olduğuyla bağlanırdı. Elbette ikisi de önemlidir, ancak insanın önce karnını doyurması gerekmektedir. Bu da, tarımla ve ziraatla olur. Tarım tanımının içine ise, hayvancılıktan, besiciliğe, buğdaydan narenciyeye sebzeye meyveye kadar hepsi girer…
Cennet olgusu da tarım üzerine kurulmuştur. Havva, Ademi elmayla kandırmış, elmayı ise elma ağacında yatıp kalkan yılan vermiştir. Yani, yılan Havva’ya cep telefonu önermemiş, kendisi de marka bir cep telefonu almak için sırtında battaniyeyle elektronik mağazasının önünde gecelememiştir. Dinlere göre yaradılış topraktandır. İlk insan olarak bilinen Adem topraktan yaratılmıştır. Toprak için cinayetler işlenmiş, toprak için ülkelerarası savaşlar yapılmıştır. İlk insandan günümüze kadar yazarlar toprak için romanlar öyküler yazmışlar, ressamlar resimler yapmışlar, müzisyenler duygularını düşüncelerini notalara dökmüşler, şairler şiirler yazmışlardır. Bu şiirlere en iyi örneklerden birisi ise “AŞIK VEYSEL”’in KARA TOPRAK şiiridir.
Dost dost diye nicesine sarıldım
Benim sâdık yârim kara topraktır
Beyhude dolandım boşa yoruldum
Benim sâdık yârim kara topraktır
Nice güzellere bağlandım kaldım
Ne bir vefa gördüm ne fayda buldum
Her türlü isteğim topraktan aldım
Benim sâdık yârim kara topraktır
Koyun verdi kuzu verdi süt verdi
Yemek verdi ekmek verdi et verdi
Kazma ile döğmeyince kıt verdi
Benim sâdık yârim kara topraktır
Âdem'den bu deme neslim getirdi
Bana türlü türlü meyva yedirdi
Her gün beni tepesinde götürdü
Benim sâdık yârim kara topraktır
Karnın yardım kazmayınan belinen
Yüzün yırttım tırnağınan elinen
Yine beni karşıladı gülünen
Benim sâdık yârim kara topraktı
İşkence yaptıkça bana gülerdi
Bunda yalan yoktur herkes de gördü
Bir çekirdek verdim dört bostan verdi
Benim sadık yârim kara topraktır
Dileğin varsa iste Allah'tan
Almak için uzak gitme topraktan
Cömertlik toprağa verilmiş Hak'tan
Benim sâdık yârim kara topraktır
Hakikat ararsan açık bir nokta
Allah kula yakın kul da Allah'a
Hakkın gizli hazinesi toprakta
Benim sâdık yârim kara topraktır
Bütün kusurumuzu toprak gizliyor
Merhem çalıp yaralarımı düzlüyor
Kolun açmış yollarımı gözlüyor
Benim sâdık yârim kara topraktır
Her kim ki olursa bu sırra mazhar
Dünyaya bırakır ölmez bir eser
Gün gelir Veysel'i bağrına basar
Benim sâdık yârim kara topraktır
Acıkan bir canlı, karnını doyurmak için bir arabanın egzozunu yiyip, bir otoyolun asfaltını kemiremez. Anneler akşam yemeği için evlerde cep telefonu pişirirken lokantalarda garsonlar kuru fasulye pilav yerine laptop servisi yapıp sunamaz…
Teknolojide gelinen nokta, insan yaşamını kolaylaştırmış, hastalıkları önlemiş, yaş ortalamasını uzatarak dünya nüfusunun artmasını sağlamıştır. Artan bu nüfusun başta beslenmeye ihtiyacı vardır. Yani klasik bir deyimle; “KAYNAKLAR KISITLI NÜFUS FAZLADIR” O halde bu artan nüfusun insanca, insana yaraşır bir şekilde yaşaması için, kaynakların adil dağılımı sağlanırken, planlı doğum yoluna gidilerek doğumdaki artışın düşürülmesi, en aza indirilmesi gerekmektedir.
Teknoloji, insan yaşamını kolaylaştırmak içindir. Daha doğrusu, insan yaşamını kolaylaştırmak için olmalıdır. Yani, atom bombalarıyla, nötron bombalarıyla insanlar birbirini kırarken çevreye verdikleri zararla doğal dengeyi bozup, gene kendi yaşadıkları ve nesillerinin yaşayacağı bir dünyayı cehennem etmemelidir.
Uzakdoğu ülkelerinde insanlar, yılanı, yarasayı, köpeği, kediyi ve adı sanı duyulmadık çeşitli görünüşte ve tipteki canlıları yerlerken, bu yaratıklardan laboratuvar ortamında çoğaltıp geliştirerek geleceğin alternatif yiyeceği olarak planlamaktadırlar.
Türkiye’de ekilebilir, daha doğrusu on yedi sene öncesine kadar ekilen tarım arazilerinin büyüklüğü, kırk iki milyon hektardır. (42.000.000. ha) Bu ekime açık arazinin büyüklüğü bu iktidar döneminde otuz milyon (32.000.000.ha) hektara gerilemiştir. Bizden beş altı kat fazla tarım ürünleri ihraç eden (Dışa satan) Hollanda’nın ekilen arazi büyüklüğü, dört milyon ha (4.000.000 ha) hektardır. Yani Hollanda, dört milyon hektar arazi büyüklüğü ile bizim 42 milyon hektar araziden ürettiğimiz hububatın dört beş kat fazlasını üretmektedir.
