Kardeş-kardeşlik candır
“Müminler ancak kardeştirler. Öyleyse kardeşlerinizin arasını düzeltin ve Allah’tan korkun ki rahmete eresiniz.” (Hucurat Suresi. Ayet 10)
Müslümanlığımızın makbuliyet ve kemal derecesini gösteren önemli işaretlerden biri de, diğer Müslüman kardeşlerimiz ile aramızdaki bağ değil midir? Mukaddes Kitabımızda Hz. Peygamber (S.A.V) Efendimizin hadislerinde ve kamil mürşitlerin sözlerinde bu konuyla ilgili uyarılar bizi, İslam’ın toplumsal cephesini ne ölçüde yaşadığımız konusunda köklü bir sorgulamaya tabi tutmaktadır..
Bu cümleden olarak, Efendimiz (S.A.V)’ın, “Ey Allah’ın kulları, kardeş olunuz!” hitabı hepimiz için doğrudan bir uyarı niteliğindedir.
……………..
Sevgi veya aşk… Sözcüklerine bakacak olursak, ister Tanrı sevgisine yönelik olsun, ister canlı ve cansız varlıklara duyulan tutkulara, arzulara yönelik olsun, birbirine yakın kavramlardır bunlar. Din farkı olmaksızın inanç dünyasında, en yüce güzelliktir sevgi… Sevgi, Tanrı’nın insanlara bağışladığı duyguların en üstünüdür.
Gönlünde ister kendini Yaratan’a, isterse Yaratan’ın yarattıklarına karşı sevgi duyan, başkalarının yararını, kendi çıkarlarından üstün tutan, gerektiğinde özveride ileri gidebilen, karşılık beklemeyen, bu niteliği, yaşamının bir simgesi olarak taşıyabilen kişi mutlu olur. Seven kimse, kendini sevdiğinde görmek ister…
Müslümanlıkta en büyük sevgi, bizi yaratan Allah’adır. Sonra O’nun yarattığı bütün canlılara ve özellikle yaratıkların en onurlusu olan insanadır. Yunus Emre’nin “Yaratılanı hoş gör, Yaradan’dan ötürü” felsefesi, Türk geleneğinin bir yansıması değil midir?
Yukarıda “…yaratıkların en onurlusu insandır..” dedim ya… Öyleyse sizler bu en onurlu yaratığa gururunu, umudunu kırmadan, onu incitmeden beynine, ruhuna, gönlüne, yüreğine, bedenine dokunabiliyor musunuz? Yoksa onu hiç gale almıyor musunuz? Ee o vakit Allah’ın emrine karşı gelip, günahkar olmayı göze alıyorsunuz demektir. Bu durumda ben de bravo cesaretinize diyorum…
Çok eski bir atasözümüz şöyle der: “Gönül yiken, (yıkan) Tanrı’ya irmez. (kavuşamaz) / Gönül yapmak, arş (en yüce kat) yapmak olur.” İşte bu sözden esinlenen Ahmet Yesevi bir şiirinde “Peygamber buyruğudur, kafir de olsa incitme insanı/Sevmez Tanrı gönül inciten katı kalplileri.”diyor.
Ahmet Yesevi’den aktarılan bu ışık Yunus Emre’de: “Gönül Çalab’ın tahtı / Çalap gönüle baktı /İki cihan bedbahtı / Kim gönül yıktı ise.” şeklinde gelecek kuşaklara yansıtılıyor.
İnsanlığın büyük bir değişim yaşadığı, şekillendiği ve evrim geçirdiği çağımızda, Yunus Emre’nin, Mevlana’nın, Hacı Bektaş Veli’nin “İnsanı en kutlu değer sayan” anlayışına nasıl da ihtiyaç duyulmakta olduğu aşikardır…
Hacı Bektaş Veli şöyle söylüyor: “Sevgi varken nefret niye, / Barış varken savaş niye, / Kardeşlik varken didişmek niye, / Özgürlük varken tutsaklık niye, / Adalet varken, haksızlık niye?”
İşte bütün bunlardan dolayıdır ki; dünyadaki en güzel duygulardan biridir kardeşlik. İnsanın kardeşi olmasının verdiği duyguları, başka hiçbir şey veremez insana. Kardeş demek bir dost demek, arkadaş demek, canından bir parça demek, paylaşmak ve fedakarlık yapmak demektir. Kardeşler, birbirleri için yegane destek, başını rahatlıkla koyabileceği sağlam bir omuz, gerektiğinde sığınabileceği güvenli bir liman demektir.
Ayrıca kardeşlikle ilgili oldukça derin manası olan şu sözü de çok severim: “KARDEŞLİK, DÜŞMESİN DİYE TUTMAK, KARDEŞLİK BIRAKMAYACAĞINI BİLEREK YASLANMAKTIR.”
Kardeşlerin birbirine olan sevgisinde bir menfaat söz konusu değildir, kardeşler birbirini safça ve samimi bir şekilde severler. İki kardeş bazen kavga da eder ama ne olursa olsun birbirlerini sevmeye devam ederler. “Kardeş kardeşi atmış, yar başında tutmuş” sözü de kardeşlerin ne olursa olsun birbirine sevgi dolu olduklarının en önemli kanıtlarındandır. Açıkçası, kardeşler birbirlerine anne babalarından kalan en güzel, en değerli mirastırlar…
Ama bir de şöyle bir gerçek vardır ve bunu en iyi anlatan söz şudur: “Kardeş kardeşi var istermiş, bir gözünü kör istermiş.” Size hangisi uyarsa alın ve hayatınızda onu kullanın derim ben.
Burada bir de şunu arz etmek istiyorum sevgili dostlar; kardeşlik denince aynı karında yatmış (karındaş) kardeşler anlaşılmamalıdır bence.
Bir de hayatta kardeşten öte can dostlar vardır… Bunlar kardeşi kesinlikle aratmayan, hatta çoğu zaman bir kardeşten daha fazla kardeş olmuşlardır bize.
Dostluklar kolay kazanılmıyor. Hele şimdiki dostlukların çok yapmacık, yavan ve sığ olduğu düşünülürse, insan iyi bir dostu bulduğunda onu kaybetmemek için çok çaba sarfetmeli ve bu konuda elinden gelenin en iyisini yapmalıdır diyebilirim. Çünkü iyi bir dost hakikaten her şeye değer…
Kardeşlik denilince; Türk, Kürt, Alevi, Sünni, Arap, Laz, Çerkez demeden tüm dünya ve ülkem insanlarını kardeş gibi görmek anlaşılmalı esasında. Ama bu mümkün mü? Hele günümüz şartlarında kesinlikle mümkün değil tabiî ki. Ama biz yine de birlik beraberlik içinde yaşamayı öğrenmeliyiz.
Bendeniz burada kendisi aynı zamanda hemşehrim olan sevgili Necdet Kaynak Hocamın kitabından bir alıntı yaparak diyorum ki: “Her gün düşünmeye ve hayal etmeye mutlaka zaman ayırın. Hayal etmek sizi bekleyen güzelliklerin ön izlemesi gibidir.” O halde hayal kurmaya devam edelim. Hayallerimize de pranga vuramazlar ya! Güzel bir yaşam, iyi bir gelecek için hayal etmekten asla vazgeçmeyin…
Keşke herkes herkesi kardeşi gibi görüp, gözetse, koruyup, kollasa ne kadar güzel bir dünya olur öyle değil mi dostlar? Savaşlar olmasa, çocuklar ölmese… Neyi paylaşamayız/paylaşamazlar bir türlü anlamış değilim… Aman Allah’ım bu nasıl bir hırstır, bu nasıl bir aç gözlülük ve doyumsuzluktur.
Biliyor musunuz; hiçbir ülke diğer bir ülkenin toprak bütünlüğüne göz dikip de, iç işlerine karışmasa dünyada bu tür savaşlar olmaz aslında. Fakat efendim ne mümkün!