Bu kadar arazi büyüklüğü ile günün şartlarındaki tarım teknolojisini yakalayamayıp “GEREKLİ DESTEĞİN ESİRGENDİĞİ” Türkiye, içerdeki üretimi düşürerek, dışardan hububat satın almak daha ucuza geliyor “YALANLARIYLA” kamuoyunu meşgul edip milyonlarca ton hububatı dışardan alma yoluna gitmiştir. Çünkü bu hükümetin burada düşündüğü ithalatı yapan “YANDAŞ FİRMALARDIR.” Yani, “YANDAŞ MENFAATİ TOPLUM MENFAATİNE TERCİH EDİLMİŞTİR” 2018 yılında “ALTI MİLYON TON BUĞDAY İTHAL EDİLMİŞ”, karşılığında ise iki milyar dolara yakın para ödenmiştir. Nohut üretimi %42, mercimek üretimi % 72 ayrıca patates üretimi %50 ye yakın gerilemiştir.
Sümerlerden, Hititlerden, Asurlulardan, Babillerden beri bu topraklarda ekim, dikim yapılır. Bu topraklarda yapılan ekim dikimler dünya ya örnek olmuşken bugün uygulanan politikalar sonucu kasıtlı olarak ziraat geriletilmiş, yerli tohum öldürülüp, “İSRAİL’DEN, RUSYA’DAN vb. ancak bir defa ekime programlı tohum ithal edilme yoluna gidilmiştir. Üretim girdileri dediğimiz; “MAZOT, TOHUM, GÜBRE, İLAÇ” ayrıca EKİPMAN kredi ve faizleri ile EKİPMAN fiatları kasıtlı olarak yüksek tutularak çiftçinin “ TARIMDAN VAZGEÇMESİ” hedeflenmiştir. Bunu da bu hükümet büyük oranda başarmış, köyde oturduğu halde; YUMURTAYI, ETİ, SÜTÜ, YAĞI, EKMEĞİ, SEBZEYİ MEYVEYİ marketten kredi kartıyla “BORCA ALAN” Dünyanın hiçbir yerinde görülmeyen “YENİ MODEL KÖYLÜ TİPİ”yaratılmıştır. Bu yeni model köylülerin bir kısmı sadece o da yazları, iki üç ay kadar köylerinde kalmakta yılın geri kalan sekiz dokuz aylık bölümlerini ise; “ELDEREKLİ CÖMENİN KAVE’DE, ÇUKUROVA KAVESİ’NDE”gündüzleri “OKEY” oynayarak, akşamları ise bir yandan hanımının soyup verdiği “MANDALİNAYI, MISIR PATLAĞINI (POPCORN)” yeyip çayını içerken, uzanarak oturduğu yerden de televizyonlarda “İZDİVAÇ” Programları seyretmişlerdir. Diğer kısmı da köylerde kalıp, sanki işe gider gibi kesintisiz her gün ilçe ya da kasaba kahvelerine gidip “TAŞ” oynayarak on yedi seneyi geçirmişler ve bunun böyle ilelebet gideceğini sanarak, seçimden seçime gidip kendi geçmişini, kendi geleceğini yok eden bu hükümete oy kullanmışlardır. Bu “YENİ MODEL KÖYLÜ” üretmemesi için kendisine verilen prim geliri ve yardımlarla on yedi yılının heba edildiğini bir türlü görmemiştir. (İçinde benim kendi akrabalarım da var)
Bu gün “TORONA VİRÜS”unun tetiklemesiyle “Takke düşüp kel görünmüş” gerçek açığa çıkmıştır. On yedi yıldır yapılan keyfi yönetimin olumsuzlukları tek tek açığa çıkarken yönetim halktan “KURTULUŞ SAVAŞI GÜNLERİNDEKİ ALINAN KARARLARI” örnek göstererek düştüğü acziyeti sergilemiştir. Kasada para bitmiş, yardımlar kesilmiş, üretim tamamen durmuş, hububat stokları zaten yok! Karantina günlerinin uzaması halinde durumun vahameti kendini gösterecektir.
Avrupa’da yaşayan biri olarak biliyorum ki, daha önce bizim ülkemizde de bu hükümete kadar gelmiş geçmiş tüm hükümetler döneminde çiftçilere her konuda uygulanan “SÜBVANSİYON” destekleme devam etmektedir. Bunun yanında çiftçilere her konuda ek destekler sağlayıp, üretimin artırılması hedeflenmektedir. Marketlere girdiğinizde örneğin ithal Sultan üzümünün, kayısının kilosunun bir Avroya etiketlenirken, kendi yerli üzümlerinin, yerli kayısılarının üç Avro ile beş Avro arası etiketlendiğini görürsünüz.
Bir Sanayi, bir Turizm sektörü de elbette bir tarım kadar önemlidir. Önemli olan Sanayileşmiş, MOTORİZE, “BİO, ORGANİK” tarım ve hayvancılığın önünün açılması, her köye yeniden bir “ÖĞRETMEN” ile bir “ZİRAAT MÜHENDİSİ’nin atanması gerekmektedir. ATATÜRK’ün dediği “KÖYLÜ MİLLETİN EFENDİSİDİR” sözünün gereği yapılıp” ÜRETİM” artırılarak, sağlıklı nesiller yetiştirilirken geleceğe güvenle bakılıp, köylünün gerçekten Milletin Efendisi olması sağlanmalıdır.
KARA TOPRAK EKİLMELİ, ÜRETİM YAPILMALI; “ÜRETİM FAZLASI HUBUBATLAR, SEBZELER MEYVELER İHTİYACI OLAN ÜLKELERE HİBE EDİLEREK, KARA GÖZLÜ ÇOCUKLARIN AÇ KALMALARI ÖNLENİRKEN, DOST ÜLKELERİN SAYISI ARTIRILMALIDIR…”
Saygılarımla…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.