Tam da burada, Mahzun Kırmızıgül’ün bir çok ünlü sanatçıyla yaptığı düeti, “Hepimiz kardeşiz” şarkısını bu adresten dinlemeye ne dersiniz: https://www.youtube.com/watch?v=sVPClIDbS58
Ancak, üzülerek söylemeliyim ki, benim bu güzelim düşüncelerimin kapitalist düzen ve onun kurucusu Emperyalist Devletler olduğu sürece sadece ham hayalden öteye gitmeyeceğini biliyorum. Adamların tüm dünyadaki barış ve güzel olaylarla ne dertleri var ise anlamadım gitti.
Ben bildim bileli, yıllardır bu kan emiciler, savaştan, kaostan ve kötülükten beslenen yaratıklar, bir türlü dur durak bilmediler maalesef… Bilakis son hızla hala devam ediyorlar, can yakıp, kan dökmeye…
Gün geçmiyor ki, bu Emperyalist devletlerin, önce hedefteki ülkeyi karıştırıp, sonra da barış ve demokrasi getirme bahanesiyle (!) aslında onların doğal zenginliklerini sömürmek maksadıyla Müslüman bir Ülkeye girip, ölüm saçarak, tarumar etmesinler. Bu bir gün Irak, bir gün Afganistan, bir gün Libya, bir gün Suriye olur… Bu onlar için hiç fark etmiyor…
Sırada hangi ülke var merakla bekliyoruz doğrusu. Allah korusun saydığım ülkelerin bizim komşu ülkelerimiz olduğuna bakılırsa, sıradaki Ülkenin Türkiye olmasından için için korktuğumu da söylemeden geçemeyeceğim. Üzülerek söyleyebilirim ki; Ülke olarak ve konum itibariyle, bu denli de ateş çemberi arasında bulunmaktayız yani…
Aslında bu ülkeler, sevginin/sevmenin, kardeşliğin ne hastalıklara şifa, ne dertlere deva, ne yaralara merhem olduğunu bir bilseler, eminim ki savaş çığırtkanlığı yapmazlardı. Gerçi onların asıl niyetlerinin üzüm yemek değil, bağcıyı dövmek olduğunu bütün dünya biliyor ya… Biliyorlar da, ama ne hikmetse onlara bir türlü terörist damgasını hiç kimse vuramıyor.
Biliyor musunuz, dünyada ne Müslüman’ın ne de Türk’ün dostu var. Bunu acı bir şekilde yaşayarak tecrübe ediyoruz maalesef. İşin en ilginç ve acı yanı Müslüman da biziz, Türk’de biziz. 11 Eylül 2001’i hatırlayalım, gerçi ABD ve tüm dünya ülkeleri bize hiç unutturmadılar ki zaten.
Sınırlardan geçerken insanlık dışı aramalara tabi tutuldu insanımız sırf Müslüman diye. Bilinçli olarak, tüm dünyanın gözünde ne acıdır ki terörist ilan ettiler bizi ve tüm Müslümanları. Ama onlar hep temiz ve akıllı çocuk oldular ne yazık ki...
İşte onlar bu durumu sosyoekonomik, siyasi ve askeri yönden dünyada süper devlet olmalarına borçlular diyebilirim. Yani güçlüysen, haksız da olsan haklı olursun. Kısaca vaziyet budur…
Neyse efendim; Hz. Peygamberimiz “Bir kardeşine karşı sevgi duyuyorsan bunu ona söyle. Onda da sana karşı sevgi doğar” buyuruyor.
Öyleyse ben de diyorum ki: “Ben hepinizi seviyorum. Allah’ımı, Peygamberimi seviyorum. Atatürk’ü seviyorum. Ülkemi ve ülkemin tüm insanlarını seviyorum. Bunları söylemekten de ayrıca mutluluk duyuyorum.”
Bakın yarın çok geç olabilir… Hemen şimdi söyleyin, sevdiklerinize onları sevdiğinizi olur mu?
Kardeşlik ve sevgiyle…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.